sadece yarın unutulmamak için yaptığım onca şeyi yazdığım kitapları, insanları yaşamaları için motive edişimi ve aslında zaten hiç bir şey olmadığımı ve günü gelince de uzak bir şehirde 0 dan 0 a gideceğim gerçekliği edebi olarak mavinin solukluğunda bej rengin sıcağına mevsimlik göç eden bir kafilenin yolculuğunu ifade ediyor...
Aylardır aklıma gidip gelmesi bir yana en sonumda beni bekleyen tek gerçekliğim. Gidişler hep olur mühim olan da dönmek değil mi zaten. İşte o dönüşün imkansız olma durumudur ölüm. Ölüm bencildir aldığını vermez, saklar kendine. Biliriz ki o da yalnızdır. Kendine yoldaş arar.
Yokluk değildir çünkü yokluk diye bir şey yoktur, hiç de dediğimiz gibi, bir varolandır, yani sabit değişken, geçişlilik vasfıyla devamlılılık gösterir, yani burda başarın orda varlık, zaten ondan burdasın, yani hiç de oluşan kendilik, sana bağlı, sen kendi hiçliığini kurduğunda kaya gibi, işte varlık görünür oldu bile, görmen gerekmez.
Dünya ve uzay, yaşıyor. Fakat ölecek. (Kıyamet) Ölmeme olasılığı var mı? Yok! Çünkü tekamül yasasına tabi her varlık doğar, büyür ve ölür. İnsan, hayvan ve bitki bu yasanın hükmü altında var olup yok olmakta. Dünya ve uzay da tekamül yasasına tabi. Onlarda da büyüme ve yok olma her an gerçekleşmekte. Dünyanın üzerindeki değişim, batan yıldızlar, karadelikler, vb. yıldız ölümleri artık dünyamızdan izlenebiliyor. Canlı cansız her varlığın ömrü ve bir eceli var. Olur ve ölürüz... Sonuç: Demek büyüme yasası gereği ölmemiz zorunludur. Nitekim ölümü ne yakınlarımızdan ne de kendi nefsimizden uzaklaştıramıyoruz. Peki, niçin oluyor ve ölüyoruz.? Söz uzun; oldurana ve öldürene rabıta etmek, Kuran'ına göre yaşamak, bu büyük hadise karşısında en garantici yoldur. * OLUP ÖLMEK İÇİN (1): Olmak yahut var olanlar nedir? Allah'ın (cc) isim ve sıfatlarının tecellisi... Her varlık birden çok isim ve sıfatı gösterir. Mesela bahçemdeki üzeri elma yüklü ağaca baktığım zaman ilk gördüğüm o ağaçta er-Rezzak isminin tecelli etmekte olduğudur. Başımı göğe kaldırdığımda güneş en-Nur ismini tanıtır... hakeza... her bir varlık Allah'ın isim ve sıfatlarını gösterir, öğretir. Allah'ın (cc) isim ve sıfatlarını tanımak farz olmalıdır, fakat böyle bir eğitim bize verilmiyor. Şu esmayı şu kadar çek şu isteklerin olsun! öğretiliyor. Oysa esma-i hüsnan'ın her bir ismiyle sıfatlanmaya çalışmak, bizi kamil Müslüman derecesine taşır. Allah bir karşılık almadan bize rızık veriyor. Öyleyse ben de gelirimin yüzde 2,5'ni her ay sadaka vererek kendi çapımda Yaratıcımı taklit edebilirim. O, el-Âlim'dir; ben de ölene kadar ilimle meşgul olabilirim, öğrenip öğretebilirim; en-Nur gibi, ısı ve ışık saçabilirim... vb. Esma-i Hüsna ile sıfatlanıp hareket ederek ölen Cennetten başka nereye gidebilir! OLUP ÖLMEK İÇİN (2)... Mevla'na, kınanan dünya insanın kalbinde olan dünyadır, der. Yoksa fizik âlem kınanmamıştır. Neden kınansın ki, varlık Esma-i Hüsna'dan ibaret. Kâinat ilahi isimlerin mazharı (Hakk'ın ortaya çıktığı göründüğü yer). Dünyayı severiz, uzaya hayran bakarız, çünkü baktığımız ve sevdiğimiz Hakk'ın isim ve sıfatlarıdır... Varlıkta Hakk'ı görmeyen kişide Yaratıcı'ya karşı noksanlık giderilemez, kişi Hakk'ın en büyük göstericisi olduğunun farkında değildir, haliyle kendinin de cahilidir; cahil ölen en dramatik şekilde ölmüştür... OLUP ÖLMEK İÇİN (3) Kendine ve evrene Esma-i Hüsna kılavuzluğunda bakan biri Allah'ın apaçık varlığını kendinde ve âlemde müşahede eder. Bu gözleme dayanan bilgi ve şahitlik, insana ayaklarını toplatır! Ayaklarını toplayanın gafleti azalır manevi devleti artar. Kişi, kendine ve Halikına karşı edindiği irfanla olmaya başlamıştır... (M.Talat Uzunyaylalı)
Hayattaki en kesin şey ''ölüm''dür. Ölüm kesin konuşmaktır. Ölüm nokta koymaktır. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar ölür. Hatta yıldızlar, sistemler ve gezegenler de ölür. bizler de bir gün öleceğiz. Hiç yaşamamış gibi silinip gideceğiz hafızalardan. peki, bu dünyada ölmeyen bir şey var mıdır? Elbette vardır; fikirler ölmez. Fikirler zihinlerde, hafızalarda ve dillerde var oldukça ölmez. Ancak zihinlerden silinip giden fikirler de ölmüşler demektir.
