**Gizlenmek zevklidir, bulunmamak felaket. harika bir podcastti...hepsini dinlemeye kalkarsam, benim yerime yarın işe sizi göndermek zorunda kalırım Amarna hanım:))
mektuplar..hepsini okudum yalnız bir kaçı hakkında yorumda bulunacağım..diğerleri o kadar da önem arzetmedi bende ;-)) **Bilge Kral Aliya İZZEBEGOVİÇ'in Türkiye'ye göndermiş olduğu mektubu okuduğumda ne yalan söyleyeyim , gözlerim doldu.. Çünkü eski adıyla Yugoslavya, dağıldıktan sonra da değişik isimler alan ülkeleri gördüm ben..600 yıl orda yaşamış bir soyun evladıyım çünkü. savaş öncesini de biliyorum , sonrasınıda..o felaket anlatılacak bir şey değil.. Ve medeni - modern diye adlandırılan Avrupa'nın nasıl yobaz ve gerici bir zihniyette olup gözlerini yumduğunu kulaklarını tıkadığını gördüm.. **Albert Einstein'ın Atatürk'e yazıdığı mektuba gelince.. Neden olumlu cevap yazılmamış diye içerliyor insan. Yazık olmuş fikrimce. **Franz Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektup kıza ve öz, anlatılması gereken ne varsa anlatılmış..eksiksiz fazlasıyla hemde **Seniha Sultan'ın Mustafa Kemal'e mektubu, Paşa herhalde mektuplara çok sıcak bakan bir insan değilmiş sanırım.:)) Einstein'ın mektubunu kaale almadığı gibi, Seniha Sultan'ın mektubuna da olumlu cevap vermemiş. **Ghandi'nin Tolstoy'a yazdığı mektuptaki bu söz: "Sevgi,insanlığı tüm hastalıklardan kurtarmanın tek yoludur." çok doğru..ama nerde ki uygulansın.. **Cemil Meriç'in Lamia'ya olan aşkını anlatışı..şimdi var mı böylesi acaba diye sorası geliyor insanın ?
Yine bir sürü ders bırakmışlar bana yaaa.. Ama yazık bana 3 öğretmen tek öğrenciye karşı. Hani adalet :-))) Paylasimlariniz akşam okunacak ve cevap bulacak arkadaşlar. Şimdi ekmek parası kazanma zamanı:-)
Kulak ver sözlerime: Yeryüzü hükümdarı olsan, Bütün ülkelerde hüküm sürsen, İyilik saçsan insanların hepsine, Kullarına yumuşak görünme!
Halk, korku saçanlara boyun eğer. Tekbaşına yaklaşma yanlarına. Bağrına kardeş basma, Dost bilme hiç kimseyi, Senli benli olma, Sonu yoktur bunun. Rahat uyumak istersen, kendi canını koru. Kötülük çağında Dostu yoktur hükümdarın.
Ben dilencilere sadaka dağıttım, Öksüzleri doyurdum, Büyükleri nasıl bildimse Küçükleri de öyle hoş tuttum. Buğday dağıttım, harman tanrısına gönül verdim, Nil selâmladı beni her vadide. Saltanat yıllarımda hiç kimse aç susuz kalmadı. Sağladığım barış içinde yaşayıp övdü beni herkes. Ama kamını doyurduklarım ayaklandılar, Elimi uzattıklarım, dehşet saçtılar ortalığa....
Gününüz aydın gönlünüz şen olsun Pax Amarna ziyaretçileri :)
(Heidegger ) yazınızı okudum sevgili Amarna "Ölçülebilen şeyler değerli, ölçülemeyenlerin esamesi bile okunmuyor. Oysa sadece maddi olanlar ölçülebilir. Dünyanın bu derece materyalist olduğu başka bir çağ daha var mı acaba?" Bu soruya cevaben putperestlik geçmişten günümüze ulaşan bir dönüşümdür. İnsanoğlu kendi yaptığı nesnelere yaratandan daha fazla değer verdiği sürece materyalist bir toplum hep var olacaktır.
Artaç bey Heidegger kadar uzun yazmışsın kısa özet geçerek :) Emeğinize sağlık. "RUH, SEVGİ VE EMEK te rahmetli oluyor..farkında değiliz.."
Özüre gerek yok hocam, yoğunluktan kendimize bile zaman ayıramıyoruz bazen. Mektupları evet canlı tutmalı. Ben seviyorum da yazmayı. Hatta bir mektubumu şiirlerimin arasına paylaşmıştım :-)
Güzel bir gün olsun herkese.
Not: iş çıkışı ünlülerin mektuplarına göz atacağımdır. Teşekkürler paylaşım için
"Güçlü olmak istersen söz ustası ol: Dil, yiğit elindeki kılıç gibidir, iyi konuşan daha merttir iyi döğüşenden. Dize getiremezler yüreği cerbezeli olanı. İyilikle, adaletle hüküm sürer Atalar dilini güzel konuşan.”
