fırtınalı bir gecede, deli yağan yağmurdan sonra,
güneş açmış, her yer pırıl, pırıl tek bir damla,
asılı kalmış çam ağacının dal ucunda...
paha biçilmez kıratta elmas gibi,
toplamış içine ebem kuşağının yedi rengini,
yorgunum,
duygularım,
deli dalgalar gibi,
bazen durgun,
bazen öfkeli...
buluşup eşsiz bir kumsalla,
yine,
uykusuzum bu gece.
karşımda kocaman aynam,
bakışıyoruz göz,göze,
içimdeki benle...
bu acılar dinmeli,
yaşayamıyorum böyle.
nefes alıp veren ölü oldum,
sadece bakıyorum etrafıma,
görmeyen gözlerimle...
isyan değil sözlerim yaradanıma,
sene bin dokuz yüz altmış,
yaşım on altı.
tek tutkum o yıllar da,
kitaplarım dı..
8.15 trenin de başladı,
yıllarca yaşanan,
gecenin elleri dolaşıyor saçlarımda,
heryer sessiz.,
heryer kapkara...
hayallerimse,
yakamoz, yakamoz
vurdum sırtıma,
bu gece,
sevdam da serhoş,
ben de,
serhoşum,
içindeyim bir küçük sandalın,
asılıyorum küreklere...
güne seninle uyandım bu sabah,
'günaydın'
dedim,
tüm sevgimle...
öptüm gözlerinden birtanem,
batmaya yakın yayılmıştı üstüne… güneş denizin,
O, kulaç atıyordu kızıl ışıklarda... sakin, sakin,
parmak uçlarından düşen her su zerresinde,
bin tanesi doğuyordu yeniden... eşsiz güzelliğin...
yaşam sorgulanmıyor,
ipler onun elinde.
af bekleyen mahkumlar gibiyiz,
hayatımız,
sanki sıkışmış,
darağacının gölgesine...
Antolojide ilk yorumum bu ve soyad daşıma özel oldu...
Soyad daşım şiirlerinizi okuyorum kurduğunuz cümleler yazın ortasında yağan yağmurlar kadar serinletici.....
Yüreğinize sağlık....