"sen şimdi bu dünyayı tut bir ucundan havalandır vazgeçmeler yenilgiler çekip gitmeler toz dumandır kan revandır, unutma unutmak derin bir kuyuda yokluğa yol olmaktır
sen şimdi bu dünyayı... ıslık çal, kuşları uyandır
şehrin avucunda kirli bir mendil şehrin ağzında tutkulu bir dil şehir dünyaya nasıl nasıl eklenmelidir
sen şimdi bu dünyayı ovsan parlatsan yine kan akacak oyuklardan, çocuklar yazacak tarihini çakıl taşlarının koparılmış savrulmuş çakıl taşlarının yalnızlığı gibi yalnız hayatlarının...
sökülmüş bir dantelin hüznünü bir ağacın dünyada olma nedenini acının iliğini göğsünün düğmesine açıp kapayacaklar, çocuklar anlatacaklar ölü anaların öyküsünü
avluda çiçek pervazda saksı kadar uzağız birbirimizden ama işte yağıyor yağmur ve ıslanıyoruz birlikte haydi tut bir ucundan hayatı silkele şehri havalandır
sen şimdi bu dünyayı... ıslık çal, kuşları uyandır"
''Biz bir Hızır’ız ama belki bin Hızır gibi Biliriz yeryüzünde bengisu illerini Namazda yürüyoruz ışıldayan meşalelerle Oruçta aydınlığız İsa’yla Meryem’le Kulağımızda hep Zebur düğünleri Düşümüzde İncil şölenleri Ufkumuzda Tevrat ülkeleri Sina dağından yapraklar Ve Kur’an ordusunu Başkentlere götüren bir kumandan gibi En soy arap atının üstünde Dimdik duran bir başkan gibi Bengisu alayının önünde
Bir göçmen kuş öncüsüdür bengisu Baharda gelir dünyaya Kışın göçer aya Kış yaranın sargı bezi Yazın ovada dağda sesi Yusuf gömleğinin yıkandığı kaynak ondandır Mısır’ın kapıları onunla açılır Dâvud’un demirini eriten o Karıncanın karnından konuşandır Hüthüt onun üstünden yedi kere uçandır
Evrim günlük sularla Devrim irinle kanla Bizse dirilişi gözlüyoruz Bengisu bengisu kayna ve çağla
10.
Şuayb’ın görünmeyeni benim Ben öğrettim Musa’ya eşyanın ötesini Şarapsız tütünsüz metafiziği Köpeği Yoksulu duvarını yıkarak koruyan benim Balıkçının kayığını delerek Çocukları gece yarısı Ayakları ters dönük Çağıran ve sonsuz kar çöllerine alıp götüren Benim adamlarım değil mi Arkadaşları kılığında Arkadaşlarının seslerini çıkararak...''
''Hasetten kaçının. Çünkü ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, haset de bütün iyilikleri yer, bitirir.''
(Ebû Dâvûd, Edeb,52)
''Haset, öfkenin yavrusunun yavrusudur.'' Ülfet Görgülü
"sen şimdi bu dünyayı
tut bir ucundan havalandır
vazgeçmeler yenilgiler çekip gitmeler
toz dumandır kan revandır, unutma
unutmak derin bir kuyuda
yokluğa yol olmaktır
sen şimdi bu dünyayı...
ıslık çal, kuşları uyandır
şehrin avucunda kirli bir mendil
şehrin ağzında tutkulu bir dil
şehir dünyaya nasıl
nasıl eklenmelidir
sen şimdi bu dünyayı
ovsan parlatsan yine kan
akacak oyuklardan, çocuklar
yazacak tarihini çakıl taşlarının
koparılmış savrulmuş çakıl taşlarının
yalnızlığı gibi yalnız hayatlarının...
sökülmüş bir dantelin hüznünü
bir ağacın dünyada olma nedenini
acının iliğini göğsünün düğmesine
açıp kapayacaklar, çocuklar
anlatacaklar ölü anaların öyküsünü
avluda çiçek
pervazda saksı
kadar uzağız birbirimizden
ama işte yağıyor yağmur
ve ıslanıyoruz birlikte
haydi tut bir ucundan
hayatı silkele şehri havalandır
sen şimdi bu dünyayı...