Yazıyı okudum Sayın Amarna hocam, doğru tespitler. ispatı da mümkün ve çok kolay. teknoloji ve dijitalleşme..bir şeylere kolaylık sağlıyor sağlamasına da düşünme ve akıl fonksiyonlarımızı da yok ediyor yada azaltıyor. yaşınızı bilmediğimden ötürü kendime göre anlatayım bu hikayeyi, eskiden cep telefonu denilen alet ellerimizde yoktu, evlerde normal telefonlar olurdu, o da her evde olmaz dı..çevirmeli yeşil telefonlar vardı her rakamı döndürerek çevirmek zorunda idiniz. ilk önceleri 4 haneli sonra 5 sonradan 7 haneli ev telefonu numaraları. hala hatırlarım evimizin telefon numarasını 6483 dü..36483 oldu sonrasına 3136483 ve telefon olan evlerde PTT'nin verdiği yada sattığı tam hatıratımda değil şu anda , rehberler olurdu kocaman hemde sarı renkte.. ordan arar bulurdunuz telefon numarası olmayan insanlarınızın numaralarını..ve o dönemlerde bizler hafızalarımızda tutardık bir çok telefon numaralarını..belkide yüzlerce numara zihnimizde olurdu. Ahmet'mi aranacak çevirir arardın .. sonra cep telefonu geldi ülkemize..almak harbi bir havaydı..herkes alamıyor çünkü..zamanla alım kolaylaştı ve her bireyde en az 1 ve daha fazlası oldu bu makinalardan.. sadece tek satırlık ekranı ,mono bir müziği olan ve mesaj yazmanın 160 karakterle kısıtlanmış ileti gönderme özelliği.. ve bir çok özellikler eklene eklene şu an ellerimizde olan resmen bir pc statatüsünde telefonlara ulaştık..ve de internet denen şey de eklendi bu birlikteliğe..dünya elimize sığıverdi bir anda. o yüzlerce telefon numarasını hafizasında tutan ben, şu anda rehberimdeki numaralardan hiç birini bilmiyorum ne yazık ki? çünkü bilmeme gerek yok..ister sesli ister manuel bir şekilde Ahmet çok rahat bir şekilde aranabiliyor..numara yazmadan tek bir hareketle.. kolaylaştıma bizi tembelliğe , düşünmemeye ve de hafızamızı kullanmamaya yönlendirdi.. SİZ DÜŞÜNMEYİN SİZİN YERİNİZE BİZ YAPARIZ dediler ve bizi bununla iyi yediler.
çarpım tablosunu bilir misiniz? eskiler kerat cetveli derdi.. ilkokuldan beri öğretilirdi bize..büyüklerimizde test etmek için karışık bir şekilde sorardı, söyle bakayım oğlum 9X8 kaç eder..hmmmm şey tamam buldum, 72 derdik..büyük bir sevinçle, sanırsınız ki Mars'ta hayat buldunuz. bölmeler, çarpmalar, toplama ve çıkarmalar zihinden yapılırdı.. zor olanlar ise kağıt kalem ele alınır o şekilde yapılırdı.. bir de tekrardan kontrol edilir gerekirse sağlaması yapılır cevaptan emin olunduktan sonra çıkan sonuç tamamdır derdik. şimdi hesap makinaları, tık tık al sana sonuç. dijital bir makina olarak ta mevcut, pc de, telefonlarımızda program olarak yüklü.. ve en zor sorular 3-5 saniyede karşınızda ..sonuç mu? rahatlık eyvallah ta..eee hani zeka ? yok , firar etti pazara gitti:))
Bu yazdığım basit iki örnek ti..hatta bunlar en basidi idi..bunlar çoğaltılabilir..ama okuyan kimse yazımı sıkmak ve zamanını çalmak istemem. "Homo sapiens yerini homo dijitalis ya da homo dijitalicus’a bırakıyor." ve bu cümle herşeyi mükemmel bir şekilde özetliyor.. ve ben eskilerde kalmış düşünce yapım ile teknolojik olarak yaşasam da bu hayatı.. kalem kağıt alıp mektup yazmak istiyorum sevdiklerime ve değer verdiklerime kendi elimle.. bakın bu da bir örnek size işte..eskiden mektup yazardık, kartlar beğenirdik bayramlar ve yılbaşı için sevdiklerimize.. şimdi yaz mesajı bir de onu kopyala aynı mesajı yüzlerce kişiye 2-3 hareketle yolla..ne oldu sevdiklerimin yeni yılını kutladım..:) bravooooo...düşünce firarda evet.ama acı olan bir şey daha var RUH, SEVGİ VE EMEK te rahmetli oluyor..farkında değiliz.. herkese iyi geceler dilerim.. bence ufaktan ufaktan sizde başlayın...en azından bir yerden..sevdiklerinize değer veren bir şey yapın yarım sayfada olsa mektup yazın..hem size hemde giden kişiye iyi gelecektir. saygılarımla
Amarna hanım, biraz daha uzunu yok muydu Heidegger amcanın, "Çağımızda düşünce firardadır" yazısının..? :))) az kendime geleyim söz okuyacağım.. şu anda bunu okusamda anlamayacak dikkatsizlikte bulunmaktayım çünkü
Güneşli Melek hanım, paylaştığınız şiiri okudum gerçekten güzelmiş. harika anlatmış şair Akgün Akova..
