Kültür Sanat Edebiyat Şiir

kuran-ı kerim sizce ne demek, kuran-ı kerim size neyi çağrıştırıyor?

kuran-ı kerim terimi Sumir Serce tarafından tarihinde eklendi

  • Erol Er
    Erol Er

    KURÂN, BİLGİ KİTABIDIR!
    Yatak odasında başucu kitap olmak
    veya nihâvent makamından okunmak için gelmemiş;
    üzerinde düşünülüp anlaşılıp, içindeki gerçeklerin keşfedilmesi, idrak edilmesi, hissedilip yaşanması için gelmiştir!

    Kur'ân-ı Kerim,
    'RÛHU' ve HEDEFLERİ' îtibâriyle,
    insanlık yaşadıkça onlara ışık tutup yol gösterecek
    ZAMANÜSTÜ KİTAP'tır!

    Kur’ân-ı Kerim’i, geldiği toplumlara yaptırttığı aşamalarla bloke edip; “insanlığa edindirdikleri orada bitmiştir; dolayısıyla o çağa ait bir kitaptır”, diye kayıtlamak, Kur’ân ’a büyük zulûmdür; bu da “Kur’ân RÛHU”nu algılayamamaktan ve Kur’ân'ı “OKU”yamamaktan kaynaklanan bir olgudur! .

    AHMED HULUSİ ' nin eserlerinden alınmıştır.

    Kur'an ın evrensel kitap oluşunu ve sonsuza dek neden geçerli olduğunu çok farklı ve yepyeni bir bakış açısıyla okumak için tıklayın..www.ahmedhulusi.com

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Her geçen gün mucizeviliği daha iyi anlaşılan Allah kelâmı... Kur'an düşünen insanlar için açık bir delil ve mucizedir. Ama düşünen insanlar için...

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Şu bir gerçek ki, Cenâb-ı Allah’ın çekirdekler halinde sarıp sarmalayıp kâinata ektiği ilmî hakikatler anlaşıldıkça ve bu sahada zirvelere doğru tepeler aşılıp yollar geçildikçe Kur’ân daha da bir gençleşecek.. ve her gün daha fazla su, ısı ve ışık alan bir çiçek gibi tazelenip açılacak ve ışığını zihne, kalbe daha bir nüfûz edicilik ve parlaklıkla neşredecektir. Ve, kimbilir sînesinde taşıdığı daha ne hakikatleri ve bilinmezleri insanlara sunacak ve bu mevzuda daha ne âyetler sergilenecek...! “Onlara âyetlerimizi dış âlemlerde ve kendi içlerinde göstereceğiz ki, O (Kur’ân) ın hak olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabb’inin herşeye şahit olması yetmez mi? ” (Fussilet, 41/53) . Evet, âyette “Se-nürî” kullanılmakla, Sahabe’ye: “pek çok âyetlerimizi siz henüz bilmiyorsunuz, onları ileride göstereceğiz”, “hüm” kullanılmakla: “size değil, onlara, başkalarına, sonra geleceklere göstereceğiz” ve “yetebeyyene” kullanılmakla da, “belki hemen değil, peşpeşe gelen ve birbirini tamamlayan araştırmalar ve telâhük-ü efkâr neticesinde Kur’ân’ın hak olduğu ortaya çıkacak” denmektedir.

