kan
pıhtısı zaman
kanıyor saatin parmak uçlarında
geç kalmış bir trene
kavuştuğunda istasyonlar
yerde kalmış bir mendilde
Gün başlıyor,açılıyor perdeler
Elbiseler giyiliyor
Kapılardan geçiliyor
Tekrar giriliyor kapılardan içeriye
Aynada derin ayinlerden sonra
Bitiyor yüzyıllık masal...
gün ah derdi heba olmuş gecesi
ummak utanmak yollarında asfaltsız gelen kamu
hüznün sahici değildir.
hangi bireyi kitlesinden koparmışsa
martı çığlıkları!
tepe
ışıklara
gömülmüş.
herkes susar!
çukurovayı severim çünkü
ayrılıkta saklanılacak bir ufku var...
otobüsün tekerlekleri
hasretle dönmeye başlar.
biriken günleri göz altlarına görürüm
uzayan akşam bir şarkı eşliğinde sarkmış sabaha.
ramak kalmış az sonra unutmanın acısına
bas ucumda biriken herseyi
alabilirsin artık çocuk...
elimde avucumda kalanları
alabilirsin...
artık ağlamadan
kar ve çamur içindeki çocuk
kıyameti alametleri
nelerdir,kıyamet
ne zamandır bilmem...
boyunca bir bez parcasına sarılı bedeninin
ardında dökülen gözyaslarından sonra
bize vaad edilen topraklar buralar
tanrıdan değil
aşktan
yalnıztan ömür boyu
toprağın altı akli dengeyi bozamayacak kadar sıcak
Doldurabilmeye çalışıyorum boşluğunu
Her defasında daha geçerli mazeretler uydurarak...
Gün batımı ya da saatin soluk sesi uyarıyor özlemi
Bir oluyor sevginle yıkıyor kentlerimi.
Beton yığınları arasında sessiz bekliyorum
Karabasanlar tutunuyor soluklarıma
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!