Tam otuz yıl bu görünmez, bu bilinmez emelin,
Yanmışını kahrına bu mübheme-i muhteremin.
Gizlenip sinesine leyl-i rebâb-ı ademin
Bir ömür inlemişim fecr-i gamında nagemin,
Serseri neşveleri gönlüme, sahbâ-yı Cem’in
Ruh-ı ithafı gelirdi ezeli bir kalemin!
Dudağında yangın varmış dediler,
Tâ ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklara sarmış dediler,
Sevda seli oldum, taşarak geldim.
Kapılmışım aşk oduna bir kere,
Dışından halka baktıkça, şu dünyayı düşündükçe.
İçinden hakkî gördükçe, o ukbâyı düşündükçe,
Bu düzme altı bin yıllık muammayı düşündükçe.,
Hurâfat uğruna bu kanlı davayı düşündükçe,
Döner beynim feza-yı va’d-i ferdayı düşündükçe.
Himmetinden belli, evlad-ı Ali'sin ya Hacı,
Her zaman bab-ı rızada müncelîsin ya Hacı.
Piş-i çeşminde şu’un-ı kâinatın hikmeti,
Hallolunmuş vâkıf-ı sırr-ı belîsin ya Hacı!
Hep Hüseynîdir neva-yı ateşinin sineden,
Şüphesiz kanun-ı irfanın telisin ya Hacı.
Bu âlemde hakikat kimseye ref’-i nikab etmez
Bu acz-âbâd-ı hilkatte, âdem vehme hitap etmez,
Bilenler haddini râib u gümana intisap etmez,
Cılız bir şemayı vehm ü tasavvur âftâb etmez
Bu aklı, mantığı mimar-ı gayb asla hisâb etmez.
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir; gün de geçer, dem de geçer,
Ram karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur an-ı dem adem de geçer.
Bir gün Neyzen arkadaşı çaycı Hacı ile İbrahim Paşa Hamamına gitmişlerdi. Keyif bu ya, hamamda âlem yapma arzusuna kapıldılar. Yani hamamda rakı içmek, birkaç gün ardı ardına demlenmek istediler. İki dost ufak bir damacanaya o devrin çok meşhur rakılarından olan ve Büyükada'daki manastırda bir papazin çektiği rakıdan- ki o yıllarda buna "papazın düzü" derlerdi- doldurttular. Bardak, kadeh, fincan alma lüzumunu görmediler. Hamam tasları ne güne duruyor? Rakıyı da kurnalardan birine döktüler, başına geçip taslarla içmeye başladılar.
Neyzen çaldı, Hacı okudu. Hacı okudu, Neyzen çaldı. Böylece günü geçirdiler. Rakı tükenince getirttiler. Üçüncü gün peştamalları da attılar. Çırılçıplak, ney çalarak, okuyarak, şiir söyleyerek günü geçirdiler. Hamamın sıcaklığı da onları bol bol terletiyor ve bu yüzden içki tutmuyor, adamakıllı sarhoş olamıyorlardı. Ne yapmalı? Neyzen hemen kararını verdi, sırtına bir peştamal alarak sokağa fırladı. Direkler arasındaki Sokrat eczanesine koşarak büyük bir sise eter aldı. Hamama dönünce eteri, rakıyı kurnaya döker. Başlarlar içmeye.
Taslar çoktan kurnanın dibinde, rakının içinde, kim çıkaracak? Esasen tasa ne hacet var, beygir gibi eğilip içmek dururken, eğilip lakır lakır içerler. Bu cümbüş dört gün sürer. Nasıl oluyorsa, iki kafadar Adem, Havva, Şeytan ve Cennet hakkında bir bahse, bir münakaşaya giriyorlar.
Hakkı Süha’ya
Düzelmeyen şu âlemin işini
Ulu Tanrı'm olan nura bıraktım,
Sabreyledim, kırk yıl sıktım dişimi,
Gün görmeyi Nefh-i Sûra bıraktım.
Ne başım var, ne kıçım var be felek
Tıpkı... çevirdin beni!
Kurtulamadım gitti anha minhâdan,
Şu son siyasete çevirdin beni.
Sağlıkta mihnetle haşr ü neşroldum,
Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama,
Biraz duraksa..
Neler olup bittiğine anlam verme!
Mutlaka yanlış bir şey oldu..
Düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi,
Ve varlığın ile buluşamadı.
“Düşeli derd-i firâkın ile sevdâya mey’e
Müptelâyım, deliyim, sinmişim esrâr-ı ney’e
Feleğin kahpe başında paralansın parası,
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye.” Neyzen Tevfik…
Neyzen Fikret hakkında merak ettikleriniz varsa. Bu içeriği okuyabilirsiniz: https://parati ...
NEYZEN TEVFİK’DEN DÜNYA HALİ
Dünyanın halini sordular benden,
Halimiz hal değil ne gelir elden,
Yama dikiş tutmaz giren iğneden
Ben böyle halin **ına *oyum.
***
Bozuk bu dünyanın düzeni kaydı,
Bu düzen zulmünü her yere yaydı,
Düzen değişse de düzülen aynı,< ...
idolüm büyük üstad bi söylentiye göre ömrü boyunca marmara denizi kadar rakı içmiştir. =)