İnsana ölüm eğer bir yakınının başına gelmemişse katlanılabilir gibi gelir. Ölüm bu dünyadaki yaşantıya nokta koymaktır. Ölüm hakkında aklımda kalan ve bence en ilginç olan anektod şudur; İngilizler Hindastan'da Gandi ile uğraşırken dönemin ateşli liderlerinden Adolf Hitler şöyle demiştir; bu sorunu halletmek istiyorsanız Gandi'ye bir silah doğrultun ve onu vurun. Ne kadar çabuk öldüğünü ve sorunun ne kadar çabuk hallolduğunu gördüğünüzde siz bile şaşıracaksınız.
Velhasıl-ı kelam ölüm bir çok şey olabilir; kimi zaman bir zulüm, kimi zaman bir çözüm, kimi zaman acıları arayan bir kapı, kimi zaman bir kurtuluş... Ama en çok çaresizlik.
Sürekli ölüyoruz zaten. Biz ölümü değişim olarak algılıyoruz. Değişim bittiğinde, Tek değişimin çürüme aşaması başladığında yok oluş gerçekleşiyor. Doğmadan önceki durum. Bence.
Ölüm; Sevdiklerinin adını rehberden silmeye zorlayan bir acı, Dünyadaki acıları dindirecek kadar güzel bir mutluluk, Dostlarının hasret çekeceği bir hüzün, Düşmanlarının sevinçten yüreklerinin çarpacağı bir mutluluk...
Ölüm; O kadar göreceli ki, Kimine göre vuslat, Kimine göre hasret, Kimine göre sonsuzluk...
Ölüm yaşamışlığa göre değişkenlik gösteren bir hal Allah için yaşayıp hakikate erilmişse boyut değiştirmek gibi Ve bir hiç uğruna yaşanmışsa hayat yeni bir çilenin başlanacağın haberi ..ne diyordu Erdem Beyazıt ağabey bulmak şiirinde Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümssüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm Ve yine diyorki Baharı yaz uğruna tükettik aşkı na uğruna ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna derken bir ömrü tükettik hiç uğruna..vesselam
sadece yarın unutulmamak için yaptığım onca şeyi yazdığım kitapları, insanları yaşamaları için motive edişimi ve aslında zaten hiç bir şey olmadığımı ve günü gelince de uzak bir şehirde 0 dan 0 a gideceğim gerçekliği edebi olarak mavinin solukluğunda bej rengin sıcağına mevsimlik göç eden bir kafilenin yolculuğunu ifade ediyor...
Yaşarken de ölebilir insan. Bedenen olmasa da ruhunun kendisinden uzaklaşması bir çeşit ölüm değil midir?
İntihar haram'dı biz de yüzümüzü astık..
Son ve Başlangıç.
Ölüm varmaktır. Gerçeğin özüne dönmektir.
Aylardır aklıma gidip gelmesi bir yana en sonumda beni bekleyen tek gerçekliğim. Gidişler hep olur mühim olan da dönmek değil mi zaten. İşte o dönüşün imkansız olma durumudur ölüm. Ölüm bencildir aldığını vermez, saklar kendine. Biliriz ki o da yalnızdır. Kendine yoldaş arar.
Ölümü hak etmek lazım, olağan diye ölmek aptallık.
Hep ağıza alınmaması gerektiği icbar edilip, hakkında konuşturulmadı hiç insanlar tarafından ki o kadar trajik olan yine her şeyin fani oluşu.