Şiir, buraya daha çok yakışır... demişsiniz bu şiir deseydiniz elimden çekeceğiniz vardı:)) hayırdır kiminle savaş halinde idik ki barışı gözümüze soktunuz Melek hanım derdim. saygılarımla.. latife idi.. sakın ciddiye almayın
dünya da o kadar çok ciddi şeyler var ki.. hangi birisine kafa yoracağımı bazen şaşırıyorum
barış nedir sevgilim,biliyor musun? bir köprü müdür, üstüne gölgeler düşünce çöken. halka açılamadan batan bir şirket, iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış? yoksa, hurdacıya söylediği son sözler mi bisikleti vurulan bir çocuğun...
söyle sevgilim, Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış Lozan'dan gelen telefon mu, Mustafa Kemal'e çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa...
söyle sevgilim de ki ; tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati. ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran bir melek...
de ki ; aptalların türküsü, oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde...
de ki sevgilim ; içine bayat pil konmuş el feneridir barış fosforlu izleridir, bayrakların üzerinde gezen salyangozların.
barış, düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan kör bir toplumun, tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir.
barış ; kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın... barış ; halkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde. açılmadığı için, posta kutusunda ölen bir mektuptur barış.. patlayıp, seyircileri öldüren bir futbol topudur son dakikada..
bunların hiçbiri, hiçbiri değilse barış söyle sevgilim, savaşın düş kurduğu yerlerde hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcüktür şu dillerden düşmeyen barış...
Lise zamanları 91-92 sanırsam Tülin diye bir kız vardı sınıfta harbiden sıradışı o dinlerdi bu tür müzikleri. o devirde nerde böyle dijital ekipmanlar sony walkman en kral alet.. onun sayesinde dinlemiştim
Amarna, Cengiz Han çıkıp gelse şaşırmazdım:)) atalarımızı överken dediklerinde şarkıda Çok farklı bir grup müzik güzel.. İlk defa dinledim bunu. Teşekkür ederim
Güneşli Melek , sen Pentagram ve Metallica konserlerine gittin mi gerçekten ?
Teşekkürler Amarna hanım , benim için o tozlu tabletlere bakacaksınız aman dikkat edin toz olmasın üzeriniz :)) Hu denilen grubu birazdan dinleyeceğimdir..
herşey gönlünüzce ve hayırlısı ise olsun o zaman benim diyeceğim budur
Amarna Allat hanım , Tozlu, paslı, kirli nasıl çıkarsa çıksın ben onu Türk hamamına götürür pürü pak eylerim yeter ki bulalım yaaa.. Sizden ötürü oldu hep bu.. Sümerler dediniz durdunuz Güneşli Melek hanımla birlikte .. Olmazsa olmazımdır arkadaş ben Sümerli isterem :)))
Farklı olmak farkının farkına varmak... Farkındasın aslında..ne olduğunu biliyorsun..ne istediğini biliyorsun..ne yapman gerektiğini de..amma velakin öyle durumlar mevcut ki insan hayatında eli kolu bağlı kalıyor ve bir şey yapamıyor.! Kısır bir döngüde dönüp duruyor, yalnızlık senfonisini dinlerken bir başına..
Bir bütün olarak etrafa açık olmak algıyı, algı da farkındalığı getirir. Duyu organlarımız, aklımız, yüreğimiz açık olduğunda etrafta olup biteni de bütün olarak algılayabilir ve yorumlayabiliriz...
Ya adam veya kadın odun ise, yanlış algıladı ve yorumladı ise ne yapacaz :))) o zaman Cafer bez getir olmasın konu:-P
Konu ne olursa olsun dönüyor dolaşıyor Mısır, Mezopotamya ve Sümerler.. Sümer aşağı Sümer yukarı.. Sümer ..Sümerler..Sümemezler efendim..Sümerlerrrr..Onlar bu işi iyi bilir Sümerleeeeerrr.. Sümerler diye diye beynimi yıkadınız, buradan tüm dünyaya çağrımdır bana bir tane Sümerli Hatun bulun..tanışıp onunla evleneceğimdir.. Arkadaş ne Sümerler miş yaaa :)) ?
Amarna Allat hanım iyi akşamlar, yazınızın sonunda geçen 2 söylenmiş cümleye istinaden
Kişinin ahlâklı yaşayabilmesi için kendisini toplumun ahlâkından kurtarması gerekir. Nietzsche Ağladığında, Irvin D. Yalom bu pek kafama basmadı Irvin dayıyla aynı düşüncede değilim :)) çünkü hangi toplumdan bahsedildiği de çok önemlidir. Hollanda örneğin..çok güzel rahat bir ülke olabilir.. ama eşcinsel evlilikler normal orda ve sıradan , artı uyuşturucu kullanmakta yasal.. oraya bakarsak evet o toplumun ahlakından tez zamanda kurtulmak gerek :))))
Leonardo da vinci şöyle der ; Bakıp görmeyenlerden, konuşup dinlemeyenlerden, dokunup hissetmeyenlerden uzak durun... işte bu söz bomba..harika... altına imzamı atarım
Kendimizin farkında olmadan belki de, geçiyor ömrümüz. Biz "ne"yiz? Kimiz? Ne hissediyoruz? Ne düşünüyoruz? Hissettiklerimizi dile getiriyor muyuz? Ve ne kadarını, nasıl ifade ediyoruz?