    İlimler, şimdilerde henüz emeklemekten kurtulup ayakta durmaya çalışmaktadır. Şimdiye kadar ileri sürülen onca nazariyeden belki pek azı hakikat olarak ortaya çıkmış ve Kur’ân’la tetâbuk edebilmiştir. İleride her sahada alınacak mesafelerle Kur’ân’ın daha pek çok hakikatlerine yaklaşılacak ve ilimlerin ortaya koyacağı gerçekler, Kur’ân’da ifadesini bulup, artık değişmez gerçekler olarak kalacaklardır. Bugün, diyelim ki, çok uzaklarda bulunan yıldız veya yıldız kümeleri hakkında söylenen sözler, şimdilik onlara olan uzaklığımız kadar hakikatten uzak olabilir. Ama, belki zamanla o yıldız kümelerine yaklaşılınca, onlar hakkındaki bilgi ve sözlerimiz de hakikate o derece yaklaşacak ve neticede birer değişmez hakikat olarak arz-ı endam edecektir. Bu şekilde ilimlerin hakikate, dolayısıyla Kur’ân’a yaklaşmasıyla değişmez hakikatler ortaya çıkacak ve hakikatte konuşan yine Kur’ân olacaktır. O zaman insan, faraziyeleri değil, hakikatleri konuşacak ve hakkında konuşulan da “âyât-ı tekvîniye” olacaktır. O gün üç ayrı istikamette veya yolda birbirinden habersiz gidiyor gibi görünen Kur’ân, insan ve kâinatın temelde aynı hakikatleri dile getirdiği ve Kur’ân’ın nabzının “insan ve kâinat” diye, kâinatın nabzının da “Kur’ân” diye attığı ayân-beyân ortaya çıkacaktır. Evet, o gün, kâinatı anlayan dünyayı, Kur’ân’ı anlayan ahireti, ikisini birden omuzlayansa hem dünyayı, hem de ahireti elde edecektir.


    (http://www.tr.fgulen.com)

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Kitabullah.

  • Hakan Ateistim
    Hakan Ateistim

    'Peygamberin yapmadığı şeyi yapmak nasıl doğru olabilirdi? ' diye düşünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. işin gerçekleşmesi için de Zeyd Ibn Sabit'e görev verildi. Zeyd 'Ebubekir bana 'Sen akıllı bir gençsin. Peygambere vahiy yazdığın için senin başaracağına güveniyorum. Araştır ve topla Kuran ayetlerini' dedi, Tanrıya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yükleyip taşımayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelmeyecekti. Yani Kuran'ı derlemek kadar.' diyor ama sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor:

    'Kuran (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarından, küçük taşlardan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim. işin sonunda, Tevbe (Beraat) suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu'l-Ensari'de buldum. Ki, başkasında bulamamıştım bu parçayı'. Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresinin sonundaki ayetleri (128 ve 129.ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu

    Böylece Zeyd, Kuran ayetlerini derleme işini yaparken iki kaynağa başvurmaktaydı: Ayetlerin yazılı olduğu nesneler (ağaçlar, taşlar..) ve ezber bilenlerin bellekleri.

    Ebubekir döneminde yazılan Kuran için başvurulan ezbercilerin başka deyişle hafızların sayısı Müslümanlar arasında tartışmalıdır. O döneme ilişkin kaynaklardan Buhari'nin 'e's-Sahihi'nde yer alan üç hadisten anlaşıldığı kadarıyla Kuran'ın tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 kişi olduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda, Peygamber dönemindeki 'hafız'ların, yani Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı pek azdı. Buhari'nin 'e's-Sahih'inde geçen hadis şöyle:

    Birinci hadis: Amr Ibnu'l-Ass anlatıyor: Peygamberin 'Kuran'ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes'ud'dan, Salim'den, Muaz'dan ve Übeyy Ibn Ka'b'den' dedigini işittim. (Buhari, Fadailu'l-Kuran 8.)

    İkinci hadis: Enes anlatıyor: 'Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kuran'ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu'd-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd.' (Buhari.)

  • Hakan Ateistim
    Hakan Ateistim

    Kuran nasıl derlendi?

    Kuran ayetleri bugünkü biçimi ile yazılıp bir araya getirilmiş değildi. Hadislerde peygambere vahiy olan ayetler çeşitli nesneler üzerine yazılıydı; hepsi de dağınık durumdaydı. Ayetler 'Lihaf' (küçük taşlar) , 'Rıka' (deri ağaç yaprağı, bir çeşit kâğıt) , 'Ektaf' (deve ve koyun kemikleri) , 'Usub' (agaç parçası' gibi nesnelere yazılmıştı.


    Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasına ilk kez Halife Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekleştirildi.
    Bir aktarma da 'bunların tümünün peygamberin evinde, bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu' da açıklanır.

