"Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm. Herkesin her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin. Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki! "
Kırkından sonra bulduysan bir kadını bil ki, bağını bilmediğin üzümden şarabın var mahzeninde. bakmasını da bilir, sevmesini de.. Ama unutma; İyi şarap, yıllanmış şaraptır. Ve iyi şarabın dibinde tortu olur. Kadehe doldururken nazik ol, Bulandırma geçmişi.
Gözleri ışıl ışıl bakar da, arada gölgeler geçerse telaşlanma; yerine kök salmış ağacı başka yere taşısan da, kalır birazı o topraklarda.. O kökler, biraz yaralarıdır, biraz evlatları.
Kırkından sonra bir kadın dediklerine değil, senin içtenliğine bakar. Aklı sağlam, kalbi ürkektir. İncinmiş yanlarını hatırlatırsan, o aklı; toplar gider kalbini..
Yani anlayacağın, kırkından sonra bir kadına kendinden fazla güven, ama genç bir kızdan fazla titre üstüne.. 'İkinci bahar' dediklerinde de inanma! O Senin İlk Aşk'ındır, Gerçek bir kadınla.
ÇÜRÜMENİN FOTOĞRAFI -I- İnsan bir kere onurunu yitirmesin, hiçbir yalan utandırmaz artık, hiçbir düşkünlük yüzünü kızartmaz, hiçbir rezillik küçük düşürmez, hiçbir doğru erdem kazandırmaz, hiçbir acı merhamet uyandırmaz. O artık sadece kötüdür, korkaktır, çürümenin fotoğrafıdır, şiddetin ruhudur, toplumsal bir urdur, bir yalnızlık iskeletidir. // Bizden daha iyi bilir yenildiğini. Ezildiğini. Tükendiğini. Sevinemediğini. Çıkışının kalmadığını. Ne yapacağını bilemez olduğunu. Sevilmediğini. Kimseye güvenmediğini. İnsanlardan bir mezara döndüğünü. Derin bir yalnızlıkla boğulduğunu. Uyuyamadığını. Dua edecek tanrısının kalmadığını. Duasının kalmadığını. (...) -II- Acıklı bir çaresizlik içinde, her gün biraz daha büyük bir korkuyla ödüllendirir kendini. Ne kadar bilincindedir bilinmez ama korkusu, yakınındaki herkese aynı zehirle geçer. Çıngıraklı bir ağız, pıtraklı bir yüz. Ürküntü veren bir kuşkuyla bakar insanlara. Hayal kurarak girdiği yatakları yoktur artık. Ona sığınacak kimse kalmamıştır. Çaresiz düşürdüğü insanın nasıl baktığını en iyi o bilir. Bütün bir dünya korkunun gözleridir. Bağırmaktan başka sözü kalmamıştır. // İhtirasın ve ahlakın sefaleti budur: Utancın sularını geçmeye gör, varacağın kıyılar haysiyet çölüdür, insan çölüdür, sevgi çölüdür. Ruhunda, hiçbir yerini örtmeyen bir üniforma. Geçmişini topluma giydirmeye çalışırsın. Olmaz. Çırılçıplak kalırsın. Karşı kıyı yoktur. Deniz yoktur. Ses yoktur. Zaman yoktur. Yalnızlığın dünyanın sınırlarına varmıştır. (...)Şükrü Erbaş (ÇIRPINIP İÇİNDE DÖNDÜĞÜM DÜNYA)
"Gözlerin kaç gece eder?/ Dudakların kaç karanfil?/ Gülünce sehpalar devriliyor,Kızgınlığın kaç yanardağ? A.İlhan"
"Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm. Herkesin her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin. Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki! "
"Bilirsin, yazılmadıkça bitmeyen şeyler biriktirir kadınlar...."
fazlavaktinizi a l m a y a c a ğ ı m
a n a l o g
d i j i t a l
Kırkından sonra bulduysan bir kadını
bil ki, bağını bilmediğin üzümden
şarabın var mahzeninde.
bakmasını da bilir, sevmesini de..
Ama unutma;
İyi şarap, yıllanmış şaraptır.
Ve iyi şarabın dibinde tortu olur.
Kadehe doldururken nazik ol,
Bulandırma geçmişi.
Gözleri ışıl ışıl bakar da,
arada gölgeler geçerse telaşlanma;
yerine kök salmış ağacı
başka yere taşısan da,
kalır birazı o topraklarda..
O kökler, biraz yaralarıdır, biraz evlatları.
Kırkından sonra bir kadın
dediklerine değil,
senin içtenliğine bakar.
Aklı sağlam, kalbi ürkektir.
İncinmiş yanlarını hatırlatırsan,
o aklı; toplar gider kalbini..
Yani anlayacağın,
kırkından sonra bir kadına
kendinden fazla güven,
ama genç bir kızdan fazla titre üstüne..
'İkinci bahar' dediklerinde de inanma!
O Senin İlk Aşk'ındır,
Gerçek bir kadınla.
Murat Ginlik
"...Sonbahar sanattır; Diğerleri mevsim...!"Cemal Süreya
"..b e n a y d ı n l a n a m a d ı m bukonuda..."
ÇÜRÜMENİN FOTOĞRAFI
-I-
İnsan bir kere onurunu yitirmesin, hiçbir yalan utandırmaz artık, hiçbir düşkünlük yüzünü kızartmaz, hiçbir rezillik küçük düşürmez, hiçbir doğru erdem kazandırmaz, hiçbir acı merhamet uyandırmaz. O artık sadece kötüdür, korkaktır, çürümenin fotoğrafıdır, şiddetin ruhudur, toplumsal bir urdur, bir yalnızlık iskeletidir. // Bizden daha iyi bilir yenildiğini. Ezildiğini. Tükendiğini. Sevinemediğini. Çıkışının kalmadığını. Ne yapacağını bilemez olduğunu. Sevilmediğini. Kimseye güvenmediğini. İnsanlardan bir mezara döndüğünü. Derin bir yalnızlıkla boğulduğunu. Uyuyamadığını. Dua edecek tanrısının kalmadığını. Duasının kalmadığını. (...)
-II-
Acıklı bir çaresizlik içinde, her gün biraz daha büyük bir korkuyla ödüllendirir kendini. Ne kadar bilincindedir bilinmez ama korkusu, yakınındaki herkese aynı zehirle geçer. Çıngıraklı bir ağız, pıtraklı bir yüz. Ürküntü veren bir kuşkuyla bakar insanlara. Hayal kurarak girdiği yatakları yoktur artık. Ona sığınacak kimse kalmamıştır. Çaresiz düşürdüğü insanın nasıl baktığını en iyi o bilir. Bütün bir dünya korkunun gözleridir. Bağırmaktan başka sözü kalmamıştır. // İhtirasın ve ahlakın sefaleti budur: Utancın sularını geçmeye gör, varacağın kıyılar haysiyet çölüdür, insan çölüdür, sevgi çölüdür. Ruhunda, hiçbir yerini örtmeyen bir üniforma. Geçmişini topluma giydirmeye çalışırsın. Olmaz. Çırılçıplak kalırsın. Karşı kıyı yoktur. Deniz yoktur. Ses yoktur. Zaman yoktur. Yalnızlığın dünyanın sınırlarına varmıştır. (...)Şükrü Erbaş (ÇIRPINIP İÇİNDE DÖNDÜĞÜM DÜNYA)