Kendimi, duygularımı hep iyi ifade ettiğimi, aktardığımı düşünür(d)üm.. Ama her zaman öyle olmuyor. Bazen bir bakıyorum, anlatabildiklerim, anlatmak istediklerimin çeyreği bile değil.. Bu "eksik" kalanlar yüzünden bile, yarım kalan ne çok hikaye vardır.
İnsan bazen, konuşmadan da anlaşılmak istiyor. İnsan kendini farkediyor da, aynı zamanda fark edilmek de istiyor..
Farkındalık önce ÖZde başlar. Sen kendini fark eder ve buna göre yaşarsan, çevren de seni farkeder..
Güneşli Melek hanım, Paylaşmış olduğunuz Metrodaki Kemancı yazısı gerçekten bakmak ve görmek fiillerinin anlamlarını açıklamak konusunda süper bir örneklem olmuş. Teşekkür ederim. ve şimdi gelelim yazının sonunda sorulan soruları cevaplamaya
* Sanat sadece fark edildiğinde mi değerlidir? HAYIR diyerek başlayayım cevaba, ama malesef farkedilince değer kazanıyor ne yazık ki!.. Resim ve ressam konusu..nice yetenekli ünlü olmayan kendilerine ressam bile diye denmeyen ama yaptıkları resimlerde deha insanlar mevcut ama bu insanlar ya bir taşra kasabasında yaşıyor kendi başına ya da bir şehirde kendi kabuğunda..farkeden gören yok..arkadaş çevresi var ise bir kaç kişi onlar biliyor sadece. Ve bu sanatçı ölüp gidiyor ve unutuluyor herşey çünkü bilen yok..
* Siz etrafınızda yaşanan olaylara karşı ne kadar ilgilisiniz? Bu konuda gayet ilgili olduğumu düşünüyorum..işyerindeyim ızgara başındaki usta filanca kişinin yemeği hazır diye selendi..ki restaurantlarda isim söylenmez masa numarası söylenir, ustanın tanıdığı olduğu için isim söylemiş..bulunduğum yerden kafamı kaldırıp bütün masalara baktım şaşkın gözlerle :):) o kişi burada mı diye ? Allah'tan yokmuş..yüreğim ağzıma gelmişti heyecandan..sadece isim benzerliğiymiş bu işin latifesel kısmı idi..ama cidden çevremde ne biter ne olur diye gözlemler, görmeye çalışırım. Bakan görmez çünkü.
* Hayat hızla akıp giderken, değerli olan şeylere ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? yalnız bir beşerim ben, iş sonrası çok zaman kalıyor bana o sebeple değerli olan şeyden kasıt ne ise kendimce değerli bulduğum herşeye amasız lakinsiz zaman ayırırım.. sinema mı giderim..tiyatro mu kaçırmam.. panel , söyleşi mi yerimi ayırtırım.. bir arkadaşıma mı zaman ayırmam gerekiyor hiç düşünmem..Çünkü zaman gerçekten su gibi akıp gidiyor ve yaşanan anın tekrarı yok.. geriye dönme şansımız da yok.. "Yaşama şansınız bir defadır o da şimdi" diyenlerdenim :-))
* En son ne zaman bir sokak müzisyeninin çaldığı parçayı dinlediniz? İzmir'de dinledim keyifle..hemde çok yakın bir zamanda..şarkı bile aklımda ELFİDA .
**Gizlenmek zevklidir, bulunmamak felaket.
harika bir podcastti...hepsini dinlemeye kalkarsam, benim yerime yarın işe sizi göndermek zorunda kalırım Amarna hanım:))
mektuplar..hepsini okudum
yalnız bir kaçı hakkında yorumda bulunacağım..diğerleri o kadar da önem arzetmedi bende ;-))
**Bilge Kral Aliya İZZEBEGOVİÇ'in Türkiye'ye göndermiş olduğu mektubu okuduğumda ne yalan söyleyeyim , gözlerim doldu..
Çünkü eski adıyla Yugoslavya, dağıldıktan sonra da değişik isimler alan ülkeleri gördüm ben..600 yıl orda yaşamış bir soyun evladıyım çünkü.
savaş öncesini de biliyorum , sonrasınıda..o felaket anlatılacak bir şey değil..
Ve medeni - modern diye adlandırılan Avrupa'nın nasıl yobaz ve gerici bir zihniyette olup gözlerini yumduğunu kulaklarını tıkadığını gördüm..
**Albert Einstein'ın Atatürk'e yazıdığı mektuba gelince..
Neden olumlu cevap yazılmamış diye içerliyor insan. Yazık olmuş fikrimce.
**Franz Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektup kıza ve öz, anlatılması gereken ne varsa anlatılmış..eksiksiz fazlasıyla hemde
**Seniha Sultan'ın Mustafa Kemal'e mektubu, Paşa herhalde mektuplara çok sıcak bakan bir insan değilmiş sanırım.:)) Einstein'ın mektubunu kaale almadığı gibi, Seniha Sultan'ın mektubuna da olumlu cevap vermemiş.