    Buhari'nin yer verdiği bir hadise göre; 'dinden dönüş' (ridde) olayları ve bu olaylar nedeniyle savaş hali vardı. Kuran'ı ezber etmiş kişilerin bir bölüğü ölmüştü. Ölenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden Kuran'ın orada burada yazılı ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline getirilmeliydi. Hattaboğlu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir'e anlattı. Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü.

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Namertler kârını arar haramda
    Yazıldılar cümle esrar Kur'anda
    (Molulu Revai)

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Sağlam bilgi ve sağlam düşüncenin başı Kur'ân, doğru ifadenin, mantikî beyanın esası da yine Kur'ân'dır. O'nun ilk muhatab-ı zîşânı, bütün peygamberlerin efendisi, o Furkan-ı Zîşan da bütün semavî, gayri semavî kitapların sultanıdır.. öncekiler, O'nun gelip geçeceği yollara işaretler koymak ya da bayraklar dikmek için gelmişlerdir; sonrakiler de -biraz da kendi ruhlarının desenine göre- O'na şerh, haşiye ve dipnot düşmek için... eskiler, misalî fotoğraflarında, yeniler de, O'nun vücudî resimlerinde, meydana getirdiği büyük tesir ve inkılâplarda O'nu görmüş, O'nu tanımış ve O'na 'Söz Sultanı' diyerek saygıyla dillerini yutmuş ve karşısında el pençe divan durmuşlardır. Kur'ân, değişik dalga boyundaki ışık ve renklerini yeryüzüne salarken, kadirşinas ruhlar da gözlerini ondan hiç ayırmamış ve bütün gönülleri ile O'na yönelmişlerdir.. evet O, bir çağlayan gibi göklerden gönüllere boşalırken, hüşyar sineler de, bağırlarını O'na açıp, damlasını bile zayi etmemeye çalışmışlardır.

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Kur'an, bir hamlede en kuytu yerlere bile sesini duyurmuş ve şerare yapan bütün uğursuz hırıltıları bastırmış.. ön yargılı olmayan her düşüncede kevser çağıltıları duygusu uyarmış.. ve fethettiği sinelerde hicran ateşlerini söndürerek, bütün ruhlarda vuslat arzu ve ümidini coşturmuştur. Sopsoğuk tabiatlar onunla hararetlenmiş, ebed arzusuyla yanıp tutuşan gönüller de onunla serinlemişlerdir.

  • Ömer Özcan
    Ömer Özcan

    Kur‘ân, dünden-bugüne kendisine gönül verenleri aldatıp-şaşırtmadığı gibi, bundan sonra da aydınlık iklîmine teveccüh edenleri aldatmayacak hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Zirâ, inanıyoruz ki, zihinler müspet fenlerle aydınlandığı, gönüller Hakk mârifetiyle şahlandığı ve varlık, ilim ve hikmet adesesi altında tedkîk ve araştırmaya tâbî tutulduğu sürece, ilimler adına verilen her hüküm Kurân’ın ruhuna uygunluk içinde cereyan edecektir.

    Evet O, her zaman insanları ilme, ilmî araştırmaya, düşünce ve düşüncede sisteme, kâinat kitabını okumaya ve varlığın esrarını kavramaya davet edip yol gösteren bir kitap olmuş ve hakikî çıraklarını hep düşünen ve araştıran insanlar arasından seçmiştir.

  • Serdar Suyadal
    Serdar Suyadal

    Kitapların en mukaddesi Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) en büyük mucizesi. Hükümleri kıyamete kadar geçerli olan ve Allah tarafından korunan Allah kelamı. Allah (c.c) hepimize Onu anlamayı ve Onun istediği şekilde yaşamayı bize nasip etsin.

  • Emin Şimşek
    Emin Şimşek

    Soru: Kur'ân Okumada Asgarî Bir Ölçü Var midir?

