Kadının varlığına saygı göstermeyen onu hala meta olarak gören sadece dinci yobazlar değil ki! Çok entelektüel gözüken bir sürü dalkavuk züppe var ortalıkta kadınları sanki oyuncak gibi düşünen. Bir de buna kılıf bulmuşlar gelişmiş akıllarmış! Özgür yaşamakmış! Kendilerine oyuncak arıyorlar! Yok arkadaş özgürlük başka bir şey, özgürlük onurlu bir şey! Bunları o küflenmiş beyninize sokup çivileyeceğim oraya.
Haşlama ve de taşlama gel de çık şimdi işim içinden. Şeş olma
Gökten iki elma düşürdüm biri saray sarması diğeri de dış kapının lambası.
On parmak on hüner kızıl ruhlu çingenenin aynası, üç alacağı beş de vereceği yok… vur patlasın, çal oynasın. Tasa mı sandın onun için, sokaktaki kedicik aç ve ya Kokmuş. Şalvarı geniş çingene, fütursuzca dönüyormuş raks’ı şahane… baksana endama üstü misk i amber ( kaval) altı batık (şeşhane)
Merhaba Vezir bey, Bahsi geçen sayfayı gördüm ne yalan söyleyeyim bir kitabın ardına sığınıp kadınlara hakaret amacı güttüğünü düşündüm. Çünkü özellikle bu başlığı gündeme getirmek belki kitabın içeriğini bilmiyorum çünkü okumadım. Anlatılmak istenen eğer kitabın muhteviyatı dahilinde kadınların yaşadıkları haksızlıklar ve adaletsizlikler idiyse. Bunu videolar ekleyerek değil amacını ve günün önemini belirten bir açıklama ekleyerek yapmalıydı. Bu saatten sonra hiçbir açıklama beni de ikna edemez. Duyarlılığınız için ve bugün de kadın haklarına gösterdiğiniz özen için size teşekkür ediyorum. Ve eşinizin de dünya kadınlar gününü bu vesileyle kutluyorum.
Zamanın tesadüfi bir saatiydi yollarımızın çakıştığı ufkumun birleştiği yerdeydim o gün… Ve oldukça büyümem için yeterli zaman geçirmiştim kendiliğimle. Senin siyah gözlerine baktıkça titrek kelimelerinin ardındaki hikayeni dinlemek istiyorum bir an evvel. Kadın kadın duruşunla anlatmaya başladın ya! Sen anlattıkça ben küçülmeye başladım, ufuk çizgim her dakika biraz daha silikleşiyor, biraz daha eriyorum… Tek lüksünün nefes almak olarak sana sanki bahşedilmiş gibi nobran bir zihniyetin arsızca ve umarsızca, vicdansızca bedeninin ve ruhunun aldığı yaralarından üzerime sıçrayan acılarını derinden hissediyorum. Karşımda enikonu cevval bir anne duruyor. Saldırganlığın ve sevgisizliğin dibine kadar vuran ruhunu çocuğunun gözlerine uğratmamış tıpkı istinad duvarı gibi set çekmişti bedenini, çektiği acılarla çocuğunun arasına. Benimsemişti çaresizce kocasının sarhoş hallerini, ilgisizliğini, şiddetini, sevgisizliğini. Sen anlattıkça kaybolup gittim ve çok büyüdüğümü düşünürken senin o çocuk bedeninde hiç de büyümediğimi ve benim aştığım engellerin, senin yaşadıkların, ancak kariyer sahibi bir çocuk olduğumu gösterdi bana. Karşımdaki insan sadece on yedi yıl yaşamış ama kırk yaşındaki kadar olgun bir kadındı. O an empati yaptım ve bir dakikasına bile katlanamayacağım bir hayatı göğüslemiş koskoca bir yürek duruyordu karşımda. Ve tek düşündüğü artık ördüğü duvarın tuğlalarının yıkılmaya başlaması ve çocuğunun duvarın ardındaki mutsuzluğu görmemesiydi. İşte kadın bu kadar asil çünkü kadın yaşı ne olursa olsun anaçtı. Bu duygusal çöküşün girdabında odaklanabildiği sadece çocuğuydu. Nasıl bir