**Ghandi'nin Tolstoy'a yazdığı mektuptaki bu söz: "Sevgi,insanlığı tüm hastalıklardan kurtarmanın tek yoludur." çok doğru..ama nerde ki uygulansın..
**Cemil Meriç'in Lamia'ya olan aşkını anlatışı..şimdi var mı böylesi acaba diye sorası geliyor insanın ?
Sarılmak, iyileştirir...
Güzelleştirir...
Çoğaltır sarılmak...
Sevdirir, sevindirir...
Yine bir sürü ders bırakmışlar bana yaaa..
Ama yazık bana 3 öğretmen tek öğrenciye karşı.
Hani adalet :-)))
Paylasimlariniz akşam okunacak ve cevap bulacak arkadaşlar.
Şimdi ekmek parası kazanma zamanı:-)
Günaydınnn PAX ailesi :))
Günümüz güzel olsun..
Mısırlılar dan günümüze paylaşım var yine...
FİRAVUN AMENEMHAT’IN OĞLUNA ÖĞÜTLERİ
Kulak ver sözlerime:
Yeryüzü hükümdarı olsan,
Bütün ülkelerde hüküm sürsen,
İyilik saçsan insanların hepsine,
Kullarına yumuşak görünme!
Halk, korku saçanlara boyun eğer.
Tekbaşına yaklaşma yanlarına.
Bağrına kardeş basma,
Dost bilme hiç kimseyi,
Senli benli olma,
Sonu yoktur bunun.
Rahat uyumak istersen, kendi canını koru.
Kötülük çağında
Dostu yoktur hükümdarın.
Ben dilencilere sadaka dağıttım,
Öksüzleri doyurdum,
Büyükleri nasıl bildimse
Küçükleri de öyle hoş tuttum.
Buğday dağıttım, harman tanrısına gönül verdim,
Nil selâmladı beni her vadide.
Saltanat yıllarımda hiç kimse aç susuz kalmadı.
Sağladığım barış içinde yaşayıp övdü beni herkes.
Ama kamını doyurduklarım ayaklandılar,
Elimi uzattıklarım, dehşet saçtılar ortalığa....
Podcast 'i mutlaka dinleyeceğim Amarna.
Çoğunu dinledim aslında bunu es geçmiş olmalıyım:)
Sümer atasözleri;
gelin insanın baş belasıdır.
(Şu gelinlerin nedir bu tarih boyunca çektikleri :) )
Yorumun atasözünden daha güzel:)))))
Paşa mangalının külü gelinimiz de Antebin gülü :)
Bende Antep hanegiyle eşlik etmek istedim..
Gününüz aydın gönlünüz şen olsun Pax Amarna ziyaretçileri :)
(Heidegger ) yazınızı okudum sevgili Amarna
"Ölçülebilen şeyler değerli, ölçülemeyenlerin esamesi bile okunmuyor. Oysa sadece maddi olanlar ölçülebilir. Dünyanın bu derece materyalist olduğu başka bir çağ daha var mı acaba?"
Bu soruya cevaben putperestlik geçmişten günümüze ulaşan bir dönüşümdür. İnsanoğlu kendi yaptığı nesnelere yaratandan daha fazla değer verdiği sürece materyalist bir toplum hep var olacaktır.
Artaç bey Heidegger kadar uzun yazmışsın kısa özet geçerek :) Emeğinize sağlık.
"RUH, SEVGİ VE EMEK te rahmetli oluyor..farkında değiliz.."
Günaydınlar Amarna hanım,
Günaydınlar PAX AMARNA yazarları,
Özüre gerek yok hocam, yoğunluktan kendimize bile zaman ayıramıyoruz bazen.
Mektupları evet canlı tutmalı.
Ben seviyorum da yazmayı.
Hatta bir mektubumu şiirlerimin arasına paylaşmıştım :-)
Güzel bir gün olsun herkese.
Not: iş çıkışı ünlülerin mektuplarına göz atacağımdır.
Teşekkürler paylaşım için
İyi geceler :))
Eski Mısır'dan güzel bir öğüt bizlere..
"Güçlü olmak istersen söz ustası ol:
Dil, yiğit elindeki kılıç gibidir,
iyi konuşan daha merttir iyi döğüşenden.
Dize getiremezler yüreği cerbezeli olanı.
İyilikle, adaletle hüküm sürer
Atalar dilini güzel konuşan.”
Gününüz aydın olsun güzel insanlar.
Heidegger, "Çağımızda düşünce firardadır" diyor.