ıslık çal, kuşları uyandır"
(Çiğdem Sezer, Dünya Tutulması, s.92-93)
''Burada kal.
Öğlen avlusunda.
Zamanın yalın diline yerleş.
Ufka bakmanın meraklısı ol.
Maviye, beyaza, gündüze çalış.
Zakkumu anla!
Ağusu,tenime sürdüğüm merhemdir diye
beni, mırıldanıp şaşırt.
Ağustosun hummalı böceğini,
onun terli şarkısını
gayret et,Türkçe' ye çevir.
Taşlığı yıkamanın, asmayı budamanın,
çıplak ayakla yürümenin
hayli zengin üslubunu edin.
Burda kal.
Kalıcı zamanda.
Öğlen avlusunda.
Arın gövdenden.
Kendin oluncaya kadar soyun.
Ferah sular dökün...''
Sina Akyol
İncelik, naziklik.
''Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır.''
"Hayâ ancak hayır getirir." Hz. Muhammed (s.a.v.)
Sayın Servet Balıbey, 'iyiliğin rengi' tanımlamanıza katılıyorum.
''...Ve herkes kalbinin rengini bulaştırır etrafındakilere.'' Farid Farjad
Değerli paylaşımınız için teşekkür ederim sevgimle.
Sayın Liva Ak, bazı olaylar karşısında yaşanılanlar yüreğimizi burkuyor.
''Bir gün büyüyeceksin
Çocuğum sen, sakın
Son taşı atma özenle sakla
Dikmek için
Zalimlerin mezarları başına''
Hüseyin Atlansoy, ''Evet Filistin'' şiirinde buna seyirci kalınamayacağını vurgulamış.
Çocuklar, hayvanlar, yaşlılar kalbimizle görmemizi sağlar. Yaşama dair hakîkati onlardan öğreniriz çoğu zaman.
Değerli paylaşımınızdan dolayı teşekkür ederim sevgimle.
''...Okumaktan mana ne? Kişi Hakkı bilmektir...'' Yunus Emre
BENGİSU KOROSU
''Biz bir Hızır’ız ama belki bin Hızır gibi
Biliriz yeryüzünde bengisu illerini
Namazda yürüyoruz ışıldayan meşalelerle
Oruçta aydınlığız İsa’yla Meryem’le
Kulağımızda hep Zebur düğünleri
Düşümüzde İncil şölenleri
Ufkumuzda Tevrat ülkeleri
Sina dağından yapraklar
Ve Kur’an ordusunu
Başkentlere götüren bir kumandan gibi
En soy arap atının üstünde
Dimdik duran bir başkan gibi
Bengisu alayının önünde
Bir göçmen kuş öncüsüdür bengisu
Baharda gelir dünyaya
Kışın göçer aya
Kış yaranın sargı bezi
Yazın ovada dağda sesi
Yusuf gömleğinin yıkandığı kaynak ondandır
Mısır’ın kapıları onunla açılır
Dâvud’un demirini eriten o
Karıncanın karnından konuşandır
Hüthüt onun üstünden yedi kere uçandır
Evrim günlük sularla
Devrim irinle kanla
Bizse dirilişi gözlüyoruz
Bengisu bengisu kayna ve çağla
10.
Şuayb’ın görünmeyeni benim
Ben öğrettim Musa’ya eşyanın ötesini
Şarapsız tütünsüz metafiziği
Köpeği
Yoksulu duvarını yıkarak koruyan benim
Balıkçının kayığını delerek
Çocukları gece yarısı
Ayakları ters dönük
Çağıran ve sonsuz kar çöllerine alıp götüren
Benim adamlarım değil mi
Arkadaşları kılığında
Arkadaşlarının seslerini çıkararak...''
(Sezai Karakoç, Gün Doğmadan Şiirler s.188-190)