karanlıkta olduğunu göremiyor buna rağmen direniyordu, farkındaydı aslında tükendiğinin ama anneliğine yakıştıramıyordu duygularını. Bilmiyordu ki hissettiği duyguları doğru, yaşadığı hayatı yanlıştı. Korkuyordu! Çok korkuyordu! Aslında yıkılmaya başlayan şey, korkularıydı, acılarıydı, sevgisizliğiydi, ona yakıştırılan ve haketmediği hayatıydı yıkılan. Çünkü artık uyanışı başlamıştı. Şimdiye kadar ona reva görülen acılarla mücadele ediyordu şimdi ise kendisiyle mücadele etmeye başlamıştı. İlk korkusu ise hayatındaki en değerli varlığıydı onun zarar görebileceği düşüncesiyle korkuyordu. İşte hayat onun ve çocuğu için o gün başlayacaktı. Ve o gün onun o çocuk yüreğine dokunmak onunla kendime yeniden bir pencere yaratmak ufuk çizgisine daha gerçekçi bakmayı ve hiçbir zaman ben oldum dememeyi de bir kere daha gördüm. Anladım ki! Yolun sonuna kadar öğreneceğim hem de hiç durmadan. Ve kadın diyorum, kadının kurdu değil yurdu olursa bizlere reva görülen tüm adaletsizlikler ile birlikte ve beraberce daha kolay üstesinden geleceğiz.
Aylardan ilkbaharın ilk saatleri ve ilk cemre düşünceden düştü, aylar sonra sayfaya… Şimdi en samimi dörtlüklerin açma zamanı. Şiir, yürekten dökülen yağmurlardır Hem tuzlu, hem de bir o kadar bereketli Binbir notası var, Her telden çalar Bazen yar’ dan , bazen ar’ dan, bazen vatan, yani ne varsa yürekten artakalan Hep sevda, hep sevda’ dan…
Aa bu kadar olur… şiiri görmeden yazdım yazıyı.
Kadının varlığına saygı göstermeyen onu hala meta olarak gören sadece dinci yobazlar değil ki! Çok entelektüel gözüken bir sürü dalkavuk züppe var ortalıkta kadınları sanki oyuncak gibi düşünen. Bir de buna kılıf bulmuşlar gelişmiş akıllarmış! Özgür yaşamakmış! Kendilerine oyuncak arıyorlar! Yok arkadaş özgürlük başka bir şey, özgürlük onurlu bir şey! Bunları o küflenmiş beyninize sokup çivileyeceğim oraya.
Haşlama ve de taşlama
gel de çık şimdi işim içinden. Şeş olma
Gökten iki elma düşürdüm biri saray sarması diğeri de dış kapının lambası.
On parmak on hüner kızıl ruhlu çingenenin aynası,
üç alacağı beş de vereceği yok… vur patlasın, çal oynasın.
Tasa mı sandın onun için, sokaktaki kedicik aç ve ya Kokmuş. Şalvarı geniş çingene, fütursuzca dönüyormuş raks’ı şahane… baksana endama üstü misk i amber ( kaval) altı batık (şeşhane)
Aslı Birer
Aşk dediğin nazenin papatya, öyle narin öyle kırılgan.
ve insan ulaşamadığı aklın taklitçisi olduğunu, onu aynı suçla itham ederek örtmeye çalışır.
Aslı Birer
Keşke, Neriman hanım…
Kibir, aynanın önündeki karanlık gölgedir.
Aslı Birer
Merhaba Vezir bey,
Bahsi geçen sayfayı gördüm ne yalan söyleyeyim bir kitabın ardına sığınıp kadınlara hakaret amacı güttüğünü düşündüm. Çünkü özellikle bu başlığı gündeme getirmek belki kitabın içeriğini bilmiyorum çünkü okumadım. Anlatılmak istenen eğer kitabın muhteviyatı dahilinde kadınların yaşadıkları haksızlıklar ve adaletsizlikler idiyse. Bunu videolar ekleyerek değil amacını ve günün önemini belirten bir açıklama ekleyerek yapmalıydı. Bu saatten sonra hiçbir açıklama beni de ikna edemez. Duyarlılığınız için ve bugün de kadın haklarına gösterdiğiniz özen için size teşekkür ediyorum.
