Yedi gülü var dalın Altısını yel alır Biri kalır geriye O da bana adanır. Yedi kez çağırırım seni Altısında gelme kal Ama yedincisinde söz ver Tek bir sözcükle gel....
Neler var bir düşün, ikimizin arasında; Senle ben varız önce, katı sınırlarımızla. Aç da bak sabırla, iyice ara Bir çocuğun kanayan ilk atlasında Kaçılacak yer yoktur, bulanmadan acıya. 'Mutlu aşk yoktur dünyada' Seninle benim aşkımız bile olsa.
Ey acılara tat veren güzellik Yüreğimize hoşgeldin Geldin de Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi Artık ister dolu yağsın ömrümüze İsterse kar Biz ki bildikten sonra sevmeyi Bütün sabahlar Acı renginde olsa ne çıkar...
Yağmur yağıyor ömür hanım... Gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa rüzgâr, tenimi kesip geçmesin diye atkımı yüzüme doladım sıcak nefesim hırıltıyla bedenimi terk ediyor, aldığım her nefeste içim yanıyor, yerde metal bir para parlıyor… “kumbarana koy bunu Şirâze” dedim, “sen biriktirmeyi seversin”
eski notları, çakıl taşlarını, sinema biletlerini, rengârenk boncukları elişi kağıtlarını, tatlı/tatsız anıları, acıları, gözyaşını, sorulamamış soruları sesleri, kokuları, yaşanamamış paylaşımları birlikte harcamak üzere istiflenmiş zamanları ve hüznü ve özlemi ve kederi ve unutulması gerekenleri bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa “siyah” dedim, “herkesin üzerinden akan renk” bir mektup da “yaz mevsimine postalamalı” dedim “renklerini topla da gel” diye çağırmalı
Sonra dedim ki;
Hey gidi günler...
Kendime:
Ne kadar küfürbaz oldun sen..
Boşver.!
Kim, nasıl mutlu oluyorsa....
Hiç kimse için bir şiir olmadım
Hiç kimsenin kafiyesi ya da nakaratı olmadım
Hiç kimse bana şiir yazmadı
Herkes için boşluktum
Sonra dedim ki ilk 6 ay anne sütünün önemi çok
Beni bana bıraktım
Seni de sana
Ben bana aynıyım da
Sen bile zor gelirsin sana...
Seninle içtiğim şarap helaldir,
Sensiz içtiğim su bile haram...
Ö. HAYYAM
Özgürlük, istediğin yere gitmek, istediğin şeyi yapmak değildir.
Özgürlük, isteMediğin yere gitmeMEk, isteMediğin şeyi yapmaMAktır...
Yedi gülü var dalın
Altısını yel alır
Biri kalır geriye
O da bana adanır.
Yedi kez çağırırım seni
Altısında gelme kal
Ama yedincisinde söz ver
Tek bir sözcükle gel....
B. Brecht
Neler var bir düşün, ikimizin arasında;
Senle ben varız önce, katı sınırlarımızla.
Aç da bak sabırla, iyice ara
Bir çocuğun kanayan ilk atlasında
Kaçılacak yer yoktur, bulanmadan acıya.
'Mutlu aşk yoktur dünyada'
Seninle benim aşkımız bile olsa.
Metin Altıok
Susmak en büyük erdemdir..
Her sabah yeni bir gün
Her gün hayatta yeni bir güzellik olsun
Ahh be yüreğim ! D/Ağlama, dur artık...
Ey acılara tat veren güzellik
Yüreğimize hoşgeldin
Geldin de
Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
Artık ister dolu yağsın ömrümüze
İsterse kar
Biz ki bildikten sonra sevmeyi
Bütün sabahlar
Acı renginde olsa ne çıkar...
Adnan Yücel
AŞK, birine, seni mahvetme fırsatı vermek ve bunu yapmayacağına güvenmektir....
Adio Kerida...
Sen her yanı mavi kadın
Ben düşleri bile yaralı adam
Mevsimlerden sonbahardayım
Tohumunda ayrılık varda aşkın
Mahsülün göz yaşıdır
Benim gibi ağır ağır
Öder yürek cezasını
Susar yalan
…
Yalan
Yalan
Yalan değil benim sevdam
Seni sonsuza kadar seveceği
Yalan
Yalan yalandı her şeyin
Seni sonsuza kadar affetmeyeceğim
Son defa
Ama son defa
Elveda diye diye
İçimden kal demeni bekledim
Yanlış gözlere ağlıyorum
Bom boş hayallere sığınıyorum
Ağrıma gidiyor sensiz geçen günler…
Yüreğime kazınmış o güzel gözler…
Gittiğin yağmurla gel
Küskünüm yağmurlara
Gittiğin yağmurla gel
Böylesi daha güzel
Kaç zamandır hasretim sana
unuturum demiştim oysa,
Unutamadım ne seni
ne o günleri
Yağmur yağıyor ömür hanım... Gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
Kırgınım
bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa
rüzgâr, tenimi kesip geçmesin diye atkımı yüzüme doladım
sıcak nefesim hırıltıyla bedenimi terk ediyor,
aldığım her nefeste içim yanıyor,
yerde metal bir para parlıyor…
“kumbarana koy bunu Şirâze” dedim,
“sen biriktirmeyi seversin”
eski notları, çakıl taşlarını, sinema biletlerini, rengârenk boncukları
elişi kağıtlarını, tatlı/tatsız anıları, acıları, gözyaşını, sorulamamış soruları
sesleri, kokuları, yaşanamamış paylaşımları
birlikte harcamak üzere istiflenmiş zamanları
ve hüznü ve özlemi ve kederi ve unutulması gerekenleri
bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa
“siyah” dedim, “herkesin üzerinden akan renk”
bir mektup da “yaz mevsimine postalamalı” dedim
“renklerini topla da gel” diye çağırmalı
ister son vagon olsun, ister ilk; trendesin
mühim olan hangi istasyonda indirileceğin
geç mi kaldık
geç kaldığımızı anlamak için bile mi geç kaldık
yoksa biz Şirâze, o son vagona binenlerden miydik