    Cevap: Selefi sâlihîn, Kur'an okumanyn minimumu üzerinde durmus, her gün bir miktar okunmali demislerdir. Bu hususta söylenilenleri, 'Kur'ani Kerim en hizli haftada bir, ortalama onbes günde bir, en az ayda bir defa hatmedilmelidir; eger ayda bir defa olsun hatmedilmiyorsa, Kur'an metruk(terk edilmis) sayilir.' seklinde özetleyebiliriz

    (Kirik Testi - M.Fethullah Gülen)

    Alinti:
    http://www.antoloji.com/grup/fethullah-gulen

  • Didem Kahraman
    Didem Kahraman

    KUR´AN-I KERIM yüce Allah´in kullariyla olan maddi bagidir.
    Rakipsizdir,
    Sifa ve rahmettir,
    Hz.Muhammed´ in(S.A.V.) gönlündeki mucizedir.

  • Ozlem Celik
    Ozlem Celik

    okumak istediğim..okuyamadığım..okumadığım..okumadığım için pişmanlık duyduğum..

  • Emin Şimşek
    Emin Şimşek

    Kuran konuşuyor Atesit Sarsılıyor - 3

    DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI

    'Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor... (Zümer Suresi, 5) '
    Bu ayette 'sarıp örtmek' olarak tercüme edilen Arapça kelime, 'tekvir'dir. Tekvirin tam karşılığı ise 'yuvarlak bir şeyin üzerine bir cisim sarmak'tır. Dolayısıyla ayette, gece ve gündüzün dünyanın üzerinde tekvir edildiği bildirilerek dünyanın yuvarlak olduğuna işaret edilmektedir.

    Oysa Kuran’ın indirildiği dönemde ise Dünya düz bir yüzey olarak düşünülüyordu. Dünyanın yuvarlak olduğu bilinmiyordu.
    Bu devirde vahyedilen Kuran'ın dünyanın yuvarlaklığına işaret etmesi, Kutsal Kitabımızın Allah'ın sözü olduğunun sayısız delilinden birid

  • Emin Şimşek
    Emin Şimşek

    Kuran Konuşuyor Ateist SARSILIYOR -2



    PARMAK İZİNDEKİ KİMLİK

    'İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak bir araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor? Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-yeniden düzene koymaya güç yetirenleriz. (Kıyamet Suresi, 3-4) '

    Şu an dünya üzerinde yaşayan ve tarih boyunca yaşamış olan insanları düşünelim.
    Bu insanların herbirinin parmak izleri birbirinden farklıdır.
    Hatta aynı DNA dizilimine sahip olan bu tek yumurta ikizlerinin bile...
    Çünkü parmak izinde çok özel bir tasarım vardır.
    Parmak izi doğumdan önce cenin üzerinde son şeklini alır ve kalıcı bir yaralanma olmazsa ömür boyu sabit kalır.
    İşte bu nedenledir ki parmak izi, herkese özel, çok önemli bir 'kimlik kartı' sayılır. Bilim adamları bu önemli özelliği ancak 19. yüzyılın sonlarında keşfetmişlerdir.

    Fakat bundan 1400 yıl önce indirilen Kuran'da, o dönemde kimsenin dikkatini dahi çekmeyen parmak izlerinin önemi açıkça vurgulanmıştır:

  • Ramazan Karimiş
    Ramazan Karimiş

    rehber
    ışık
    nur
    hayatın anlamı
    hayatın ta kendisi

  • Emin Şimşek
    Emin Şimşek

    Kuran Konuşuyor Ateist SARSILIYOR -1

    EVRENİN GENİŞLEMESİ

    Günümüzde ileri teknoloji sayesinde yapılan araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenle ilgili birçok sırrı aydınlığa çıkarmaktadır.
    Bunlardan biri de, evrenin sürekli genişlemekte olduğudur.
    Bu genişleme ilk kez 20. yüzyılın başlarında gündeme geldi. Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.

