Beklemek yormuyor da, gelmezsen sıkıntı,
Sesin uzak belki ama, gelmezsen sıkıntı,
Dem ve gam ve sen ve ben,
Sevmek yetmiyor belki ama, sevmemek sıkıntı.
Toprağın rengi kara mıdır al mıdır,
Şu salına salına giden düşlediğim yar mıdır,
Yollarında heder olduğum dilber,
Kala kala elimde Toprağın tozu kaldı.
Yağmuru izlemeye doyulmaz,
Gülü koklamaya.
Duygular yaz yaz bitmez,
Ocak, şubat demeden
Gelir nisan.
Aylar geçer, yıllar geçer,
Son günleri bu sessiz geliş gidişlerin,
bir daha olmayacak,
Kandırılmış çocukların ellerinde ki taş,
Bu bela başımdan eksik olmayacak,
Duyarsızlaşmış sevdaların kuyruğunda dolaşmaktan;
Boş bir bardak dolusu sevgilerle...
Yalnız kaldığını hissettiğin an, gel yanıma.
Hani rüzgârı arkana değil, karşına aldığında.
Sahte aşkların şarkısını değil, kalbin acısını duyduğunda.
Sarhoş olup güldüğünde değil, elin boş kalıp ağladığında.
Günlüğünü uyumadan önce doldurduğun gün değil,
Sen hayatı istemezsin,
O seni bağrına basar.
Kendini zincire bağlar, denize atarsın,
Tam öldüm derken, zincir kopar.
Geceme güneş gibi doğsan da,
Yağmur olup bozkırıma yağsan da,
Hicran vakti bir kor düşer içime,
Vakit olur ellerini özlerim.
Şiirler toprak olup yere serilse de,
Tarafımdan reddedilen bir kararın yan etkisiymiş bu sarsılmalar,
Kıskançlık olmasaymış olmazmış hiç ayrılmalar,
Kuruntulu bir çocukluk geçiren bir gençsin olur böyle vukuu bulmalar,
Tek taraflı düşününce harbiden kırıldığın lafa değiyor bütün kavgalar.
Kaç zamandır susuyordum artık şakağa dayandı sabrım takatım,
Kolların kâfi gelmez,
Yüreğinle sar beni.
Uzaklarda arama yar,
Yüreğine sor beni.
Ben seninim, senden öte,
İstersen ellerinle, ölümlere ver beni.
Öyle sus, öyle sus ki
Sessizlik utansın,
Affet beni diyemeden,
Yok olasın.
Gardaş