Yazıyı okudum Sayın Amarna hocam,
doğru tespitler. ispatı da mümkün ve çok kolay.
teknoloji ve dijitalleşme..bir şeylere kolaylık sağlıyor sağlamasına da düşünme ve akıl fonksiyonlarımızı da yok ediyor yada azaltıyor.
yaşınızı bilmediğimden ötürü kendime göre anlatayım bu hikayeyi,
eskiden cep telefonu denilen alet ellerimizde yoktu, evlerde normal telefonlar olurdu, o da her evde olmaz dı..çevirmeli yeşil telefonlar vardı her rakamı döndürerek çevirmek zorunda idiniz. ilk önceleri 4 haneli sonra 5 sonradan 7 haneli ev telefonu numaraları.
hala hatırlarım evimizin telefon numarasını 6483 dü..36483 oldu sonrasına 3136483
ve telefon olan evlerde PTT'nin verdiği yada sattığı tam hatıratımda değil şu anda , rehberler olurdu kocaman hemde sarı renkte..
ordan arar bulurdunuz telefon numarası olmayan insanlarınızın numaralarını..ve o dönemlerde bizler hafızalarımızda tutardık bir çok telefon numaralarını..belkide yüzlerce numara zihnimizde olurdu.
Ahmet'mi aranacak çevirir arardın .. sonra cep telefonu geldi ülkemize..almak harbi bir havaydı..herkes alamıyor çünkü..zamanla alım kolaylaştı ve her bireyde en az 1 ve daha fazlası oldu bu makinalardan..
sadece tek satırlık ekranı ,mono bir müziği olan ve mesaj yazmanın 160 karakterle kısıtlanmış ileti gönderme özelliği.. ve bir çok özellikler eklene eklene şu an ellerimizde olan resmen bir pc statatüsünde telefonlara ulaştık..ve de internet denen şey de eklendi bu birlikteliğe..dünya elimize sığıverdi bir anda.
o yüzlerce telefon numarasını hafizasında tutan ben, şu anda rehberimdeki numaralardan hiç birini bilmiyorum ne yazık ki?
çünkü bilmeme gerek yok..ister sesli ister manuel bir şekilde Ahmet çok rahat bir şekilde aranabiliyor..numara yazmadan tek bir hareketle..
kolaylaştıma bizi tembelliğe , düşünmemeye ve de hafızamızı kullanmamaya yönlendirdi..
SİZ DÜŞÜNMEYİN SİZİN YERİNİZE BİZ YAPARIZ dediler ve bizi bununla iyi yediler.
çarpım tablosunu bilir misiniz? eskiler kerat cetveli derdi..
ilkokuldan beri öğretilirdi bize..büyüklerimizde test etmek için karışık bir şekilde sorardı,
söyle bakayım oğlum 9X8 kaç eder..hmmmm şey tamam buldum, 72 derdik..büyük bir sevinçle, sanırsınız ki Mars'ta hayat buldunuz.
bölmeler, çarpmalar, toplama ve çıkarmalar zihinden yapılırdı..
zor olanlar ise kağıt kalem ele alınır o şekilde yapılırdı.. bir de tekrardan kontrol edilir gerekirse sağlaması yapılır cevaptan emin olunduktan sonra çıkan sonuç tamamdır derdik.
şimdi hesap makinaları, tık tık al sana sonuç.
dijital bir makina olarak ta mevcut, pc de, telefonlarımızda program olarak yüklü..
ve en zor sorular 3-5 saniyede karşınızda ..sonuç mu? rahatlık eyvallah ta..eee hani zeka ?
yok , firar etti pazara gitti:))
Bu yazdığım basit iki örnek ti..hatta bunlar en basidi idi..bunlar çoğaltılabilir..ama okuyan kimse yazımı sıkmak ve zamanını çalmak istemem.
"Homo sapiens yerini homo dijitalis ya da homo dijitalicus’a bırakıyor." ve bu cümle herşeyi mükemmel bir şekilde özetliyor..
ve ben eskilerde kalmış düşünce yapım ile teknolojik olarak yaşasam da bu hayatı..
kalem kağıt alıp mektup yazmak istiyorum sevdiklerime ve değer verdiklerime kendi elimle..
bakın bu da bir örnek size işte..eskiden mektup yazardık, kartlar beğenirdik bayramlar ve yılbaşı için sevdiklerimize..
şimdi yaz mesajı bir de onu kopyala aynı mesajı yüzlerce kişiye 2-3 hareketle yolla..ne oldu sevdiklerimin yeni yılını kutladım..:)
bravooooo...düşünce firarda evet.ama acı olan bir şey daha var RUH, SEVGİ VE EMEK te rahmetli oluyor..farkında değiliz..
herkese iyi geceler dilerim..
bence ufaktan ufaktan sizde başlayın...en azından bir yerden..sevdiklerinize değer veren bir şey yapın yarım sayfada olsa mektup yazın..hem size hemde giden kişiye iyi gelecektir.
saygılarımla
Amarna Hanım,
Ödevimi aldım hocam. Yapmazsam cezaya razıyım.
Ama rahat olunuz o okuma yapilacak ve yorumu buradan tarafınıza iletilecektir.
Günaydınlar farklı dünyaların farkında olan insanları.
Badem ağacındaki çiçekler kadar güzel olsun gününüz.
Amarna hanım,
biraz daha uzunu yok muydu Heidegger amcanın, "Çağımızda düşünce firardadır" yazısının..? :)))
az kendime geleyim söz okuyacağım..
şu anda bunu okusamda anlamayacak dikkatsizlikte bulunmaktayım çünkü
Güneşli Melek hanım,
paylaştığınız şiiri okudum gerçekten güzelmiş.
harika anlatmış şair Akgün Akova..