    Daha sonra bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı:
    Amerikalı astronom Edwin Hubble, kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken ilginç bir gerçekle karşılaştı.
    Yıldızlar ve galaksiler sürekli olarak birbirlerinden uzaklaşıyordu.
    Bu, astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biriydi.
    Çünkü her şeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren, sürekli 'genişleyen' bir evren anlamına gelmekteydi.
    Evrendeki cisimler tıpkı şişirilen bir balonun yüzeyindeki noktalar gibiydi.
    Balonun yüzeyindeki noktalar balon şiştikçe birbirlerinden nasıl uzaklaşıyorsa evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden öyle uzaklaşıyordu.Kuran-ı Kerim’in indirildiği 14 asır öncesinde ne teknoloji gelişmişti ne de astoronomi bilimi… Henüz hiçbir insan bu bilimsel gerçeğin farkında değildi.Ama ayetlerde evrenin genişlediği açıkça bildiriliyordu:

    Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz onu genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

    Kuran-ı Kerimi bir beşer kelamı olduğunu iddia edenlere duyrulur....

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    Görmeyenlere yazmaya çalışan kardeşlerim düşünenden başka kim ders alır, bari esas görenlere örnek olsun:

    'Peygamber Efendimiz her zaman güler yüzlü, yumuşak huylu ve engin gönüllü idi. Asla asık suratlı, katı kalpli, kavgacı, şarlatan, kusur bulucu, dalkavuk ve kıskanç değildi.'

    'Ne kötü söz söyler, ne de kimseye kötülük etmek isterdi. Resulullah konuşurken sözleri birbirine ulamaz, uzatmazdı. Sözü ayıra ayıra söyler, dinleyenlerin gönüllerine sindirirdi. Bir şey anlatırken de kelimeleri tane tane söylerdi. O kadar ki, isteyen onları sayabilir, ezberleyebilirdi.'

    'Hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten gelir, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayâl kırıklığına uğratmaz ve onları isteklerinden bütünüyle mahrum etmezdi.'

    'Üç şeyden titizlikle uzak dururlardı: Ağız kavgası, boşboğazlık ve faydasız şeyler. Şu üç husustan da titizlikle sakınırlardı: Hiç kimseyi kötülemezler, kınamazlar ve hiç kimsenin aybı ve gizli yanlarını öğrenmeye çalışmazlardı.'

    - o -

    Duymayanlara bağıran kardeşlerim, düşünenden başka kim ders alır, bari duyanlara ibret olsun:

    Hz. Ömer zamanında kaviminin dini ve namusu için öfkeyle sıktığı kılıcı ile peygamberimizin evinin yolunu tutmamış mıydı?

    Bizler Hz. Muhamed'i ve sahabesini yüceltiyoruz ama hepsi sonradan müslüman olan insanlardı. Düşünelim lütfen, bizler o gün peygamberimizin yanında olsaydık, peygamberimizi öldürmek için gelen Hz. Ömer'e ne yapardık? Ama o sevenlerine de durun dedi ve kapısı açık Hz. Ömeri bekledi çünkü sünnet dediğimiz de Allah'a teslim olmaktır, nedir gibi bir site de ölüm tehditleri yağdırıp hırlamak değildir.

    - o -

    Vicdanı sızlamayanların üzerine giden kardeşlerim, düşünenden başka kim ders alır, bari anlayanlara öğüt olsun:

    'Beri gel, beri! Daha da beri! Niceye şu yol vuruculuk?
    Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...'
    (Mevlana)

  • Hakan Ateistim
    Hakan Ateistim

    Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
    Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: 'Şüphesiz Allah bir kulu sevdiği zaman, Cebrail'i çağırır ve: Ben filanı seviyorum, sen de onu sev diye emreder. Cebrail de onu sever. Sonra Cebrail semada seslenip: Allah filan kimseyi seviyor, binaenaleyh siz de onu seviniz! der. Artık gök ahalisi de onu severler. Sonra yeryüzüne onun için (Allah tarafından) kabul konulur. Allah bir kula buğz edince de Cebrail'i çağırır ve: Ben filanı sevmiyorum, sen de onu sevme diye emreder. Cebrail de onu sevmez. Sonra Cebrail gök halkı içinde: Allah filan kimseyi sevmiyor, siz de onu sevmeyiniz diye nida eder. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra onun için yeryüzüne (Allah tarafından) buğz ve nefret konulur.'


