Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir...
Burada ince bir detay var. Bu hitap Hz. Peygambere. (e'cebeke) ayette geçen ve bir çok mealde hoşuna giden anlamına gelen kelime) bu kelime tefsirlerde ve arap terminolojisinde büyülenmek manalarına da geliyor. Aşık olmak mecnun olmak....
Buradan sonrasını yorumsuz bırakıyorum hocam.... saygı ile
-Beni bu onulmaz derde iten sensin. Safâyı sen sürdün, acıyı ben çektim. Nimet senin, zahmet benim oldu. Sen sevinirken, kaygılanan ben oldum. Bakışlarını arttırdıkça sen, dertlerimi çoğalttın benim. Zafere eren sen, hezimete uğrayan ben. Sen emirlerine itaat edilen hükümdar oldun, ben senin peşinde koşan tebaan. Sen emîr, ben esir. Melik iken memlük (kul) ettin beni. --->>>>
İki gündür forumumuzda güzel konular konuşulmuş. Sevgiden aşktan söz edilmiş. Es geçemedim son zamanlarda okuduğum bir İskender Pala kitabından bir alıntı ile katılayım ben de sohbete istedim. (geçte olsa ::))
Hep benim bu silme huyum yüzünden tel nosunu kaydettiğim pasif yazılarımı silmemle o da silinmiş oldu. Şimdi olsaydı arar sorardım . Anti sosyal olmak hiç iyi bişey değil ,kendimden biliyorum
Hocam, "insanı vahşileştirip acımasızlaştırsalar da" 'insani yanını pek yok etmezler' de ki pek nedir merak ettim? Acımasız ve vahşileşmiş ama insani yanı duruyor...
Sevgi bütün yaraları iyileştirip bütün savaşları durduracak güçtedir. Evet ama neden hala dünyada bu kadar kötülük var? Sevgi denen şey yeryüzünden çekilmiş mi? :((
Yerel ve küresel olarak sosyal eşitsizliğin en büyük örneği yoksulluktur. Esas sorun olan, bu durumun bütün dinlerde, din tarafından meşrulaştırmaya çalışılmasıdır. İyi biliniyor ki ; toplumsal hayatın hemen her alanında insanlar , dini kendilerine referans alır bütün yaptıklarını inanç yoluyla izah etmeyi seçerler... Yoksul insanlarda yoksulluklarını din ile kabullenme yoluna giderler.
Aslında çok kolay. Ve insanın kendisine de iyi gelen bir şey ama yapamıyoruz demek ki... Yapabilen insanların çoğalması temennimiz ne diyelim. Başta kendi nefsime bu sözlerim. Kim bilir nerde kaç defa böyle hayatları ıskalayıp gözden kaçırdık.
Hayatın kendisi zaten hiç adil değilken üstüne bir de insanların kalpsizliği. O kadar az ki... Kimisi sokaktaki çocuğa parkı bahçeyi kıymayacak kadar kalpsiz, kimisi de eve gelen işçilere en güzel yemekleri yapacak kadar Nahif düşünceli ve güzel kalpli . Böyle güzel kalpli insanlara kurban olsun dünyanın gerisi... Günaydın herkese.
Bir sosyal deney yapıyorlar, üstü başı eski bir çocuk kış günü sokakta titriyor. Durakta veya yol kenarında ama bir tek kişi bakıp ilgilenmiyor. Aynı şekilde iyi giyinimli bir çocuk üşüyor yine aynı yerlerde oradan geçenlerin çoğusu sahip çıkıyor çocuğa.
Şiirde fonetik çağrışım açısından Tanrı kelimesi kullanılıyor genelde. Tanrı mı Allah mı? Hariç, diğer söylediklerinizin tamamına katılıyorum hocam. Tanrı ve Allah lafızları konusunda pek kafam net değil ;)) Biraz etimolojik bir arkaplanı da var bu mevzunun. Ama dediğim gibi Allah lafzının kullanımından yanayım naçizane fikrim.
Şule hocam, tasavvufun üstatları Allah lafzı yerine onlarca terim kullanmışlar. Örneğin Yunus Emre. Calap demiş, tanrı demiş. Mevlana sevgili bile demiş. Gelin kim damat kim belli değil ama bir düğün gecesinden bahsedilir. Ve Menakibul Arifin isimli kitapta Ariflere dair menkibeler ve şiirlerinden bahsedilir. Savunarak üstelik... Mevlana'nın Şemsi Tebrizi ile diyalogları yine kendi oğlunun ağzından anlatılır... (Edit: Allah isminin kullanılmasından yanayım :))
Yaşadığımız coğrafya özelinde dünyanın geneline de bakabiliriz. Şöyle diyelim. Bugün savaşa, yoksulluğa, sömürüye mahkum edilmiş ülkeleri çıkarsak şayet, yaşadığımız coğrafya da dahil çalışanların fazla seçeneklerinin olmaması onları yine de köle yapmaz. Bi zatihi bu söz hakkını savunmaya çalıştığımız kişiye de hakarettir. Bu mevzu çok uzar gider. Kavramlar ve terimler üzerinden yeni yeni konular açılır. Hayırlı akşamlar herkese
Ali can kardeşim sen şahsi olarak katılıyor musun bu fikre? Şahsen ben katılmıyorum... Köle=dayanıklı tüketim malzemesi Peki bu günün ücretli çalışanı öyle mi? Buna fakirliğe mahkum etmek diyebiliriz. Hatta daha ağır söylemlerde dr bulunabiliriz ama kölelikle bağdaştırmak biz zatihi çalışana hakaret olur. Zira alıp başını çıkabilecek tasarrufa sahip.
