... " Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım." dediği yerden selam getirdim...
Ürperir tabiat, üfleyince rüzgârı derin gök soluğu Ulu ses dokununca çarka Düşer ölümün gölgesi eşyaya.
Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden Yakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini Sonra ses olur Zamanın idrak incisi ses döner, döner, döner de Yönelir sebebe
Nereden geldiyse aklına Bir gün sormuştun ya hani “Hangi mevsim yakışır üzerime” diye Sonbahar demiştim gülümseyerek sormadın hiç sebebini sormadın neden diye Şimdi söyleyeyim mi? Haydi bakalım Dinle öyleyse Dinle!
zamanla fark edebiliyor insan, öyle dağlara, sulara filan yazmak değil, bildiğin kalemi dahi almamış eline, alır gibi, yazar gibi yapmış sadece. Hay Allah :))))
Orhan Seyfi Orhon’un aynı adlı şiirinden bestelenen şarkıdır.
Orhan Seyfi çok ağlar sonsuzluğa uğurladığı eşinin ardından fakat henüz bitmemiştir sınavı. Kızı da annesiyle aynı hastalığa yakalanır ve ömrünün son günlerinde kızı bir söz alır babasından “baba, annemin ardından çok ağladın, benim için ağlamayacaksın, söz ver”. Söz verir Orhan Seyfi, vermesine verir de kızını da eşinin yanına uğurladıktan sonra tutamaz sözünü “veda busesi” adlı bu şiiri yazar. Allah rahmet eylesin.
Bunca çilesine göğüs gererek yaşadın hayatı, teslim olmadın bir gün, bir gün ah demedin. Ne güzel yolculamış hayat yoldaşın seni, “buraya kadarmış öbür yarım” diyerek. Senden kalan en güzel mirastır artık şarkılar ve aktarılır kuşaktan kuşağa. Uyu hadi yüce gönüllü insan. Uyu hadi. Yüreğinden öptüm seni.
“Gece gelen konuk” Yağmur Atsız’ın şiirinden bestelenmiş bir türkü olup, elleri ve gözleri öpülesi bir hayat kadının hikayesidir. Mutlaka tek başınıza dinlemelisiniz ve hayata sövmek için , çok sövebilmek için türküyü dinlerken bir miktar ayık olmamanız önerilir.
Hangi birini anlatsam ki derdimin, dilimin ucuna kadar geliyor sözcükler, boş ver diyorum sonra, boş ver gülüm sen hiç bilme. Derdimi esen yele anlatıyorum sadece, kurumuş bir ağaca, dağlara taşlara anlatıyorum ve kayan bir yıldıza gökyüzünde.
Martılar ile el ele bir deniz kıyısı meyhanesi ,fonda Suavi içimde sen. “aç bir çocuk gibi besliyorlar sobayı” Katlanılır gibi değil hasretin, üşüyorum, çok üşüyorum.
yok başka hayalim
Selda
"Öyle bir yerdeyim ki"
...
" Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım."
dediği yerden selam getirdim...
[ B.Rahmi Eyüboğlu ]
Kırıkkale
Yolun cennetti, mekanın da öyle olsun...
böyle insanlar çok gelmiyor
özleyeceğiz
Elden ayaktan düşmek bir şey değil
Gönülden düşmeye görsün insan
SAZA NİYE GELMEDİN:)
sabah sabah efkarlandık yine, demek ki efkarın zamanı ve yeri olmuyor. Haydi bakalım, dinleyin gari.
maziden geri döneceğim
güneyden göç eden kuşlar gibi
kapını çalacağım,
acı bir bahar olacak!
havada unutulmuş bir bulut gibi
gökyüzünde yapayalnız
sana geri döneceğim...
...
Yazı'lar çiçeklendi, duy bahar geldi.
Turna sürüleri görünce de al selamımı...
Ürperir tabiat, üfleyince rüzgârı derin gök soluğu
Ulu ses dokununca çarka
Düşer ölümün gölgesi eşyaya.
Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden
Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden
Yakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini
Sonra ses olur
Zamanın idrak incisi ses döner, döner, döner de
Yönelir sebebe
"Sebeb ey!"
...
