Ömrümü sararken şu tahta makaralar;
Gözümde yaş kaldı, kalbimde hatıralar...
Bin bir çeşit elbise giyer, adına diyorlar ki manken;
Ama hiç bilmez ki, ölünce giyilen tek elbise kefen...
Denedik olmadı işte, bitti her şey artık;
Ne aşk götürür bu ilişkiyi, ne de mantık...
Suçluydu;
Bir cana kıymıştı.
Pişmandı, ağlıyordu,
Dört duvarla bakıştı.
Onbeş sene;
Diğer gezegenlerde eğer hayat varsa;
Mars'a yerleşirdim, oradan alıp arsa...
Uzun zaman önce,
Şöyle demişti, bir martı.
“Su, hava ve rüzgar”;
Uçmanın üç şartı...
Martılar olur Kadıköy'de;
Havada süzülür, süzülür...
Fakir bir boyacı çocuk,
Ansızın yanımdan geçer,
Bakan ağlar, gören üzülür...
Onun kalbini kazanmak için,
Ben uydurdum bu masalı.
“Ölüyorum” dedim, yetişin;
Gelecekti o; pazartesi, salı.
Bugün günlerden çarşamba;
Mor bahar ışıkları ve
Pencereden süzülen mavi.
Bir başka havaya sokuyor,
Küçücük, minicik evi.
Halıda renkli nakışlar,
İnsanlığın atası maymun mu?
Budur bütün merakları.
Fosil ararlar yer yer;
Kazarak bütün toprakları...
Halbuki insanlığın atası,
Biz onun sadece şiirlerini değil, kendisini de çok seviyoruz...