heyy dostum, sevgi, kaçamak düşlerin tetikleyicisidir ve sorumluluk, sorun es geçilir, bakışlar hep pozitif olur.. ama sanırım, yüreği açabilme bilgisini öğrenmedik henüz, işte sevince bu yüzden ‘’kesiliyorsun’’ :P ve biliyorsun (bilirim ), başka birisi de seni ‘’ kesmez’’ :))
kendisine pek belli etmesem de , özgürlüğüm o’na teslimiyetimdir aslında. bütün barışlarım. savaşlarım, gülmelerim, kızmalarım o’nda anlam kazanır. o’nda gerçekleşir, hasretimin ateşi, vuslatımın gül suyu ferahlığı.. ey gözbebeklerinde kendimi gördüğüm, bil kii öfkelenmek için bile sana ihtiyacım var :)
bir şeyim olmayı ‘ hak etmemiş’ insanların varlığı da, yokluğu da aynıdır , sıfır noktasının bile kendi çapında anlamı var.. ve onlar için '‘güven kaybından '‘ heder olacağımı da düşünmüyorum, sadece kendime inancımı yitirmeyim yeter diyorum.. çünkü, insanın kendisinden başka tutunacağı her dal, şu ya da bu sebepten kuruyor. çünkü, kendi içinde dağılmazsa insan, dışındaki unsurlar birer etkisiz eleman oluyor…
cesaret-kararlılık- zeka’nın.. bazı medeniyet ! dediğimiz kibir ve büyüklenmenin , haksızlığına- vahşetine- adaletsizliğine galip gelebileceğinin bir kanıtıdır.
bazen konuşmak gelmez içinden, kimseyi üzmemek için susarsın… bazen neyi nasıl anlatacağını bilemez susarsın, susarsın işte… bazen özlemlerin derinden vurur , söyleyeceğin her söz yetersiz kalır, susarsın.. hem konuşsan da ‘‘duyacakların düşündüklerindir’’ zaten sessizliğin asaletine bırakırsın kendini, susarsın... kapatırsın gözlerini ''okumazsın '' da ‘’hapsedersin kendini kendine’’ susarsın…
içimizin çiçek bahçesinde ne çok hasret, ne çok umutlar biriktirmiştik kimselere söylemediğimiz.. ne çok beklemiştik.. yaralı yağmurlarla ne çok ıslanmıştık da kanayarak vazgeçtik.. '' vazgeçme kararlılığını'' gösterdikçe, ruhumuzu özgürleştirdik..
içsellerin labirentinde çıkış yolunu bulamamak mı.. yoksa ‘’dışa vurumla’’ deşarj olup rahatlamak mı.. veya bir titreyişle uykudan uyanıp ‘’hayatının hamlelerine’’ hazır hale gelmek mi :) bence hepsi de an’ın getirisidir ve güzeldir ve özeldir ve anlamlıdır. :)
mutluluk, birazda hayatı Tİ’ye almak ve belki bazen beynini bir yerlere ödünç bırakmaktır.. bazen hedefsizce dolaşmak.. bazen bir demli çay eşliğinde samer sami’den ghira kafe dinlerken hüzünlü bir yolculuğa çıkmaktır… demem o ki, mutluluk sadece mantıklı davranışlar silsilesiyle açıklanamaz efenimm :)
mükellef bir sofraya kimse hayır demez.. bazen bir çay ,bir simitle de ‘’ doydum’’ olunabilir de ya ruhun açlığıı…. sevmek / sevilmektir demek doğru bir yaklaşım olsa gerek.. zira sevgi , ruhun gıdasıdır, şifasıdır .. neşesidir..
heyy dostum,
sevgi, kaçamak düşlerin tetikleyicisidir ve sorumluluk, sorun es geçilir, bakışlar hep pozitif olur..
ama sanırım, yüreği açabilme bilgisini öğrenmedik henüz,
işte sevince bu yüzden ‘’kesiliyorsun’’ :P
ve biliyorsun (bilirim ), başka birisi de seni ‘’ kesmez’’ :))
kendisine pek belli etmesem de , özgürlüğüm o’na teslimiyetimdir aslında.
bütün barışlarım. savaşlarım, gülmelerim, kızmalarım o’nda anlam kazanır.
o’nda gerçekleşir, hasretimin ateşi, vuslatımın gül suyu ferahlığı..
ey gözbebeklerinde kendimi gördüğüm,
bil kii öfkelenmek için bile sana ihtiyacım var :)
bir şeyim olmayı ‘ hak etmemiş’ insanların varlığı da, yokluğu da aynıdır ,
sıfır noktasının bile kendi çapında anlamı var..
ve onlar için '‘güven kaybından '‘ heder olacağımı da düşünmüyorum,
sadece kendime inancımı yitirmeyim yeter diyorum..
çünkü, insanın kendisinden başka tutunacağı her dal, şu ya da bu sebepten kuruyor.
çünkü, kendi içinde dağılmazsa insan, dışındaki unsurlar birer etkisiz eleman oluyor…
cesaret-kararlılık- zeka’nın..
bazı medeniyet ! dediğimiz kibir ve büyüklenmenin ,
haksızlığına- vahşetine- adaletsizliğine galip gelebileceğinin bir kanıtıdır.
bazen konuşmak gelmez içinden, kimseyi üzmemek için susarsın…
bazen neyi nasıl anlatacağını bilemez susarsın,
susarsın işte…
bazen özlemlerin derinden vurur , söyleyeceğin her söz yetersiz kalır, susarsın..
hem konuşsan da ‘‘duyacakların düşündüklerindir’’ zaten
sessizliğin asaletine bırakırsın kendini, susarsın...
kapatırsın gözlerini ''okumazsın '' da ‘’hapsedersin kendini kendine’’ susarsın…
içimizin çiçek bahçesinde ne çok hasret, ne çok umutlar biriktirmiştik kimselere söylemediğimiz..
ne çok beklemiştik..
yaralı yağmurlarla ne çok ıslanmıştık da kanayarak vazgeçtik..
'' vazgeçme kararlılığını'' gösterdikçe, ruhumuzu özgürleştirdik..
en güzel yıldızlar, çocukluğumun göğünden kayıp gittiler..
içsellerin labirentinde çıkış yolunu bulamamak mı..
yoksa ‘’dışa vurumla’’ deşarj olup rahatlamak mı..
veya bir titreyişle uykudan uyanıp ‘’hayatının hamlelerine’’ hazır hale gelmek mi :)
bence hepsi de an’ın getirisidir ve güzeldir ve özeldir ve anlamlıdır. :)
mutluluk, birazda hayatı Tİ’ye almak ve belki bazen beynini bir yerlere ödünç bırakmaktır..
bazen hedefsizce dolaşmak..
bazen bir demli çay eşliğinde samer sami’den ghira kafe dinlerken hüzünlü bir yolculuğa çıkmaktır…
demem o ki, mutluluk sadece mantıklı davranışlar silsilesiyle açıklanamaz efenimm :)
mükellef bir sofraya kimse hayır demez..
bazen bir çay ,bir simitle de ‘’ doydum’’ olunabilir de ya ruhun açlığıı….
sevmek / sevilmektir demek doğru bir yaklaşım olsa gerek..
zira sevgi , ruhun gıdasıdır, şifasıdır .. neşesidir..