Gemi seferinden geri gelmeyince anlaşılan...
Yokluk değildir çünkü yokluk diye bir şey yoktur, hiç de dediğimiz gibi, bir varolandır, yani sabit değişken, geçişlilik vasfıyla devamlılılık gösterir, yani burda başarın orda varlık, zaten ondan burdasın, yani hiç de oluşan kendilik,
sana bağlı, sen kendi hiçliığini kurduğunda kaya gibi, işte varlık görünür oldu bile, görmen gerekmez.
Neler öldürdük içimizde
Toprak atmasakta üzerine
Kimleri koyduk mezara
Başına taş dikmesekte
"fkhyl"
Bir kelebek ağrısıydı, vakit dardı, mevsim hicazdı Yetişmem gereken bir ölüm, kaçmam gereken bir hayat vardı. Birhan Keskin
Üstüne söylenecek söz var mıdır ki
Senin için düzenlenen bir partide senin olmayışın...
ölüm ölene bayram bayramda sevinmek var
oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var
Ve ölüm; kapanması bir evin.
Bir gün öleceğim biliyorum
Bunu her an ölür gibi biliyorum
Anamın yüreğinde bir kor
Ölene dek sönmeyecek bir ateş
Kımıldanıp duracak hep
Karım bomboş bulacak dünyayı
-N'olurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
Oysa insan yalnız ölür
Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak
Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
Bir süre kaçacaklar insanlardan
Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine
Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
-Yaşayıp gidiyorduk yahu
ruhun özgürlugü bağımsızlığı
Temizlik
EN BÜYÜK TEHLİKE: OLMADAN ÖLMEK!
Dünya ve uzay, yaşıyor. Fakat ölecek. (Kıyamet)
Ölmeme olasılığı var mı?
Yok! Çünkü tekamül yasasına tabi her varlık doğar, büyür ve ölür. İnsan, hayvan ve bitki bu yasanın hükmü altında var olup yok olmakta.
Dünya ve uzay da tekamül yasasına tabi. Onlarda da büyüme ve yok olma her an gerçekleşmekte. Dünyanın üzerindeki değişim, batan yıldızlar, karadelikler, vb. yıldız ölümleri artık dünyamızdan izlenebiliyor.
Canlı cansız her varlığın ömrü ve bir eceli var. Olur ve ölürüz...
Sonuç: Demek büyüme yasası gereği ölmemiz zorunludur. Nitekim ölümü ne yakınlarımızdan ne de kendi nefsimizden uzaklaştıramıyoruz. Peki, niçin oluyor ve ölüyoruz.?
Söz uzun; oldurana ve öldürene rabıta etmek, Kuran'ına göre yaşamak, bu büyük hadise karşısında en garantici yoldur.
*
OLUP ÖLMEK İÇİN (1): Olmak yahut var olanlar nedir? Allah'ın (cc) isim ve sıfatlarının tecellisi... Her varlık birden çok isim ve sıfatı gösterir. Mesela bahçemdeki üzeri elma yüklü ağaca baktığım zaman ilk gördüğüm o ağaçta er-Rezzak isminin tecelli etmekte olduğudur. Başımı göğe kaldırdığımda güneş en-Nur ismini tanıtır... hakeza... her bir varlık Allah'ın isim ve sıfatlarını gösterir, öğretir. Allah'ın (cc) isim ve sıfatlarını tanımak farz olmalıdır, fakat böyle bir eğitim bize verilmiyor. Şu esmayı şu kadar çek şu isteklerin olsun! öğretiliyor. Oysa esma-i hüsnan'ın her bir ismiyle sıfatlanmaya çalışmak, bizi kamil Müslüman derecesine taşır. Allah bir karşılık almadan bize rızık veriyor. Öyleyse ben de gelirimin yüzde 2,5'ni her ay sadaka vererek kendi çapımda Yaratıcımı taklit edebilirim. O, el-Âlim'dir; ben de ölene kadar ilimle meşgul olabilirim, öğrenip öğretebilirim; en-Nur gibi, ısı ve ışık saçabilirim... vb. Esma-i Hüsna ile sıfatlanıp hareket ederek ölen Cennetten başka nereye gidebilir!
