Kültür Sanat Edebiyat Şiir

İbn Arabî sizce ne demek, İbn Arabî size neyi çağrıştırıyor?

İbn Arabî terimi Ferhad Balcı tarafından tarihinde eklendi

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    arabi derki:
    bir zerrecik yerrinden kayıp oynasa
    alem harab olurdu baştan aşağıya.

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    ŞEYH MUHYİDDİN İBN-İ ARABİ ADEM KELIMESINDEKI HIKMET-I ILAHIYE Hak Sübhanehu ve Teala, sonsuz sayıdaki Güzel İsimleri’nden dolayıdır ki, bu İsimleri’nin aynlarını görmeyi diledi, veya dilersen şöyle de diyebilirsin: (Varlığının küllî oluşundan dolayı) varlıkla niteleniyor olmaklığıyla, Emr’i (yani, vahidiyet mertebesinde, bütün İlahi İsimlerin aynlarının tecellisini) kendine içkin kılan toplayıcı-varoluşta [kevn-i cami] (yani, İnsan-ı Kâmil’de, İnsan-ı Kâmil’in hakikatinde) Kendi ayn’ını görmeyi ve bu toplayıcı-varoluş’la Kendi sırrını Kendine zahir kılmayı diledi. Çünkü bir şeyin kendini kendinde görmesiyle, kendini kendine ayna olabilecek bir başka şeyde görmesi aynı değildir: Kendini aynada görmek, bakılan yerden yansıyan bir suretin zahir olmasıyla olur. Bu (yansıyan) suretin kendisine zahir olması için, bu yerin (yani, aynanın) olması ve kendisinin bu yere tecelli etmesi gerekir.

    Hak bütün bir alemi –yaradılışı kusursuz olmakla birlikte– ruhtan yoksun bir ceset olarak yarattı. Dolayısı ile alem, cilâsız bir ayna gibiydi. Ama, İlahi hükmünün şanı gereği, O hiçbir zaman, üflenen İlahi Nefes olan İlahi Ruh’u kabul etmeyecek bir mahal hazırlamamıştır [tesviye]. Ve Ruh’un kabulü, bu ruhtan yoksun alem suretindeki, daimi tecellinin bitimsiz feyzini kabul etme istidadının açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Böylece, (bu bitimsiz feyzi) kabul-edici [kabil] olan dışında bir şey kalmaz — ki, bu kabul-edici’nin (yani, ayn-ı sabitenin) ortaya çıkışı da Feyz-i Akdes’tendir (yani, ayan-ı sabite, Zat’ın tecellisi yoluyla –Zat’ın Kendine ilişkin ilminin suretleri olarak– ortaya çıktığı için Hak’tan başkası değildir) . Ve başlangıçta ve sonda, her şey O’ndan olduğu gibi, yine her şey O’na döner. İmdi Emr, alem aynasının cilâlanmasını gerekli kılınca, Âdem bu alem aynasının cilâsı ve bu suretin ruhu oldu. FUSUS EL-HIKEM

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    İNSAN:
    Büyük Alemin bir minyatürüdür... İnsan varlığı, alemden daha da küçük olsa da, o Büyük Alemin bütün hakikatlerini kendisinde toplamaktadır. Bu sebepledir ki, bilge insanlar, bu aleme Büyük İnsan (İnsan-ı kebir) adını veriyorlar.
    Fusüs ul-Hikkem
    MUHİDDİN ARABİ

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    vahdeti vücut:mana yolcularının son durağı sayılır.ondan öte ne bi yol vardır nedebir hal veya makam.
    muhittin arabi

  • Metin Bedir
    Metin Bedir

    “Sizin taptığınız Allah ayaklarımın altındadır” sekiz asır kadar önce yaşamış yüksek ilimlere sahip bir Allah dostu olan Muhyiddin-i Arabi’ye aittir. Vaaz verdiği kürsüde müslümanlara bu sözleri söylerken ayağı ile yere vurmuş. Sonra tutuklanmış idam edilmiş. Şeriat görünene göre hüküm verir dedik ya.. O yüzden idamı gerekiyordu. Olaydan birkaç yüz yıl sonra, Yavuz Sultan Selim Han, düşünmüş düşünmüş ve o kadar muazzam ilimlere sahip bir Allah dostu böyle bir söz söylemişse bir hikmeti vardır diye oranın kazdırılması araştırılması gerektiğini söylemiş. O Allah dostunun o sözü söylediği noktayı kazdırmış. Kazılan yerden altın paralar çıkmış.

    Yani o büyük zat o zamanın müslümanlarına şunu demek istemiş: “Sizin Allahınız para olmuş. Siz paranın kulusunuz. Sizin Allahınız (para) ayaklarımın altındadır.”

  • İlayda Kambur
    İlayda Kambur

    Kanaat belirtmek...
    İlahi.
    Şerhi okunur. Sonra da şerhinin şerhi. Ve dahi onun da şerhi vardır.
    Tavşanın suyunun suyunun suyunun çorbasını yapar bu ehli cehl. Affola.

  • Fatih Yılmaz
    Fatih Yılmaz

    http://www.ibnarabisociety.org/index.html

  • Mâi Eflatun
    Mâi Eflatun

    Bir âşık...Şeyh-i ekber diye yâd edilir...

    mutasavvıflar içinde sanıyorum en çok bilinenlerdendir kendileri...

    Fütuhat el- mekkiye en bilinen eseri...Bildiğimiz bu eserinde ilham yoluyla aldığı ilmin detaylarını gösterir bizlere Arabî...

    Bu eserinde devrinin ve önceki dönem alimlerinin fikirlerini de irdelemiş,kaleme almıştır.

    Arabî'ye göre insanın Allaha ulaşması için bilgelik yeter sebeptir...

    buradaki bilgelikten kasıt ruhanî yolculuk elbetteki...

    eserinde anlattığı ilahi aşk sadece kendi deneyimlemerinin özüdür...ne bir akademik araştırma ne de bir ilmî derleme değildir...

    Bilirsiniz kesbî ve vehbî ilim vardır...kesbî ilim gayret edip ısrarla istenildiğinde verilen ilim,vehbî ilim ise ihsan ve ikram edilen ilimdir...

    işte Arabîdeki ilmi kesbî ilim olarak sınıflandırırsak sanırım yanlış olmaz...

    Arabî 'de şu vardır...okuduğunuz eserlerini anlarsınız evet..ancak anlamanın ötesinde yorum yapabilmek ve onu ifade edebilmek işte bu fasıl zordur...

    Arabî'nin varlık fesefesine girmiyeceğim burada..

    ancak bu konuya derinden temas ettiğini de ifade etmeden geçmiyelim...

    harfler (hurufat) üzerine de yine ibn Arabî'nin enteresan yorum ve tesbitleri vardır..
    bir elif harfi üzerine sayfalarca tez büyüklüğünde açılımlarını okuyabilirsiniz.. benzer biçimde nun sad ve bunlara benzeyen çanakları olan harflere dair de ilginç yorumları var...
    misal:Arabî'de elif harfi her harfin ve sesin çıkış noktasıdır ve varlığın kaynağı ondadır...vücudu temsil ettirir Arabî elif harfine ki bu da Allah'ı sembolize etmektedir..diğer harfler ise elif'in görüntüleri tecellileridir...yani bütün harfler eliften oluşur ve bütün harfler elife dönüşür..ama elif diğer harflere dönüşmez....*

    *sözü fazla uzattım evet,kesmek gerek de nerde nasıl... ;)