Şiir, buraya daha çok yakışır... demişsiniz
bu şiir deseydiniz elimden çekeceğiniz vardı:))
hayırdır kiminle savaş halinde idik ki barışı gözümüze soktunuz Melek hanım derdim.
saygılarımla..
latife idi.. sakın ciddiye almayın
dünya da o kadar çok ciddi şeyler var ki..
hangi birisine kafa yoracağımı bazen şaşırıyorum
Şiir, buraya daha çok yakışır...
BARIŞ NEDİR?
barış nedir sevgilim,biliyor musun?
bir köprü müdür,
üstüne gölgeler düşünce çöken.
halka açılamadan batan bir şirket,
iki savaş arasında verilen
çay molası mıdır barış?
yoksa,
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun...
söyle sevgilim,
Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış
Lozan'dan gelen telefon mu, Mustafa Kemal'e
çöplerini bilimin süpürdüğü
bir sokak mıdır barış yoksa...
söyle sevgilim
de ki ;
tünediği balkon uçuruma düşen
yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için
kurulamayan bir meydan saati.
ayağımızdaki paslı çiviyi
bacağımızı keserek çıkaran bir melek...
de ki ;
aptalların türküsü,
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır
kapitalizmin sirkinde...
de ki sevgilim ;
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir,
bayrakların üzerinde gezen salyangozların.
barış, düşsel beyaz buluttur
bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun, tehdit dolu yazılarla
kirlettiği bir defterdir.
barış ;
kendinde bulamayıp
başkalarında aradığıdır insanın...
barış ;
halkının üzerine devrilen bir devlettir
zor dönemeçlerde.
açılmadığı için, posta kutusunda ölen
bir mektuptur barış..
patlayıp, seyircileri öldüren
bir futbol topudur son dakikada..
bunların hiçbiri,
hiçbiri değilse barış
söyle sevgilim,
savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcüktür
şu dillerden düşmeyen barış...
Akgün Akova
Günaydınlar arkadaşlar,
Bugün burada da güzel çiseleyen bir yağmur var.
Yağmur damlaları gibi düşsün mutluluklar üzerinize.
Şarkının kendisi güzel zaten, Metallica söylerken de ayrı bir renk olmuş :))
"işte güneş açıyor, her şey yolunda"
Lise zamanları 91-92 sanırsam Tülin diye bir kız vardı sınıfta harbiden sıradışı o dinlerdi bu tür müzikleri.
o devirde nerde böyle dijital ekipmanlar sony walkman en kral alet..
onun sayesinde dinlemiştim
Pax Amarna'da kimler yaşıyormuş ta haberim yokmuş :))
Iron Maiden eksik kalmış yalnız..
T-shirt giymek sorun olmasa gerek ama hava soğuk yaaa :)))
Pentagram konserine gittim..
Metallica da kesin böyle olurdu, gitseydim ;)))
Amarna,
Cengiz Han çıkıp gelse şaşırmazdım:)) atalarımızı överken dediklerinde şarkıda
Çok farklı bir grup müzik güzel..
İlk defa dinledim bunu.
Teşekkür ederim
Güneşli Melek ,
sen Pentagram ve Metallica konserlerine gittin mi gerçekten ?
Hu huu ;))
Amarna, grubu dinlerken, kendimi Pentagram ya da Metallica konserinde gibi hissettim..
Çok farklı ve güzel..
Teşekkürler :))
Teşekkürler Amarna hanım ,
benim için o tozlu tabletlere bakacaksınız aman dikkat edin toz olmasın üzeriniz :))
Hu denilen grubu birazdan dinleyeceğimdir..
herşey gönlünüzce ve hayırlısı ise olsun o zaman benim diyeceğim budur
Amarna Allat hanım ,
Tozlu, paslı, kirli nasıl çıkarsa çıksın ben onu Türk hamamına götürür pürü pak eylerim yeter ki bulalım yaaa..
Sizden ötürü oldu hep bu..
Sümerler dediniz durdunuz Güneşli Melek hanımla birlikte ..
Olmazsa olmazımdır arkadaş ben Sümerli isterem :)))
Farklı olmak farkının farkına varmak...
Farkındasın aslında..ne olduğunu biliyorsun..ne istediğini biliyorsun..ne yapman gerektiğini de..amma velakin öyle durumlar mevcut ki insan hayatında eli kolu bağlı kalıyor ve bir şey yapamıyor.!
Kısır bir döngüde dönüp duruyor, yalnızlık senfonisini dinlerken bir başına..
Bir bütün olarak etrafa açık olmak algıyı, algı da farkındalığı getirir. Duyu organlarımız, aklımız, yüreğimiz açık olduğunda etrafta olup biteni de bütün olarak algılayabilir ve yorumlayabiliriz...
Ya adam veya kadın odun ise, yanlış algıladı ve yorumladı ise ne yapacaz :)))
o zaman Cafer bez getir olmasın konu:-P
Konu ne olursa olsun dönüyor dolaşıyor Mısır, Mezopotamya ve Sümerler..
