ümidimizi kesmişiz kendimizden
zifir bir gecedeyiz,
geleceğimize ölüm yazılı.
ki gecemiz yunusun gecesinden
bin kez daha korkulu
denizimiz şu dünya
her dalgasında binler ölü vuruyor kıyıya
denizimiz yunusun denizinden de belalı
yutulmuşuz
elimiz kolumuz bağlı
nefsimize yem olmuş kalbimiz
hırsın ve şehvetin
heves ve hevanın ağzında sonsuzluk
ümitlerimiz boğulmakta
bizim balığımız yunusun balığından daha iştahlı
kıyıya çıksak da balığımız yanımızda
denizin dibinde değil sadece
kıyılarda, kuytularda, meydanlarda, odalarda, gölgelerde
kirpik uçlarımızda
saç diplerimizde
hecelerimizin arasında
suskunluklarımızda…
sıcacık tebessümünde eritti acılarımızı
yaralı yunusun hatırasından
bir yar eli değdi yaralarımıza
hala orada
sessizlik…
söz ağaçsa, kökü sessizlik olmalı
vicdanın toprağında kök salmalı söz
yoksa ağacın gövdesi muhkem olmaz
dalları sağlam uzanamaz göklere
yaprakları soluk
çiçekleri çelimsiz, meyveleri acı
belki hiç meyvesiz
olursa da dibine düşer
ötelere ulaşmaz
sessizlik…
kalbe sessiz bir yerinden tutunmadan
yükselen söz bulandı
idrakin derinlerine uğramadan
gırtlağa vuran söz ses toylaştı
gizli sancılardan
isimsiz pişmanlıklardan
filizlenmeyen nasihatler
tıkızlaştı
sığlaştı
kolay söylememeli sözü insan
titremeli sesi belki
nefesine ateş bulaşmalı
kolayca söyleyememeli
sözü
kolay da duymamalı insan
yaralanmalı
sendelemeli
vurulmalı
kalbini kanatmalı
vicdanından toz kaldırmalı kelimeler
dili tutulmalı
yutkunmalı sessizce
gırtlağından bir şey geçmemeli
iki yönde de
ne bir lokma yutabilmeli
ne iki hecelik lokmayı diyebilmeli
ses yüksek
ve gürültü
ümidimizi alıyor elimizden
anlaşılmaktan uzaklaşıyoruz sesimiz yükselttikçe
anlayışla karşılanmayacağız gürültü çıkardıkça
sessizlik
merhamet ediliyor sessiz kalana
sessizliği merhamete bağlayan ben değilim
alemlerin Rabbi
susun diyor
ki merhamet edilsin size
okyanusun kalbi olmalı
koynunda inci sözler büyütmeli
ıssız derinliklerde mercanları kanatmalı
yoksa ses denizinin kıyıya vuruşu sahici olmaz
yoksa söz okyanusu taze söz yağmurlarına anne olamaz
çöllere hayat vaat etmez olur
kendi köpüğünde boğulur
o kadar çok ses var ki
gürültüye döndü konuşmalar
dinlemenin erdemini unuttuk
sözüm kesildi diye
öfkelenenleri seyrederken
sessizliğimi bozdunuz
sitem edenleri menkıbelerde bıraktık
o kadar düştük ki konuşmanın ağına
sesler yükseldi
sözler irtifa kaybetti
dil kalbin önüne geçti
terbiye eden
terbiye ettiğini değerli görür
yeni değer katmak ister ona bir de
tıpkı ustanın elması işlemesi gibi
değerli olmasaydı emek verir miydi
o hırçın taşa
haylaza, inatçıya, söz dinlemeze
hizaya gelmeze
biçim vermek için
ter döker miydi
öyle de
Rabbi de insanı
sükutun kıyılarına çağırıyor
eteğinde bekliyor sessizliğin
sözlerini çekmesini istiyor meydanlardan
indirmesini umuyor sesini
çünkü merhamet etmek istiyor
kıymetlendirmeyi murat ediyor
yeni baştan
ötelerin müjdesi eğildi
ümitsizliğin kara perdesi yırtıldı
doğduğunda babasızdı
6 yaşında annesiz kaldı
bir öksüz burukluğuyla
bir yetim kırılganlığı ile yaşadı
çocukluğu duru ve sade oldu
kalbi çöl yalnızlığında kıvamını buldu
hiçbir şeyin yerinde kalmadığı çölde
geçici gölgelere sığınarak tanıdı hayatı
çok sonraları
ben ve dünyanın misali
bir ağaç gölgesinde dinlenen bir yolcu gibiyim
dedi
çocukluğun hatırını hep önde tuttu
bir kız çocuğu hayranlıkla elini tutacak olursa
ki çok oldu
o kız çocuğu elini bırakıncaya kadar
elini ellerinden çekmedi
omuzlarına bir çocuk oturduğunda
secdesini o kalkana kadar bitirmedi
bir taraftan çocukların ağlama seslerini duyduğunda
namazı kısa kesti
çocukları da kuşları da sevdi
çocukların önceliklerini ciddiye aldı
küçümsemedi
çocukların kuş yüreklerine teselliler sundu
kuşu ölen çocuğu taziyeye gitti
gözü de gönlü de çocukların gönlü hizasına eğildi
yeri geldi
çocukla çocuklaştı
yeri geldi
en ağır şakaları sessiz bir tebessümle karşıladı
redfer
Kayıt Tarihi : 11.3.2025 01:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!