Nihat Yücel Şiirleri - Şair Nihat Yücel

Nihat Yücel

Türkeli'me Şiir

Artık kara gözlere
Geceler boyunca
Tel tel uzayan
Siyah saçlara

Devamını Oku
Nihat Yücel

Ben şafaklarda ölmeliyim
Kan renginde iken ufuklar
Turnalar katar katar
Güneye göç ederken
Sıla kokarken
Burcu burcu mektuplar

Devamını Oku
Nihat Yücel

Haram olan lokma boğazdan geçmez
Yoksulun hakkını alan besbelli
Hiç kimsenin hakkı kimsede kalmaz
Yurdumda yapılan talan besbelli

İyi düşün hakkın varsa ara bul

Devamını Oku
Nihat Yücel

Onların Yemen'de Ne İşi Vardı


- Servet GÜRCAN'a


Devamını Oku
Nihat Yücel

Sordu Nergis Sümbüle Mustafa Kemal'i gördün mü..

Sordu nergis sümbüle
Mustafa Kemal' gördün mü
Gözleri sanki gök
Çakmak-çakmak

Devamını Oku
Nihat Yücel

Anadolu bu yüz yıllardır öksüz yüz yıllardır ağlar
Tanrıda küsmüş gibi yılın üç mevsimi kar

Betonu görmemişler karasabanda bilirler demiri
Üstü toprak evlerinin dört yanı kerpiç duvar

Devamını Oku
Nihat Yücel

- Malazgirt utkusunun
900. yıl dönümüne

Bir sevinç kapladı bütün çeriyi
Binyetmişbir Ağustos
Günlerden cuma

Devamını Oku
Nihat Yücel

Bu onların öyküsüdür
Sanmayın ki yalan
Kimse inanmaz anlattıklarıma
Bana anlatsalar
İnan ki ben de inanmazdım

Devamını Oku
Nihat Yücel

-Mustafa 'Ey Bilal' derdi
'Ferahlandır bizi' Mesnevi'den

Zulme-haksızlığa
Sömürüye-yoksulluğa
Ve küfre karşı

Devamını Oku
Nihat Yücel

Seni bu şekilde mi bulacaklardı? Arayanlar küçük kız.
Anan, baban, kardeşlerin, yakın akrabaların senden umut kesmedikleri bir sırada bulundun. Bulunmam kaybolmandan daha çok üzdü bizi küçük kız. Kaybolsaydın seni bulmak umudu hiç eksilmezdi yüreğimizden. Kapının her çalınışında senin geldiğini sanırdık, koşardık kapıya. Ölümü hiç yakıştıramazdık sana. Çünkü çiçek gibiydin, o kadar güzel, o kadar tatlı ve sevimliydin ki küçük kız. Bizi üzdün fakat, bütün mezarlığı sevindirdin. Oyuncaklarını da, bebeklerini de koymalıydık yanına. Orada yeni arkadaşlarınla oynardın. Bu dünyada yarım bıraktığın oyunları orada tamamlardın.
Bu soğuk kış gününde üşümedin mi küçük kız? Sana kıyan eller,bir battaniyeye de mi sarmadılar seni?
Gazetelerde resmini gördük. Gelinlik giymiştin. Birazda tedirgin duruyordun nedense? Neden bu kadar acele etmiştin gelinlik giymeye. Büyüseydin, sana gelinlik mi bulunmazdı? Yoksa gelinlik giyecek çağa ulaşamayacağını mı sanmıştın küçük kız. Öyleyse dedin ben gelinliğimi şimdiden giyeyim. Seni gelinliğinle toprağa vermeliydik. Mezarlık da elleri kınalı, küçük bir gelin görmeliydi.
Küpelerin kulaklarında, küçücük pembe kulaklarında ne de güzel dururdu. Sana kıyan eller küpelerini de almış. Oysa biz senin; bir sarılmanı, bir gülüşünü, bir kızmanı, bir somurtmanı hazinelere değişmezdik. İsteseydi yüz küpe alacak para verirdik. Belki o zaman dokunmazdı sana küçük kız. Haberimiz olsaydı, saçının bir teline bile dokundurtmazdık küçük kız.
Komşun tecavüz etmek istemiş. Öyle duyduk. İnanamadık. Olmaz böyle şey dedik. Tüylerimiz diken diken oldu. Tecavüz kelimesini bütün sözlüklerden silmek, kazımak istedik.

Devamını Oku