MASUM GELİNCİK Gümüş renkli benim sırça köşk bu gece, ve yıldızlar kayıp, Gökkubbeden dökülüyor çocuktan ayıplı çığlıklar, Sanki döşenmiş herbirinin yerine Yağıyor suratlarımıza okkalı bir tokat çarparcasına gelincik renginde bir ağıt, Sağılmış saflığı, satılmış haraç mezat Ey insanlar neredesiniz!? Ses geçirmeyen kalın duvarlar kadar ses / sizdiniz. Sustunuz. Sustuk Aslı Birer
Abraham Maslow İhtiyaçlar hiyerarşisine kısa bir bakış.
Anlamlanmak, Aslında bireysel olarak düşünmek ve o kişinin psikolojisini oluşturan yaşamışlıklarından yola çıkılarak belirlenmesi gereken kendini gerçekleştirme olmalıdır. Bana göre bu şartlar değişken ve herkesin ihtiyaç piramidi başlıkları aynı olmak şartıyla ayrıntılarda farklıdır. Kişiler de kendilerine göre her basamakta ihtiyaçlarını çok iyi belirleyip bir üst basamağa öyle çıkmalı. Aksi halde bir tiyatro oyuncusu gibi başkalarının ihtiyaçlarını içselleştirip çıktığı basamakta saygınlık kazansa da gerçek anlamda kendini gerçekleştirmiş olamadığı için, mutlu olamaz. Geldiği yer gösterişten ibaret kalır. Aslı Birer
Elbette öyledir tıpkı hayat gibi, ömür seçimlerimiz doğrultusunda yol almaz mı zaten. Aşk da bunlardan biri. Hoyrattır aşk, yıpratır. Bunu psikolojik sebeplere dayandırırız, hormonlarımız sayesinde oluşan patolojik bir durum olarak açıklıyorum bu duyguyu ve kontrolü de çok zordur. Çoğu zaman pişmanlıklarla sonuçlanır. İşte bu yüzden de denetleme mekanizmamızı yani (irade) hiçbir zaman, zamana ve şansa bırakmamalıyız. Burada duygular ağar basarsa ve sadece kişi o duyguyu yaşamaya karar verirse işte bu seçimdir. Kötü bir şey mi? Burada da ahlak kavramı devreye giriyor. Bu da sorgulanabilir çoğu çevrede makul sayılan bazı yaşam tarzları, bazıları için absürt karşılanabilir. Lakin, kişisel tercihler , diğer kişiler tarafından saygıyla karşılanmalı. Yargılamadan kaçınılmalı. Yine bu ahlak anlayışını benimseyen kişilere de, bu seçimi yapanlar saygı duymalı. Bakın her kural ve seçimler nasıl birbirini bağlıyor ve nasıl birbirimizi etkiliyor değil mi? Ama her seçim sonuçta sevgiye, anlayışa, saygıya bağlanıyor.
Yazdıklarımıza gelince; yazar dediğimiz kişi kendi duygularını anlatırken, gözlemlerini de anlatır. Yeryüzünde milyonlarca beden, milyonlarca bedel varken normal olan da her türlü duygunun ve gözlemin yazar tarafından dile getirilmesi değil midir zaten? İyi bir yazarın iyi bir gözlemci olması şarttır. Sevgilerimle… :)
En ünlü sanatkarlar ve düşünürler neden öldükten sonra değerlenir sorusunun cevabı o kadar açık ki,” artık ortada kıskanılacak, haset edilecek “Ayşe, Fatma, Ali,” kalmamıştır çünkü. Sadece eserleri kalmıştır ve artık onları inkar edecek sebepler ortadan kalkmıştır. İnsan bedeni diğer insanların akıllarına ağır gelir çünkü herkes kendisinin en olduğunu düşünür. Oysa gerçek ve objektif bakış açısına sahip olan kişiler her şeyi kendilerine hak görmezler. Bilirler ki “akıl akıldan üstündür” ne yazık ki bu insanlar azınlıktadır. İşte dünyanın çöplüğe dönmesinin asıl sebebi de buradan kaynaklanıyor. Tıpkı bugün dünyanın en zeki en adil adamına (Atatürk) bile saygısızca tavır alabilen çoğunluk gibi. Artık insanların ben davası çığrından çıktı, sonuçlar ise dünyayı yok ediyor. İnsanın, insana olan haksız davası, ülkenin, ülkeye olan haksız davasına dönüştü. Ardında yatan gerçek yine insan değil mi?