OLUP ÖLMEK İÇİN (2)... Mevla'na, kınanan dünya insanın kalbinde olan dünyadır, der. Yoksa fizik âlem kınanmamıştır. Neden kınansın ki, varlık Esma-i Hüsna'dan ibaret. Kâinat ilahi isimlerin mazharı (Hakk'ın ortaya çıktığı göründüğü yer). Dünyayı severiz, uzaya hayran bakarız, çünkü baktığımız ve sevdiğimiz Hakk'ın isim ve sıfatlarıdır... Varlıkta Hakk'ı görmeyen kişide Yaratıcı'ya karşı noksanlık giderilemez, kişi Hakk'ın en büyük göstericisi olduğunun farkında değildir, haliyle kendinin de cahilidir; cahil ölen en dramatik şekilde ölmüştür...
OLUP ÖLMEK İÇİN (3) Kendine ve evrene Esma-i Hüsna kılavuzluğunda bakan biri Allah'ın apaçık varlığını kendinde ve âlemde müşahede eder. Bu gözleme dayanan bilgi ve şahitlik, insana ayaklarını toplatır! Ayaklarını toplayanın gafleti azalır manevi devleti artar. Kişi, kendine ve Halikına karşı edindiği irfanla olmaya başlamıştır... (M.Talat Uzunyaylalı)
M.Talat Uzunyaylalı
Gerçek hayatın giriş kapısı.
Derin bir uykudaki rüyadan uyanış.
Hayattaki en kesin şey ''ölüm''dür. Ölüm kesin konuşmaktır. Ölüm nokta koymaktır. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar ölür. Hatta yıldızlar, sistemler ve gezegenler de ölür. bizler de bir gün öleceğiz. Hiç yaşamamış gibi silinip gideceğiz hafızalardan. peki, bu dünyada ölmeyen bir şey var mıdır? Elbette vardır; fikirler ölmez. Fikirler zihinlerde, hafızalarda ve dillerde var oldukça ölmez. Ancak zihinlerden silinip giden fikirler de ölmüşler demektir.
İnsana ölüm eğer bir yakınının başına gelmemişse katlanılabilir gibi gelir. Ölüm bu dünyadaki yaşantıya nokta koymaktır. Ölüm hakkında aklımda kalan ve bence en ilginç olan anektod şudur; İngilizler Hindastan'da Gandi ile uğraşırken dönemin ateşli liderlerinden Adolf Hitler şöyle demiştir; bu sorunu halletmek istiyorsanız Gandi'ye bir silah doğrultun ve onu vurun. Ne kadar çabuk öldüğünü ve sorunun ne kadar çabuk hallolduğunu gördüğünüzde siz bile şaşıracaksınız.
Velhasıl-ı kelam ölüm bir çok şey olabilir; kimi zaman bir zulüm, kimi zaman bir çözüm, kimi zaman acıları arayan bir kapı, kimi zaman bir kurtuluş... Ama en çok çaresizlik.
Birinci ölümü taktıktan sonra,
Bir daha ne ölüm ne azap vardır
İnanmış kullara ölümden sonra,
Bir daha ne ölüm ne azap vardır.
Ölüm trilyonlarca akıllı şuurlu hücrenin kendi kendini imhası.
Cenneti için sevmedik ki onu,
Cehenneminden korkalım...
Sürekli ölüyoruz zaten. Biz ölümü değişim olarak algılıyoruz. Değişim bittiğinde, Tek değişimin çürüme aşaması başladığında yok oluş gerçekleşiyor. Doğmadan önceki durum. Bence.
Doğumun sonsuz aşkıdır ölüm .
Belki şifası ölümdür
Yaşam denen bu hastalığın
Dünya ola ki dört bucak hastane
Cefa en iyi ilacıdır yaşamın
Ölüm;
Sevdiklerinin adını rehberden silmeye zorlayan bir acı,
Dünyadaki acıları dindirecek kadar güzel bir mutluluk,
Dostlarının hasret çekeceği bir hüzün,
Düşmanlarının sevinçten yüreklerinin çarpacağı bir mutluluk...
Ölüm;
O kadar göreceli ki,
Kimine göre vuslat,
Kimine göre hasret,
Kimine göre sonsuzluk...
Bence ölüm,
Ruhun huzura kavuşmasıdır.
Ölüm yaşamışlığa göre değişkenlik gösteren bir hal
Allah için yaşayıp hakikate erilmişse boyut değiştirmek gibi
Ve bir hiç uğruna yaşanmışsa hayat yeni bir çilenin başlanacağın haberi ..ne diyordu Erdem Beyazıt ağabey bulmak şiirinde
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümssüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Ve yine diyorki
Baharı yaz uğruna tükettik aşkı na uğruna ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna derken bir ömrü tükettik hiç uğruna..vesselam