İşin içine azıcık girsen, yani ben olsan, yani tarih, coğrafya, astrofizik... seni nasıl sevdiğimi anlarsın... Kendimi patlatmaktan korkuyorum senin için sabahladığım laboratuvarlarda... Şimdilerde antropoloji, jeopolitik ve sosyolojiye kafayı taktım...
Geçenlerde çok sıkı takipçilerimden biri bir hışımla “Bir delimiz eksikti, kendi kendine konuşup duruyor…O’nsuz bura hiç çekilmezdi ” dedi… Haklı… Gördün mü sevgili, çöllere, dillere düşürdün, bir Mecnun ettin beni…
Avını bekleyen panterler gibi her yazdığıma pervasız ‘dislike’ atan hayranlarım gibi yapma… Sen gözlerimin içine bak, halimi hatırımı sor ve dudaklarımdan öp beni…
Denklemi çözemiyor, değerleri bulamıyorum. Seni koyduğumda bilinmeyenlere her seferinde sonuç aşk çıkıyordu. Sen yoksun şimdi, ne koysam yanlış çıkıyor. Kafam çok karışık…
İyiyim demek adet olmuş. Birisi ''nasılsın'' diye sorduğunda otomatik cevap ; ''iyiyim'' diyorum. Zira bu soruyu öncelikle kimin ne amaçla sorduğu önemli. Genellikle insanlar iletişim ilerlesin, bir şeyler konuşulsun diyor soruyorlar. Yani aslında gerçekten nasıl olduğunuzla ilgilenmek için değil. Bu soruya ''iyiyim'' ya da ''iyidir'' cevabı vermezseniz de muhabbet boş yere uzuyor, açıklama yapmak zorunda filan kalıyorsunuz. ben genelde iyi de olsam, kötü de olsam ''idare eder'' diye cevap veriyorum.
Basiretin tutuldu. Gözünün önündekini göremez haldesin. Parayla versem bile mücevherleri almayacaksın. Yazık… Aşkı hiç tadamayacaksın… Bu büyü bozulacak bir gün ama beni bulamayacaksın… Şimdi masmavi denizlere yelken açıyorum…
Bir süre bulunduğun kabın şeklini alıp daha sonra sular seller gibi bir mecrâda akıyorsun… “Akışkanım!…” de soranlara… ve bana “Nasılsın?” diye sorma bir daha,” Nesin?” diye sor… Bir blok halinde yekpâre aşkım!
Bu kadar saçma kendini ortalığa… Bu kadar dağıtma kendini… Kaçmaya değil, kalmaya; gitmeye değil, sevmeye çalış… Sen, aşk topraklarına ekilen bir güldün… Bu diken de neyin nesi? Kanıyorum…
Kendini değiştirmedikçe başkalarında bulamazsın aşkı… Çünkü kalbin hasta, yaralı… Aşk ne yapsın sana, ziyafet ne yapsın sana… İnzivaya çekilmelisin iyileşene kadar, birkaç bahar…
Değirmende un öğütür gibi öğütürsün yaşananları… İnsanları, beni… Oysa bir deniz yıldızı için çok şey farkedecekti, gözlerine atılmak… Bir enkaz bırakıyorsun ardında…
Seni sen yapan kurucu temellerin üzerinde yeniden diril… Hani o ilk bakış, ilk öpüş, ilk seviş vardı ya… Sen aşksın, bu kadar yırtma perdeleri… Uzaktan da olsa kaygılıyım…
Bir tarafı sessiz, bir tarafı deli. Bir tarafı eğlenceli, bir tarafı suskun. Bir tarafı çılgın, bir tarafı ağırbaşlı. Bir tarafı ciddi, bir tarafı manyak. Bir tarafı kırgın, bir tarafı mutlu..
İşin içine azıcık girsen, yani ben olsan, yani tarih, coğrafya, astrofizik... seni nasıl sevdiğimi anlarsın...
Kendimi patlatmaktan korkuyorum senin için sabahladığım laboratuvarlarda...
Şimdilerde antropoloji, jeopolitik ve sosyolojiye kafayı taktım...
Sen nasılsın?
Eğleniyoruz şunun şurasında… Sen beni parçalıyorsun, ben de edebiyatı… Henüz birkaç parçam daha var…
Sen nasılsın?
Geçenlerde çok sıkı takipçilerimden biri bir hışımla “Bir delimiz eksikti, kendi kendine konuşup duruyor…O’nsuz bura hiç çekilmezdi ” dedi… Haklı… Gördün mü sevgili, çöllere, dillere düşürdün, bir Mecnun ettin beni…
Sen nasılsın?
Hem seven, hem güldüren, güldürürken de düşündüren… Daha ne yapayım? Ömrüm kılcallarında geçti, yorgunum… Sarılmak ta sana düşüyor…
Sen nasılsın?
Avını bekleyen panterler gibi her yazdığıma pervasız ‘dislike’ atan hayranlarım gibi yapma… Sen gözlerimin içine bak, halimi hatırımı sor ve dudaklarımdan öp beni…
Sen nasılsın?
