Ben renkli dünyaların gri çiçeği,
Sen alyazmaların siyah peçeği.
Kaderimiz fırtınaya yazılmış.
Karagözlüm, şimdi sen yaban gelini,
Ben, yaban ellerde garip güveyi.
Şimdi, hangi ıssız yamaçlarda,
İstinad duvarları ördün aramıza.
Harcı hasret ve özlem karışık.
Şimdi yaşıyoruz güya..
Buna yaşamak dersen!
Bir dargın bir barışık.
Hangi şafak ben gelmeyeceğim diyebilir?
Sorgusuz sualsiz gelen geceler gibi.
Sıkıldıysan gecenin vehametinden
Yum gözünü ve en az alnın kadar,
Parlayan şafağı bekle.
Kafa yaşım kırkaltı,
Dört eksik elli değil.
Yediğim türlü haltı,
Saynadım belli değil.
Yaş ersede tamama,
Deli dumrul’dur dedemiz,
Ondan gelir genlerimiz.
Fatih tevazuu göstermiş,
Huy vermemiş biz neyleyiz.
İş kılıç yumruğa kalsa,
Toplum olmak demek toplanmak değil,
Yüreklerin toplu vurması demek,
Hükmeden insafta değilse ehil,
Vekil sansar olur bakan köstebek.
Gelene ağam der gidene paşam,
Mutluluğumuzu oyunlarda bıraktık,
Çocuk gönlümüzde ki oyunlarda.
Körebenin gözü açıldı ve oyun bitti.
Aşşığımın kemiği çürüdü,
Kavgalı seksek artık kötürüm.
Topaçım ters dönüyor.
Dehlizlerde yaşadım, gökkubbenin altında.
Gönül zındanları bu benim ki, atmosfer fayda etmez.
Nefes çatlatarak koştum, bir adım atamadan.
Boğazımda kör düğüm, nefes nefese uyandığım rüyalarımdan.
Hasret çektim yanıbaşımda ki sevdalara,
Tomurcuklar açar sen yanımdayken,
Yediverenlere dalmısın nesin,
Bahtım açılıyor sana bakarken,
Kısmetler dolusu falmısın nesin.
Salınarak giden boyuna kurban,
Biz gideli gırağından,
Hara düşmüş Baba Yurdum.
Gece gündüz merağından,
Zara düşmüş Baba Yurdum.
Değme evler şimdi peğler,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!