    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası [Sadece Arapça]: 4772

  • Melike Kübra
    Melike Kübra

    kuran insanların kullanma klavuzu
    zaman yaşlandıkça kuran gençleşiyor

  • Mustafa Tamer
    Mustafa Tamer

    kur'an bir felfese bir şiir bir ibretli hikayeler bir astronomi bir biyoloji bir fizik ama hepsinden öte bir HİDAYET ve TEK KURTULUŞ REHBERİdir...

  • Ahmet Dinler
    Ahmet Dinler

    affet kitab-ı kebir seni hakkıyla anlatamadık

  • Boran
    Boran

    İnsan olana edep ve terbiye vermek için gönderilmiş bir kitaptır. O yüzden Kuran'ın takipçileri isteseler de edepsiz olamazlar...

  • Murat Yılmaz
    Murat Yılmaz

    Bence dünyada bulunan en değerli kitap. İnsanların yazmayı başaramayacağı bir rehber.

  • Qqqq
    Qqqq

    Yüce Yaratanın lütfedip bize gösterdiği yol, kılavuzumuz. başım üstüne

  • İnci
    İnci

    bir kimse sadece O'nun kelimelerini okuyarak Kur'an'daki doğruları kavrayamaz. Bunları kavrayabilmek için kişinin iman ile küfür, İslâmî ile gayri İslâmî, hak ile bâtıl arasındaki çatışmada etkin bir rol alması gerekir. Bir kimse, ancak, O'nun mesajını kabul edip, tüm insanları bunu kabul etmeye çağırdığında ve O'nun Hidayet'i üzere hareket ettiğinde O'nu anlayabilir. Ancak bu şekilde kişi, Kur'an'ın vahyedildiği dönemde olanları anlayıp tecrübe edebilir. Böyle bir kimse o dönemde, Mekke'de, Taif'te, Habeşistan'da karşılaştığı şartların aynısıyla karşılaşıp, Bedir'de, Uhud'da, Huneyn ve Tebük'te yaşanana benzer bir ateş çemberinden geçecektir. Ebu Cehil'lerle, Ebu Leheb'lerle, iki yüzlü münafıklarla, 'Yahudilerle', kısacası Kur'an'da bahsedilen her türlü insanla karşılaşacaktır. Bu mükemmel bir tecrübedir ve bu tecrübe etmeye değer bir husustur. Bu tecrübelerin herhangi bir safhasından geçerken kişi, şu şu safhalarda nazil olduğu ve hareketi yönlendirmek üzere, şu şu talimatları verdiği kendiliğinden belli olan bazı ayet ve surelere rastlayacaktır. Bu şekilde kişi, kelimenin sözlük anlamlarını tam kavrayamasa, gramer ve belâgatın inceliklerini tam çözümleyemese bile, Kur'an sahip olduğu ruhu kendiğinden ortaya koyar. Aynı formül, O'nun emirlerine, ahlâkî öğretilerine, ekonomi ve kültürle ilgili talimatlarına ve insan hayatının çeşitli yönleri ile ilgili kanunlarına da uygulanabilir. Bunlar pratiğe aktarılmadıkça anlaşılamazlar. O halde, O'nu pratik hayattan uzaklaştıran kişiler ve toplumlar, sadece dudaklarıyla okuyarak O'nun anlamını kavrayıp ruhunu idrak edemezler.

  • İnci
    İnci

    Kur'an'ın ele aldığı konu, 'insan'dır. O, insanı felâha veya helâka götüren hayat tarzlarını anlatır.

    Kur'an'ın metni boyunca vurgulanan ana fikir, Hakk'ın açıklanması ve buna dayanan Doğru Yol'a davettir. Kur'an, gerçeğin, (Hakk'ın) , Allah'ın, Hz. Adem'i (a.s) halife tayin ettiğinde kendisine vahyettiği ve O'ndan sonra gönderdiği diğer bütün peygamberlere vahyettiği gerçek (Hakk) olduğunu ve bütün peygamberlerin aynı Doğru Yol'u öğrettiklerini bildirir. İnsanlar tarafından bu Hakk'a aykırı olarak, Allah, insan, evren, insanın Allah'la ve diğer yaratıklarla ilişkisi hakkında icat edilen tüm teoriler yanlıştır ve bunlar üzerine kurulan hayat tarzı sonuçta insanı hüsrana götürür.