Sümer aşağı Sümer yukarı.. Sümer ..Sümerler..Sümemezler efendim..Sümerlerrrr..Onlar bu işi iyi bilir Sümerleeeeerrr..
Sümerler diye diye beynimi yıkadınız, buradan tüm dünyaya çağrımdır bana bir tane Sümerli Hatun bulun..tanışıp onunla evleneceğimdir..
Arkadaş ne Sümerler miş yaaa :)) ?
Amarna Allat hanım iyi akşamlar,
yazınızın sonunda geçen 2 söylenmiş cümleye istinaden
Kişinin ahlâklı yaşayabilmesi için kendisini toplumun ahlâkından kurtarması gerekir.
Nietzsche Ağladığında, Irvin D. Yalom
bu pek kafama basmadı Irvin dayıyla aynı düşüncede değilim :)) çünkü hangi toplumdan bahsedildiği de çok önemlidir. Hollanda örneğin..çok güzel rahat bir ülke olabilir..
ama eşcinsel evlilikler normal orda ve sıradan , artı uyuşturucu kullanmakta yasal..
oraya bakarsak evet o toplumun ahlakından tez zamanda kurtulmak gerek :))))
Leonardo da vinci şöyle der ; Bakıp görmeyenlerden, konuşup dinlemeyenlerden, dokunup hissetmeyenlerden uzak durun...
işte bu söz bomba..harika... altına imzamı atarım
"Felsefe İnsanın Kendisinin Farkında Olmasıdır"
Çok güzel bir cümle, çok güzel bir özet..
Kendimizin farkında olmadan belki de, geçiyor ömrümüz. Biz "ne"yiz? Kimiz? Ne hissediyoruz?
Ne düşünüyoruz? Hissettiklerimizi dile getiriyor muyuz? Ve ne kadarını, nasıl ifade ediyoruz?
Kendimi, duygularımı hep iyi ifade ettiğimi, aktardığımı düşünür(d)üm.. Ama her zaman öyle olmuyor. Bazen bir bakıyorum, anlatabildiklerim, anlatmak istediklerimin çeyreği bile değil..
Bu "eksik" kalanlar yüzünden bile, yarım kalan ne çok hikaye vardır.
İnsan bazen, konuşmadan da anlaşılmak istiyor. İnsan kendini farkediyor da, aynı zamanda fark edilmek de istiyor..
Farkındalık önce ÖZde başlar. Sen kendini fark eder ve buna göre yaşarsan, çevren de seni farkeder..
Haydi! Farkının farkına var!
Güneşli Melek hanım,
Paylaşmış olduğunuz Metrodaki Kemancı yazısı gerçekten bakmak ve görmek fiillerinin anlamlarını açıklamak konusunda süper bir örneklem olmuş. Teşekkür ederim.
ve şimdi gelelim yazının sonunda sorulan soruları cevaplamaya
* Sanat sadece fark edildiğinde mi değerlidir?
HAYIR diyerek başlayayım cevaba, ama malesef farkedilince değer kazanıyor ne yazık ki!.. Resim ve ressam konusu..nice yetenekli ünlü olmayan kendilerine ressam bile diye denmeyen ama yaptıkları resimlerde deha insanlar mevcut ama bu insanlar ya bir taşra kasabasında yaşıyor kendi başına ya da bir şehirde kendi kabuğunda..farkeden gören yok..arkadaş çevresi var ise bir kaç kişi onlar biliyor sadece. Ve bu sanatçı ölüp gidiyor ve unutuluyor herşey çünkü bilen yok..
* Siz etrafınızda yaşanan olaylara karşı ne kadar ilgilisiniz?
Bu konuda gayet ilgili olduğumu düşünüyorum..işyerindeyim ızgara başındaki usta filanca kişinin yemeği hazır diye selendi..ki restaurantlarda isim söylenmez masa numarası söylenir, ustanın tanıdığı olduğu için isim söylemiş..bulunduğum yerden kafamı kaldırıp bütün masalara baktım şaşkın gözlerle :):) o kişi burada mı diye ? Allah'tan yokmuş..yüreğim ağzıma gelmişti heyecandan..sadece isim benzerliğiymiş
bu işin latifesel kısmı idi..ama cidden çevremde ne biter ne olur diye gözlemler, görmeye çalışırım. Bakan görmez çünkü.
* Hayat hızla akıp giderken, değerli olan şeylere ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz?
yalnız bir beşerim ben, iş sonrası çok zaman kalıyor bana o sebeple değerli olan şeyden kasıt ne ise kendimce değerli bulduğum herşeye amasız lakinsiz zaman ayırırım..
sinema mı giderim..tiyatro mu kaçırmam.. panel , söyleşi mi yerimi ayırtırım.. bir arkadaşıma mı zaman ayırmam gerekiyor hiç düşünmem..Çünkü zaman gerçekten su gibi akıp gidiyor ve yaşanan anın tekrarı yok.. geriye dönme şansımız da yok..
"Yaşama şansınız bir defadır o da şimdi" diyenlerdenim :-))
* En son ne zaman bir sokak müzisyeninin çaldığı parçayı dinlediniz?
İzmir'de dinledim keyifle..hemde çok yakın bir zamanda..şarkı bile aklımda ELFİDA .