Evet çok zeki bir insanım, bu konuyu da kapattım dedim.
Ayrıca; “Elma ilgili özdeyiş benim hiç dikkatimi çekmemişti bile...” derken dahi ne kadar da küçümseme kokuyor sözleriniz.
Bu satırları yazmadan önce yazdığım kısa söz ile ilgili yazıp başkasınınmış dediniz ve hemen akabinde sildiniz. İlk defa şapkamı kendim için çıkarıyorum deyip sildiniz. Daha burada sayamayacağım Allah aşkına siz lütfen anmayın zaten benim adımı. Bu kaçıncı oldu.
“Hadsizin biri sizi tuvalet aynalarına yönlendirmişti. Benim gözlerimden yaş geldi,”
Sizin niçin gözünüzden gülmekten yaş geliyor. O söyledi ben de gerekeni söyledim bitti.
Diğer kişilerle de söyledikleriniz beni ilgilendirmez onlarla sizin aranızda olan şeyler. Gerçekten sıkıldım artık lütfen herkes kendine baksın. Mübarek ramazanda herkese kalbindekiler nasip olsun. Dileklerimle…
MASUM GELİNCİK
Gümüş renkli benim sırça köşk bu gece, ve yıldızlar kayıp,
Gökkubbeden dökülüyor çocuktan ayıplı çığlıklar,
Sanki döşenmiş herbirinin yerine
Yağıyor suratlarımıza
okkalı bir tokat çarparcasına gelincik renginde bir ağıt,
Sağılmış saflığı, satılmış haraç mezat
Ey insanlar neredesiniz!?
Ses geçirmeyen kalın duvarlar kadar
ses / sizdiniz.
Sustunuz.
Sustuk
Aslı Birer
Mutluluk kaynakları ne kadar da değişken. Piramidin zirvesi, temelini oluşturan gerçek duyguların ayırılması ile başlar.
Aslı Birer
?si=P_nMwZkevfpEaE-q
Abraham Maslow
İhtiyaçlar hiyerarşisine kısa bir bakış.
Anlamlanmak,
Aslında bireysel olarak düşünmek ve o kişinin psikolojisini oluşturan yaşamışlıklarından yola çıkılarak belirlenmesi gereken kendini gerçekleştirme olmalıdır. Bana göre bu şartlar değişken ve herkesin ihtiyaç piramidi başlıkları aynı olmak şartıyla ayrıntılarda farklıdır. Kişiler de kendilerine göre her basamakta ihtiyaçlarını çok iyi belirleyip bir üst basamağa öyle çıkmalı. Aksi halde bir tiyatro oyuncusu gibi başkalarının ihtiyaçlarını içselleştirip çıktığı basamakta saygınlık kazansa da gerçek anlamda kendini gerçekleştirmiş olamadığı için, mutlu olamaz. Geldiği yer gösterişten ibaret kalır.
Aslı Birer
Güven
Sevgi
Saygı
Orta direk çöktü, sıra kobilerde açlıkla sınandığınızda görücem sizin dindarlığınızı.
Sevgi saygı benden de size gelsin sevgili Hamiye Gül,
Hamiye Gül; “Hasılında seçimdir ister seçer ister seçmezsin.”