    Vahyin hedef ve gayesi ise, insanı Doğru Yol'a çağırmak ve cahilliği nedeniyle kaybettiği veya günahkârlığı nedeniyle yüz çevirdiği Hidayet'i onlara sunmaktır.

  • Emin Şimşek
    Emin Şimşek

    KURAN Rehberimiz,

    Kuran, Allah'ın (C.C) biz insanlara mesajını ulaştırmak için Efendimiz (SAV) aracılığıyla gönderdiği muhteşem, tükenmez, asırlar yaşlandıkça gençleşen, bizlere Allah'ın rızasını kazanmak yolunda yol ve yöntem gösteren en büyük Teorik Rehberdir. Ona sahib çıkanlar ne kaybetmiştirki, onu kaybedeneler ne kazanmıştırki....

    Ey Yüce Kitab, sana hakkıyla sahib çıkan, yaşayan, anlatan ve öğreten insanlardan olmayı Allah(CC) bize lutfeylesin....

  • Selami Türker
    Selami Türker

    BİR ZEYL

    İstikbalin Hakim-i Mutlakı Kur'andır.

    Sual: Gayet müdakkik birkaç zat dediler ki: Bu feylesoflar gibi yüzer tane mütefekkir feylesofların kat'i kanaatla tasdiklerinin verdiği kuvvet ve kanaat binler gavur feylesofların inkârları bir zarar vermiyor mu? Bir şüphe getirmiyor mu?

    Elcevap Ayet-ül Kübra Risalesinin başında mukaddemedeki izaha havale edip burada kısaca cevap veriyoruz..

    'Müsbet mes'elede isbat edici iki adam menfice inkâr yoluna sapan binlere tereccüh eder' diye bir kaide-i mukarreredir. Meselâ: Ramazanın başındaki hilâli gören iki şahit ispat cihetinde görmeyen ve nefyeden binler adamın inkârını hükümden iskat ettiği gibi Karlayl ve Bismark'ın Kur'anı ve Risalet-i Muhammediyeyi isbat suretinde tasdrikleri yüzbin nefyeden münkir feylesofların inkârı değil bir şüphe, belki bir vesvese vermemek gerektir. Hem meselâ bir iki adam ispat suretinde deseler: 'Pek hârika ve semavata yol açan bir maden dünyada var.' Yerini veya nümunesini görtermekle kolayca davasını ispat ettikleri ve onu inkâr edenler bütün dünyayı aramak taramakla hiçbir yerinde bulunmadığını göstermekle ve binler müşkilâtla o menfî davalarını ancak ispat edebilirler.

    Aynen bu misâl gibi, Bismark ve Karlayl ve emsâllerinin hakaik-i Kur'aniye ve risalet-i Muhammediyeyi ispatları gayet derecede kanaat verir. Ve o hakaik-i müsbeteyi nefyeden binler münkirlerin davalarını hiçe indirir. O münkirler âlem-i gayb ve şehadeti aramak taramakla, bin müşkilâtla o menfi davayı ancak ispat edebilmeleri için onların inkârları hiç bir ehl-i îmana hiçbir vesvese ve vehim vermemek lâzım gelir. Hem ispat ediciler birbirine kuvvet verdikleri için Karlayl ve Bismark gibi gayrimüslimler milyonlarla ehl-i îman feylesofların ispatına dayanıp kuvvet alıyorlar. Nefyedici münkir ise birbirine kuvvet veremez.

    'Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar.'

    Onun için hadsiz ehl-i inkâr değil, bu hadsiz ehl-i ispata karşı belki, iki ehl-i ispata karşı gelemez. Bu hakikati Risale-i Nur çok yerlerde ispat ettiği için kısa kesiyoruz.

    Said Nursî (r.a)