'Od düştüğü yeri yakar,
Değme dalda gül mü biter?
Ko dört dilin, çok kuş öter,
Bülbül ünü gelmemiştir.'
Karacaoğlan
Bir ninniyi kıskandıracak kadar güzel sesiyle çakıl taşları arasından sızıp gelen su, çimenler, dağ çiçekleri, ceylanlar, kuşlar, denizler, yeni doğmuş süt kokan bebekler, güller, toprak, rüzgarda nazlı nazlı devinen yapraklar, ağaçlar, kısacası her şey. Ne yana baksam her şey bana insanları anlatır. İnsanların inceliğini, duyarlılığını, insancıllığını, sevecenliğini ululuğunu, yaratıcılığını, sanatçılığını.
Ya güller? Gülleri anlatacak kelime bulamıyorum. O üstün gururlu, minnet nedir bilmeyen; kendinden, güzelliğinden emin güller..... Güller bana daima genç kızları hatırlatır. İnce, hassas, kızararak bakan, soluveren, hemencecik küsen, kırılan; tatlı bir söze, bir gülümseyişe hemen yüreğini açıveren genç kızları hatırlatır... Güller ki; her yaprağı binbir anlam, binbir renk, ahenk dolu.
Dünyada bunca yıkım, kıyım,zulüm,ihanet ve kötülükler olmasına rağmen; yine de insanlar hakkında kötü düşünemiyorum. İnsanları öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, zarif, sevimli düşünüyorum ki; onları güneş gibi sıcak, toprak kadar vefalı, su kadar temiz, çimenler gibi zarif, ceylanlar kadar güzel, kuşlar gibi özgür ve verimli bir toprak kadar üretken ve olgun düşlüyorum.
Umuda sarılmayı öğren ömrüm
güzlere darılmayı
düştüğünde varolmayı
yoksa boğulup gidersin hayatın kirli sularında
kimse anlamadı yüreğine sızan şiirleri
Yüzümüzü sulara bıraktık
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi, sonra mıydı,
Nerede bir çocuk görsem üşüyen
bende üşürüm biraz
şakaklarımda titrer yüreğim
güneş olmak isterim o an
ısıtmak için ellerini
körpe bedenlerini
küs çiçeğine
Bir rüzgar olsam ıssızda!
alnım kar, kirpiklerimde çiy
dağlardan dağlara esen poyrazlar gibi
soluğuma dağ çiçekleri.taşısa baharlar
Mavi gözlerin
derin bir nehirdir her gece
kalbimin üzerinden geçer
Mahkumsam kaderime
bükükse boynum
Trenler gelip geçiyor
usumun uzayan raylarında lanetli
sancısını bırakıp yorgun anıların
ağır bir ağrıyı taşıyor bedenime yıllar
görmüyor gözlerimdeki ölü boşluğu gelip geçen trenler
kalbimin sızısında gam
Ne zaman “bayram” dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi
Bir yerde sevgiler ağlar benimle
Küçücük bir çocuktum o zamanlar. Yedi veya sekiz yaşlarında. Kokusuna doyamadığım, sıcaklığını doyasıya içime sindiremediğim annemi kaybetmiştim. Saçımı okşayacak bir anam yoktu artık. Ne de sırtımı örtecek şefkatli bir el. Amansız bir hastalık dediler adına, çocuk aklım ermedi. Çocuk aklım ermedi anayı yavrusundan ayıran, eti tırnağından söken, sevgileri linç eden, adına “ölüm” denen bu “göç” ü. Geceler benimle ağladı sessiz sessiz... Günler benimle... Sabahlar benimle...
Bir aynasın sen
kırık dökük
her parçası bir anıyı gösteren
her parçası bin acıyı
Bilirim seninde esmiş garipsi gönlünde
DEĞERLİ HOCAM İNAN BAŞOL YÖRÜKCÜ ŞAİR MAVİ YEŞİL İSİM ALTINDA ŞİİR KİTABI ÇIKMIŞ BU ŞAHIS BENİM VE SENİN BİR ÇOK ŞİİRLERİNİ ÇALIP KENDİ İSİM ALTINDA ŞİİR KİTABI ÇIKARMIŞ SİZİ BİLGİLENDİREYİM DEDİM BİLGİNİZ OLSUN SELAMLAR..BİLAKİS IŞIL IŞIL ŞİİRİNİ OKUYUN...
Affınıza sığınarak bu zamana kadar (1. agızdan izin alma fırsatımız olmadığı için bu konudaki tedirginliğimizi ve üzüntümüzüde belirterek) sosyal medyada şiirlerinizi paylaşmakta bulunduk.
Sizden bu konuda izin ve helallik talep ediyoruz.
Sevgi ve Saygılarımla
Muhtesem bir siir Ustadim buyuk bir keyifle okuyorum siirlerinizi yureginize saglik Allahaemanet olun saygilar *** Tam puan *** Antolojim