İnsan ve toplum sorunlarına akıl perspektifinden bakmak gerekir. Bunu söylemesi kolay, uygulaması ise çok zordur. Nitekim dünyanın dörtte üçü bunu uygulamaya koyamamaktadır.
Birisi sizin için gerçekten çok değerli ise, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş bir şey değildir ama doğrudur. Çünkü bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar. (Arthur Schopenhauer-İsteme ve tasarım olarak dünya)
Ne yazık ki tüm ömrünü gündelik yaşamda kullandığı en fazla 300-500 kelime ile geçiren insanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bu ülkede yaşıyor ve edebiyat yapmaya çalışıyoruz. Bazı uluslararası kuruluşların her ülkede yaptığı geniş kapsamlı araştırmalarda kendi ana dilinde yazılanları okuyup anlamada listenin son sıralarında yer alan ülkelerden biri olduğumuzu hatırlatmak bir yurttaş olarak da, Türkçe sevdalısı bir yazar olarak da canımı yakıyor. Yine uluslararası kuruluşlarca dünya genelinde okullarda yapılan araştırmalarda Türkiye’deki öğrencilerin başarısızlığının nedenlerinden birinin ana dillerinde yazılı olarak sorulan soruları anlamakta çektikleri güçlük olarak saptanmıştır. Bilmek gerekir ki dil kaybı düşünce ve sosyal iletişim kaybı demektir. (Murathan Mungan)
Fakirliğin insana kaybettirdiği çok şey varken zenginliğin insana kazandırdığı elle tutulur bir şey yoktur. Fakiri ele geçiren gelecek endişesi ve zengini ele geçiren eğlence çeşitliliği ruhu boşaltır niteliktedir.
Atatürk dil konulu 252 adet kitap okumuştur. O, dil mevzuuna büyük önem veriyordu çünkü dilin iyi kullanımı, iletişimin güçlü ve sağlıklı olması, aynı dili konuşanların o dil ile ilgili düşünce geliştirirken yeni kavramları da meydana getirmeleri, dili derinleştirmeleri üzerinden yeni fikirler üretmeleri demekti. Dil aynı zamanda toplumsal bütünleşmenin en önemli unsurlarındandı.
Doktor: Uykusuzluktan ölemezsin. Cornelius: Bana o haplardan veremez misiniz? Masmavi sekonal, kıpkırmızı tuinal? Doktor: Hayır, sağlıklı bir gece uykusuna ihtiyacın var. Valerian kökü çiğne ve bol bol egzersiz yap. Cornelius: Yapma dostum çok acı çekiyorum. Doktor: Acı mı görmek istiyorsun? Bir kanser koğuşuna uğra. Testis kanseri olan adamları gör. İşte acı odur.
Albert Banduranın meşhur öğrenilmiş çaresizlik kavramı önemlidir. Bireyler, içlerinde bulundukları durumu değiştiremeyeceklerine inandıklarında pasif ve çaresiz hale gelirler. Bu durum bireylerin etik seçimlerini ve sosyal etkileşimlerini derinden etkiler.
Erdem öğretilebilirdir. İyi yönetilmek için erdemli bireyler yetiştirmek ve bu erdemlilerden uygun olanlarını yönetici konumuna getirmek gereklidir.
Mutlak bilgi yoktur. Bilgi çağa ve koşullara göre değişmektedir. Her toplumun belli iç ve dış dinamikleri, belli yaşam şekilleri, koşulları vardır.
İnsan ve toplum sorunlarına akıl perspektifinden bakmak gerekir. Bunu söylemesi kolay, uygulaması ise çok zordur. Nitekim dünyanın dörtte üçü bunu uygulamaya koyamamaktadır.
Birisi sizin için gerçekten çok değerli ise, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş bir şey değildir ama doğrudur. Çünkü bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar. (Arthur Schopenhauer-İsteme ve tasarım olarak dünya)
Ne yazık ki tüm ömrünü gündelik yaşamda kullandığı en fazla 300-500 kelime ile geçiren insanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bu ülkede yaşıyor ve edebiyat yapmaya çalışıyoruz. Bazı uluslararası kuruluşların her ülkede yaptığı geniş kapsamlı araştırmalarda kendi ana dilinde yazılanları okuyup anlamada listenin son sıralarında yer alan ülkelerden biri olduğumuzu hatırlatmak bir yurttaş olarak da, Türkçe sevdalısı bir yazar olarak da canımı yakıyor. Yine uluslararası kuruluşlarca dünya genelinde okullarda yapılan araştırmalarda Türkiye’deki öğrencilerin başarısızlığının nedenlerinden birinin ana dillerinde yazılı olarak sorulan soruları anlamakta çektikleri güçlük olarak saptanmıştır. Bilmek gerekir ki dil kaybı düşünce ve sosyal iletişim kaybı demektir. (Murathan Mungan)
Fakirliğin insana kaybettirdiği çok şey varken zenginliğin insana kazandırdığı elle tutulur bir şey yoktur. Fakiri ele geçiren gelecek endişesi ve zengini ele geçiren eğlence çeşitliliği ruhu boşaltır niteliktedir.
Ruh, emel ve karakter kazandırmadan bir toplumu ayağa kaldırabilmeniz mümkün değildir. (Mustafa Kemal Atatürk- Zabit ve kumandan ile hasbihal)
Atatürk dil konulu 252 adet kitap okumuştur. O, dil mevzuuna büyük önem veriyordu çünkü dilin iyi kullanımı, iletişimin güçlü ve sağlıklı olması, aynı dili konuşanların o dil ile ilgili düşünce geliştirirken yeni kavramları da meydana getirmeleri, dili derinleştirmeleri üzerinden yeni fikirler üretmeleri demekti. Dil aynı zamanda toplumsal bütünleşmenin en önemli unsurlarındandı.
Doktor: Uykusuzluktan ölemezsin.
Cornelius: Bana o haplardan veremez misiniz? Masmavi sekonal, kıpkırmızı tuinal?
Doktor: Hayır, sağlıklı bir gece uykusuna ihtiyacın var. Valerian kökü çiğne ve bol bol egzersiz yap.
Cornelius: Yapma dostum çok acı çekiyorum.
Doktor: Acı mı görmek istiyorsun? Bir kanser koğuşuna uğra. Testis kanseri olan adamları gör. İşte acı odur.
Albert Banduranın meşhur öğrenilmiş çaresizlik kavramı önemlidir. Bireyler, içlerinde bulundukları durumu değiştiremeyeceklerine inandıklarında pasif ve çaresiz hale gelirler. Bu durum bireylerin etik seçimlerini ve sosyal etkileşimlerini derinden etkiler.