Ve eşinizin de dünya kadınlar gününü bu vesileyle kutluyorum.
AMANSIZ HASTALIK
Zamanın tesadüfi bir saatiydi yollarımızın çakıştığı ufkumun birleştiği yerdeydim o gün…
Ve oldukça büyümem için yeterli zaman geçirmiştim kendiliğimle.
Senin siyah gözlerine baktıkça titrek kelimelerinin ardındaki hikayeni dinlemek istiyorum bir an evvel.
Kadın kadın duruşunla anlatmaya başladın ya! Sen anlattıkça ben küçülmeye başladım, ufuk çizgim her dakika biraz daha silikleşiyor, biraz daha eriyorum…
Tek lüksünün nefes almak olarak sana sanki bahşedilmiş gibi nobran bir zihniyetin arsızca ve umarsızca, vicdansızca bedeninin ve ruhunun aldığı yaralarından üzerime sıçrayan acılarını derinden hissediyorum.
Karşımda enikonu cevval bir anne duruyor. Saldırganlığın ve sevgisizliğin dibine kadar vuran ruhunu çocuğunun gözlerine uğratmamış tıpkı istinad duvarı gibi set çekmişti bedenini, çektiği acılarla çocuğunun arasına.
Benimsemişti çaresizce kocasının sarhoş hallerini, ilgisizliğini, şiddetini, sevgisizliğini.
Sen anlattıkça kaybolup gittim ve çok büyüdüğümü düşünürken senin o çocuk bedeninde hiç de büyümediğimi ve benim aştığım engellerin, senin yaşadıkların, ancak kariyer sahibi bir çocuk olduğumu gösterdi bana.
Karşımdaki insan sadece on yedi yıl yaşamış ama kırk yaşındaki kadar olgun bir kadındı.
O an empati yaptım ve bir dakikasına bile katlanamayacağım bir hayatı göğüslemiş koskoca bir yürek duruyordu karşımda.
Ve tek düşündüğü artık ördüğü duvarın tuğlalarının yıkılmaya başlaması ve çocuğunun duvarın ardındaki mutsuzluğu görmemesiydi.
İşte kadın bu kadar asil çünkü kadın yaşı ne olursa olsun anaçtı.
Bu duygusal çöküşün girdabında odaklanabildiği sadece çocuğuydu. Nasıl bir karanlıkta olduğunu göremiyor buna rağmen direniyordu, farkındaydı aslında tükendiğinin ama anneliğine yakıştıramıyordu duygularını. Bilmiyordu ki hissettiği duyguları doğru, yaşadığı hayatı yanlıştı. Korkuyordu! Çok korkuyordu! Aslında yıkılmaya başlayan şey, korkularıydı, acılarıydı, sevgisizliğiydi, ona yakıştırılan ve haketmediği hayatıydı yıkılan. Çünkü artık uyanışı başlamıştı. Şimdiye kadar ona reva görülen acılarla mücadele ediyordu şimdi ise kendisiyle mücadele etmeye başlamıştı. İlk korkusu ise hayatındaki en değerli varlığıydı onun zarar görebileceği düşüncesiyle korkuyordu. İşte hayat onun ve çocuğu için o gün başlayacaktı.
Ve o gün onun o çocuk yüreğine dokunmak onunla kendime yeniden bir pencere yaratmak ufuk çizgisine daha gerçekçi bakmayı ve hiçbir zaman ben oldum dememeyi de bir kere daha gördüm. Anladım ki! Yolun sonuna kadar öğreneceğim hem de hiç durmadan. Ve kadın diyorum, kadının kurdu değil yurdu olursa bizlere reva görülen tüm adaletsizlikler ile birlikte ve beraberce daha kolay üstesinden geleceğiz.
Aylardan ilkbaharın ilk saatleri ve ilk cemre düşünceden düştü, aylar sonra sayfaya…
Şimdi en samimi dörtlüklerin açma zamanı.
Şiir, yürekten dökülen yağmurlardır
Hem tuzlu, hem de bir o kadar bereketli
Binbir notası var,
Her telden çalar
Bazen yar’ dan , bazen ar’ dan, bazen vatan, yani ne varsa yürekten artakalan
Hep sevda, hep sevda’ dan…