Aslında olmak istenilen yerde olamayınca veya yapılmak istenileni yapamayınca ortaya çıkan ahvaldir , herkes kötüyken kurar cümleyi herkesin ruhu olduğu kötü olduğunda anlaşılır , fakat beşeri dürtülerle kötü olamayacak kadar derindir ruh aşkı deryada ilahı isterken sen bir çapulcuya çaput bağladın diye üzemezsin onu
İçimde ölen binlerce sevinç tohumlarının suni sancılarından yeni benler yaratıp, Mezarlıklarında büyüyorum. Tüm topladıklarım yar bildiğim yabancı tarafından dağıtılıyor. Ve gömüyorum hepsini usulca. İyi degilim deyip ağlamak istediğim bir omzu bulamamak mı daha çok acıtıyor içimi Acım mı Kestiremiyorum...
Bazen Karadeniz'in hırçın dalgalarını, bazen durgun suyu, bazen bir kurdun ulumasını, bazen bir güvercinin kanadını, bazen içini kemiren bir kurdu, ama her daim dimdik ayağa kalkan o çılgın gücü...
Emirül Müminimiz doğru demiş. kimsenin unutulamaması yada bir şeyin acı vermesi değil aslında, söylemek istediğim; anısı bile olmasa bazı anların bazı insanların...
nicedir kavrayamam haller içinde halim demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü su içtiğim tas bana merhaba dedi duydum duydum yağmurların gövdemden yağdığını
ne var ki tükendi sevilecekler... Ay'ı Gökyüzünü Yıldızları göremez olduk unuttuk toprak kokusunu taşranın tezek kokusu sanayi dumanlarının esiri artık ve deniz mavi değil eskisi gibi Gölleri Güneş yutmuş suların kıvrımlarını toprak çekmiş içine ormanların soluğu tükenmiş yorgun kanatları kelebeklerin baharın rengi solmuş sonbahar susuz kış üşütmüyor eskisi gibi çiçekler dala küsmüş koparan ellere aşık tınısı bozuk aşka bestelenen türkülerin şiirler ölçüsüz ruhsuz ezber samimiyetsizlikte ve ben nefes alıyorum sadece tüketerek...
Nasıl bir yalnızlık ki gözlerindeki karanlık Güneşi içine hapsetmiş sanki bir tuzak bir yaprak gibi muhtacım dalında tutunmaya özlerken seni bir adım bile sanki uzak...
Çok sıkı takipçilerim ve gece gündüz beni gizliden gizliye her adımımı takip eden sevgili hayranlarım her cümleme “Dislike” attıkça daha bir mutlu oluyorum… Halet-i ruhiyem bu…
kelimelerden uzak, cihana sığmaz...
Aslında olmak istenilen yerde olamayınca veya yapılmak istenileni yapamayınca ortaya çıkan ahvaldir , herkes kötüyken kurar cümleyi herkesin ruhu olduğu kötü olduğunda anlaşılır , fakat beşeri dürtülerle kötü olamayacak kadar derindir ruh aşkı deryada ilahı isterken sen bir çapulcuya çaput bağladın diye üzemezsin onu
İçimde ölen binlerce sevinç tohumlarının suni sancılarından yeni benler yaratıp,
Mezarlıklarında büyüyorum.
Tüm topladıklarım yar bildiğim yabancı tarafından dağıtılıyor.
Ve gömüyorum hepsini usulca.
İyi degilim deyip ağlamak istediğim bir omzu bulamamak mı daha çok acıtıyor içimi
Acım mı
Kestiremiyorum...
bulduğunda kaybetmeyi, kaybettiğinde bulmayı mı seviyorsun Gönül?
Aşkı mı, aşkın verdiği acıyı mı seviyorsun Gönül?
Ruhum bunaldı senin bu gelgitlerinden!
Bir uzay gemisinde, uzaklarda bir yerdeyim. Seninle bir dünyada yaşamaktansa şehrimi, ailemi ve sana çıkan her şeyi reddetmekteyim.
Karşımda Koca bir umman dururken, o ummanın karşısındaki bir evin fanusunda hapsolmuşum gibi...