Elbette öyledir tıpkı hayat gibi, ömür seçimlerimiz doğrultusunda yol almaz mı zaten. Aşk da bunlardan biri. Hoyrattır aşk, yıpratır. Bunu psikolojik sebeplere dayandırırız, hormonlarımız sayesinde oluşan patolojik bir durum olarak açıklıyorum bu duyguyu ve kontrolü de çok zordur. Çoğu zaman pişmanlıklarla sonuçlanır. İşte bu yüzden de denetleme mekanizmamızı yani (irade) hiçbir zaman, zamana ve şansa bırakmamalıyız. Burada duygular ağar basarsa ve sadece kişi o duyguyu yaşamaya karar verirse işte bu seçimdir. Kötü bir şey mi? Burada da ahlak kavramı devreye giriyor. Bu da sorgulanabilir çoğu çevrede makul sayılan bazı yaşam tarzları, bazıları için absürt karşılanabilir. Lakin, kişisel tercihler , diğer kişiler tarafından saygıyla karşılanmalı. Yargılamadan kaçınılmalı. Yine bu ahlak anlayışını benimseyen kişilere de, bu seçimi yapanlar saygı duymalı. Bakın her kural ve seçimler nasıl birbirini bağlıyor ve nasıl birbirimizi etkiliyor değil mi? Ama her seçim sonuçta sevgiye, anlayışa, saygıya bağlanıyor.
Yazdıklarımıza gelince; yazar dediğimiz kişi kendi duygularını anlatırken, gözlemlerini de anlatır. Yeryüzünde milyonlarca beden, milyonlarca bedel varken normal olan da her türlü duygunun ve gözlemin yazar tarafından dile getirilmesi değil midir zaten? İyi bir yazarın iyi bir gözlemci olması şarttır.
Sevgilerimle… :)
Aşk, legal de olur illegal de olur. Yani Aşkın içinde karaktersizlik de barınır. Mesele aşk değil iradedir aslında.
En ünlü sanatkarlar ve düşünürler neden öldükten sonra değerlenir sorusunun cevabı o kadar açık ki,” artık ortada kıskanılacak, haset edilecek
“Ayşe, Fatma, Ali,” kalmamıştır çünkü. Sadece eserleri kalmıştır ve artık onları inkar edecek sebepler ortadan kalkmıştır. İnsan bedeni diğer insanların akıllarına ağır gelir çünkü herkes kendisinin en olduğunu düşünür. Oysa gerçek ve objektif bakış açısına sahip olan kişiler her şeyi kendilerine hak görmezler. Bilirler ki “akıl akıldan üstündür” ne yazık ki bu insanlar azınlıktadır. İşte dünyanın çöplüğe dönmesinin asıl sebebi de buradan kaynaklanıyor. Tıpkı bugün dünyanın en zeki en adil adamına (Atatürk) bile saygısızca tavır alabilen çoğunluk gibi. Artık insanların ben davası çığrından çıktı, sonuçlar ise dünyayı yok ediyor. İnsanın, insana olan haksız davası, ülkenin, ülkeye olan haksız davasına dönüştü. Ardında yatan gerçek yine insan değil mi?
Yine ağaçlar çiçeğe durdu,
kumrular sevişiyor kiraz dalında
?si=yC_PVWiRQ_SN-lFn
Evet çok zeki bir insanım, bu konuyu da kapattım dedim.
Ayrıca; “Elma ilgili özdeyiş benim hiç dikkatimi çekmemişti bile...” derken dahi ne kadar da küçümseme kokuyor sözleriniz.
Bu satırları yazmadan önce yazdığım kısa söz ile ilgili yazıp başkasınınmış dediniz ve hemen akabinde sildiniz. İlk defa şapkamı kendim için çıkarıyorum deyip sildiniz. Daha burada sayamayacağım Allah aşkına siz lütfen anmayın zaten benim adımı. Bu kaçıncı oldu.
“Hadsizin biri sizi tuvalet aynalarına yönlendirmişti. Benim gözlerimden yaş geldi,”
Sizin niçin gözünüzden gülmekten yaş geliyor. O söyledi ben de gerekeni söyledim bitti.
Diğer kişilerle de söyledikleriniz beni ilgilendirmez onlarla sizin aranızda olan şeyler.
Gerçekten sıkıldım artık lütfen herkes kendine baksın. Mübarek ramazanda herkese kalbindekiler nasip olsun. Dileklerimle…