Denklemi çözemiyor, değerleri bulamıyorum. Seni koyduğumda bilinmeyenlere her seferinde sonuç aşk çıkıyordu. Sen yoksun şimdi, ne koysam yanlış çıkıyor. Kafam çok karışık…
Sen nasılsın?
İyiyim demek adet olmuş. Birisi ''nasılsın'' diye sorduğunda otomatik cevap ; ''iyiyim'' diyorum. Zira bu soruyu öncelikle kimin ne amaçla sorduğu önemli. Genellikle insanlar iletişim ilerlesin, bir şeyler konuşulsun diyor soruyorlar. Yani aslında gerçekten nasıl olduğunuzla ilgilenmek için değil. Bu soruya ''iyiyim'' ya da ''iyidir'' cevabı vermezseniz de muhabbet boş yere uzuyor, açıklama yapmak zorunda filan kalıyorsunuz. ben genelde iyi de olsam, kötü de olsam ''idare eder'' diye cevap veriyorum.
Basiretin tutuldu. Gözünün önündekini göremez haldesin. Parayla versem bile mücevherleri almayacaksın. Yazık… Aşkı hiç tadamayacaksın… Bu büyü bozulacak bir gün ama beni bulamayacaksın… Şimdi masmavi denizlere yelken açıyorum…
Sen nasılsın?
Bir süre bulunduğun kabın şeklini alıp daha sonra sular seller gibi bir mecrâda akıyorsun… “Akışkanım!…” de soranlara… ve bana “Nasılsın?” diye sorma bir daha,” Nesin?” diye sor… Bir blok halinde yekpâre aşkım!
Sen nesin ?
Bir yere takılınca takılıyorum… Sanırım dibine kadar vurmak istiyorum… Yada doruğuna kadar tadını çıkarmak… Gör işte… Aşk, bir zirve bende…
Sen nasılsın?
Bu kadar saçma kendini ortalığa… Bu kadar dağıtma kendini… Kaçmaya değil, kalmaya; gitmeye değil, sevmeye çalış… Sen, aşk topraklarına ekilen bir güldün… Bu diken de neyin nesi? Kanıyorum…
Sen nasılsın?
Bugüne kadar hep benden bahsettik ve hal-i pürmülâlim acınasıydı… Sana şöyle baktım da bir kuş bakışı… Sen benden perişansın… Yapma…
Biz nasılız?
Kendini değiştirmedikçe başkalarında bulamazsın aşkı… Çünkü kalbin hasta, yaralı… Aşk ne yapsın sana, ziyafet ne yapsın sana… İnzivaya çekilmelisin iyileşene kadar, birkaç bahar…
Sen nasılsın? diye sormuyorum bu sefer…
Bazı şeylerden geçtik, doğru… Aşktan, birbirimizden ve hatta kırmızı çizgilerimizden… Uçuruma çıkıyorsa bu yolculuğun sonu? Tir tir titriyorum…
Sen nasılsın?
Değirmende un öğütür gibi öğütürsün yaşananları… İnsanları, beni… Oysa bir deniz yıldızı için çok şey farkedecekti, gözlerine atılmak… Bir enkaz bırakıyorsun ardında…
Sen nasılsın?
Seni sen yapan kurucu temellerin üzerinde yeniden diril… Hani o ilk bakış, ilk öpüş, ilk seviş vardı ya… Sen aşksın, bu kadar yırtma perdeleri… Uzaktan da olsa kaygılıyım…
Sen nasılsın?
Hışımlı bir gidişin ardından belki intikam duygusuyla çok hızlı yaşıyorsun hayatı ve senin için endişeleniyorum…
Ben nasılım?
Çarelerin tükendiği yerdeyim,
Durma gel.
Üşüdüm iliklerime dek,
Yokluğun ecel...
Sen nasılsın ?
Bir tarafı sessiz, bir tarafı deli.
Bir tarafı eğlenceli, bir tarafı suskun.
Bir tarafı çılgın, bir tarafı ağırbaşlı.
Bir tarafı ciddi, bir tarafı manyak.
Bir tarafı kırgın, bir tarafı mutlu..
Nasılsın diye sorma!
Filistin gibiyim, Gazze gibiyim, Kudüs gibiyim işte!
Bir yanım işgal edildi, diğer yanım direnişte...
Sen nasılsın..?
İyi değilim hiç
İyi olmaya da çalışmıyorum
Bildiğin gibi de değil herşey
Çokta birşey değişmedi ama
Sen nasılsın ?
Biraz yorgun,biraz umarsız
ayarsız
Açık alanlara alerjim var. Kapalı alanlara da var. Her şeye alerjim var aslında.
Öyleyim işte tekim sensizim
Öyleyim işte sesiz suskun
Öyleyim işte yürür gider gibi
Endişeli...
Ölüm haberini bekleyen mahkumlar gibi...
nasılsın sen iyimisin