Yalnızlık işte öyle birşey,
Kendi kendimle konuşuyorum artık,
İçimdeki ses dediki,
Çay dostla içilir,
Çay koyda içelim dedi;
Diğeri cevapladı,
Bu zamanda Vefa yok, Dostluklar yalan unutuluyor,
Kahve yapayımda hatır bilinsin dedim.
Anlayacağın ben dertli,
O bendende dertli,
Dertliyim dertli.
Bazen Karadeniz'in hırçın dalgalarını, bazen durgun suyu, bazen bir kurdun ulumasını, bazen bir güvercinin kanadını, bazen içini kemiren bir kurdu, ama her daim dimdik ayağa kalkan o çılgın gücü...
Emirül Müminimiz doğru demiş.
kimsenin unutulamaması yada bir şeyin acı vermesi değil aslında,
söylemek istediğim; anısı bile olmasa bazı anların bazı insanların...
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi duydum
duydum yağmurların gövdemden yağdığını
ne var ki tükendi sevilecekler...
Ay'ı Gökyüzünü Yıldızları göremez olduk
unuttuk toprak kokusunu
taşranın tezek kokusu sanayi dumanlarının esiri artık
ve deniz mavi değil eskisi gibi
Gölleri Güneş yutmuş
suların kıvrımlarını toprak çekmiş içine
ormanların soluğu tükenmiş
yorgun kanatları kelebeklerin
baharın rengi solmuş
sonbahar susuz
kış üşütmüyor eskisi gibi
çiçekler dala küsmüş koparan ellere aşık
tınısı bozuk aşka bestelenen türkülerin
şiirler ölçüsüz ruhsuz ezber samimiyetsizlikte
ve ben
nefes alıyorum sadece
tüketerek...
Kaşın, kirpiğin herkesin malumu...
Saçların, batıp çıkan balıklar...
Benimkisi yılların yorgunluğu
Benimkisi bataklıklar…
Katı, sıvı, gaz...
Maddenin üç hâli var...
Benimse hâlet-i ruhiyem, Nâr !
Tek rengine, tek sözüne umudu sığdıramam,
Çünkü hayat düz bir çizgi değil, üzülüyor da insan,
Kırıklarını aldırdım kalbimin,
İyileşiyoRuhum...
Güneşin sarısında, denizin mavisinde
Yaprağın yeşilinde, karın beyazında umut,
Kokusu dağlar ardında olsa da
Rengarenk ruhum...
Yabana atma içindeki umudu,
Gün gelir yine o diriltir ruhunu
Güneşe, yıldıza, aya uzanır da
Yüreğine varamayan bir haleti ruhiyedeyim...
Tam ümidi kesecekken, yeni tohumlar filizleniyor toprağımda. Ben de kendimin ellerinden tutup, tekrar kalkıyorum ayağa...
Bilmem ki, nicedir halim?
Nasıl bir yalnızlık ki gözlerindeki karanlık
Güneşi içine hapsetmiş sanki bir tuzak
bir yaprak gibi muhtacım dalında tutunmaya
özlerken seni bir adım bile sanki uzak...
Hani derler ya icimde kelebekler ucusuyor iste oyle birsey
bütün inatçı zor lekeleri bulaşık makinesi parlatıcı ile silinmiş halı gibi, üsten bakınca pırıl pırıl, altı çürümeye çeyrek kalmış......
Ruhum halim dünden kalan umudu taşımakta
Her geçen gün artmakta
Atlas bile bilmez bu yükü
kabullenmiş...
çekmeyip napacan mecbur.....
kaplumbağa hala ölmedi hala asfaltta......
ağustos sıcağında asfalta yapışmış kaplumbağa gibi ne ileri ne geri....
Sevgili, sen geldin de yanıma, gölge;
Çıktın da dalıma, meyve mi vermedim…
Ben, senin içinim…
Ben, her geçen gün
Salim bir kalple, sana yürekten inandıkça,
Sen daha katmerli gavurlaşıyorsun bana…
ölmek istiyorum
Güneş gibisin ruhumu aydınlatan... Hayatım sana bağlı... ve üstelik cayır cayır yakıyorsun...
Ama imkansız...
Ulaşamıyorum sana...
Çok sıkı takipçilerim ve gece gündüz beni gizliden gizliye her adımımı takip eden sevgili hayranlarım her cümleme “Dislike” attıkça daha bir mutlu oluyorum… Halet-i ruhiyem bu…