Yokluğun içimde bir sonsuz acı
Nasılım nerdeyim kimim bilmiyom
Şaşmışım bu gönül nasıl dayanır
Bu kadar acıyla nasıl ölmüyom
Aşkın çiçeklenen acı içimde
Bir tutkuya düşmüşüm ben
Bilmem geceyi gündüzü
Bu tutkunun yıllar yılı
Yanar yüreğimde közü
Ferhat gibi düştük dile
Akşam dudağım hep suya baktıkça kurur
Kan rengi deniz içimde nabzımda vurur
Bilmem ruhum mu ben miyim gölgem mi
Bir dar ağacında asılmışta durur
Temmuz/1969
Gönlüm yine senden çok uzaklarda gülüm
Ceylan gibi tutsak ve tuzaklarda gülüm
Avcundaki bir kuş gibi çarpar yüreğim
Senden haber almakda yasaklarda gülüm
Ağustos/06
-Oğuz Alp PAKÖZ'e
Yoldaş geç kalma seçtiğin yol çok uzun
Çalsın Dede korkut sese çıksın kopuzun
Türklük bir uçarsu oldu engel tanımaz
Bayrakları yükselmede artık Oğuz'un
Kayabaşı'nda Bir Ev
- Mustafa ASLANTÜRK'e
Kayabaşı'da bir ev
Evde bir kadın
Kişi seviye ulaşır
Yürekte bitmez acısı
Seviden gözler kamaşır
Gönülde aşkın sancısı
Kişi seviye ulaşır
Benim aydınlatan çağı
Gök düşlere gebeyim ben
Ey bekleyenler şafağı
Gün doğurtan ebeyim ben
Benim aydınlatan çağı
Bir sonsuza açılırım
Beni maviler karşılar
Işık olur saçılırım
Kapanır penbe çarşılar
Gök çiçeğim derilirim
Şair hakkında ne düşünebilirim ki..görünen köy kılavuz istemiyor.Tanıdığım en mert, en doğru, en düzgün adam.
Nihat Ağabey, Maşuka için yazdığın şiir muhteşem olmuş..Ama alındım haa..Hani bana :))