(Erdem Bayazıt)
Nereden geldiyse aklına
Bir gün sormuştun ya hani
“Hangi mevsim yakışır üzerime” diye
Sonbahar demiştim gülümseyerek
sormadın hiç sebebini
sormadın neden diye
Şimdi söyleyeyim mi?
Haydi bakalım
Dinle öyleyse
Dinle!
zamanla fark edebiliyor insan, öyle dağlara, sulara filan yazmak değil, bildiğin kalemi dahi almamış eline, alır gibi, yazar gibi yapmış sadece. Hay Allah :))))
Orhan Seyfi Orhon’un aynı adlı şiirinden bestelenen şarkıdır.
Orhan Seyfi çok ağlar sonsuzluğa uğurladığı eşinin ardından fakat henüz bitmemiştir sınavı. Kızı da annesiyle aynı hastalığa yakalanır ve ömrünün son günlerinde kızı bir söz alır babasından “baba, annemin ardından çok ağladın, benim için ağlamayacaksın, söz ver”. Söz verir Orhan Seyfi, vermesine verir de kızını da eşinin yanına uğurladıktan sonra tutamaz sözünü “veda busesi” adlı bu şiiri yazar. Allah rahmet eylesin.
Müziğin ritmine kendini kaptırıp hemen oynamaya başlama, hüzünlü bir şarkıdır esasında.
Hey! gülüm
Ne zaman baksam
Yavru bir ceylanın
Kimsesizliği salınırdı gözlerinde
Ve biraz mahcup uzatırdın
Serçe ürkekliğinde ellerini.
".....
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var"
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
Ne yapardım bilmem
Gökçe
Ceylan ne güzel şarkılar söylemiş.
Böyle hareketli şarkıları, türküleri çok seviyorum.
Neşeme neşe katıyor. :)
Bunca çilesine göğüs gererek yaşadın hayatı, teslim olmadın bir gün, bir gün ah demedin. Ne güzel yolculamış hayat yoldaşın seni, “buraya kadarmış öbür yarım” diyerek. Senden kalan en güzel mirastır artık şarkılar ve aktarılır kuşaktan kuşağa. Uyu hadi yüce gönüllü insan. Uyu hadi. Yüreğinden öptüm seni.
Bir kısacık şiirden iki ömürlük hikaye yazabilirim;
gören uzun uzun nereye daldın der...
Uzi’nin bu şarkısını seviyorum.
“Düştüysen kalk gel kendine
Daha iyisi yok bak var farkına
Düş kırıkların olduysa bile
Sen makinasın makina”
Bazı kelimeler yasak edilmeli ve mühürlenmeli bazı kalpler. Sevemesinler diye bir daha, hiç sevilmesinler diye.
“Gece gelen konuk”
Yağmur Atsız’ın şiirinden bestelenmiş bir türkü olup, elleri ve gözleri öpülesi bir hayat kadının hikayesidir. Mutlaka tek başınıza dinlemelisiniz ve hayata sövmek için , çok sövebilmek için türküyü dinlerken bir miktar ayık olmamanız önerilir.
"Göz yaşların çare değil, ağlama büyü / Başını dik tutabilirsen boy vereceksin"
Hangi birini anlatsam ki derdimin, dilimin ucuna kadar geliyor sözcükler, boş ver diyorum sonra, boş ver gülüm sen hiç bilme. Derdimi esen yele anlatıyorum sadece, kurumuş bir ağaca, dağlara taşlara anlatıyorum ve kayan bir yıldıza gökyüzünde.
Bahariye..
Soğuktan korunmak için sığındığın barda projeksiyon gösteriminde Dead Man vardır..
Filmi bitirir Spotify a kulak verirsin..
?si=Xa9nSEMgGWWsyk1F
Martılar ile el ele bir deniz kıyısı meyhanesi ,fonda Suavi içimde sen. “aç bir çocuk gibi besliyorlar sobayı” Katlanılır gibi değil hasretin, üşüyorum, çok üşüyorum.
Uzun yolda yalnız başına giderken, bütün yolu tek türküyle bitirecek olana öneri mahiyetinde...
?si=IEOEIL1Th3MkBgOS
cem karaca dadaloğlu