Kim bilir, belki kader bir gün karşınıza teninize dokunmadan ruhunuzu okşayabilen birini çıkarır... İnşallah.
Hayırlı huzurlu günleriniz olsun forumun değerli sakinleri.
Bütün temennilerinize âmin aminlerle...
Günümüz aydın olsun canlar...
Sayfanın güzel yürekli dostları...
Aşka düşmek sevgiye muhatap olmak hem de mecnun olurcasına insanın elinde olan birşey midir?
Gözden kalbe giden yolun hangi sahralardan hangi ummanlardan geçeceği bilinmez...
Bu yüzden evvelâ gözü korumalı.
Ahzap suresi 52. Ayet:
Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir...
Burada ince bir detay var. Bu hitap Hz. Peygambere. (e'cebeke) ayette geçen ve bir çok mealde hoşuna giden anlamına gelen kelime) bu kelime tefsirlerde ve arap terminolojisinde büyülenmek manalarına da geliyor. Aşık olmak mecnun olmak....
Buradan sonrasını yorumsuz bırakıyorum hocam....
saygı ile
Sana Can dedik, ey Can bezminde canımıza düşen!..
Canım diyoruz şimdi tekil gözyaşlarımızdan içimiz yana kavrula. Yüz bin kere, milyon kere Canım diyoruz. Hangi varlık değil ki Can'a muhtaç?
Yolunun belalarına bela! (evet) dedik, canımızdan yegân yegân yollar açtık yoluna. Bilmedik menzil uzak, azık noksanmış... Bilmedik, kervanlarımızı haramilermiş bozan, göç davulu, gulyabaniler elindeymiş. Bir lokma sevdasıyla Lokman'lara kıyıp nefis lokmalara adanmış nefslerini doyuran rehzenler sarmış çevremizi, bilmedik!
Kitab-ı Aşk
Ve aşk... Kalp ile göz arasında kutlu bir hadise.
Çoook sonraları kalp göze diyecektir ki:
-Beni bu onulmaz derde iten sensin. Safâyı sen sürdün, acıyı ben çektim. Nimet senin, zahmet benim oldu. Sen sevinirken, kaygılanan ben oldum. Bakışlarını arttırdıkça sen, dertlerimi çoğalttın benim. Zafere eren sen, hezimete uğrayan ben. Sen emirlerine itaat edilen hükümdar oldun, ben senin peşinde koşan tebaan. Sen emîr, ben esir. Melik iken memlük (kul) ettin beni.
--->>>>
İki gündür forumumuzda güzel konular konuşulmuş. Sevgiden aşktan söz edilmiş. Es geçemedim son zamanlarda okuduğum bir İskender Pala kitabından bir alıntı ile katılayım ben de sohbete istedim. (geçte olsa ::))
Sternberg 8 çeşit sevgi tanımlamış. Bunlar: Sevgisizlik, hoşlanma, delicesine sevgi, boş sevgi, romantik sevgi, arkadaşça sevgi, aptalca sevgi, tamamlayıcı sevgi.
Seç beğen al :)
Abla bir daha uzun süreli kaybolunca bile bir haber yaz buraya.
Malum, zaman iki yıldır biraz farklı seyrediyor.
Tekrar hoşgeldin.
Ben de bir şiir getirdim. En soğuk memleketten sıcacık bir şiir.
Gasilhane'nin keskin kokusunu ilk hissettiğin an dünyadan koptuğunu...
Bildiğin herşeye bilmiyorum diyeceksin
Tel numaraları genelde rehbere kaydedilir ama :))
Hep benim bu silme huyum yüzünden tel nosunu kaydettiğim pasif yazılarımı silmemle o da silinmiş oldu. Şimdi olsaydı arar sorardım .
Anti sosyal olmak hiç iyi bişey değil ,kendimden biliyorum
İnşallah sağlığı sıhhati yerindedir de sırf meşguliyetten gelemiyordur. :((
Hocam, "insanı vahşileştirip acımasızlaştırsalar da" 'insani yanını pek yok etmezler' de ki pek nedir merak ettim?
Acımasız ve vahşileşmiş ama insani yanı duruyor...
Şule hocam Rabia ablamdan haberin var mı? Nerelerde acaba? Hasta mı, hastası mı var? Merak etmekteyim. :((
Sevgi bütün yaraları iyileştirip bütün savaşları durduracak güçtedir. Evet ama neden hala dünyada bu kadar kötülük var? Sevgi denen şey yeryüzünden çekilmiş mi? :((
Yerel ve küresel olarak sosyal eşitsizliğin en büyük örneği yoksulluktur. Esas sorun olan, bu durumun bütün dinlerde, din tarafından meşrulaştırmaya çalışılmasıdır.
İyi biliniyor ki ; toplumsal hayatın hemen her alanında insanlar , dini kendilerine referans alır bütün yaptıklarını inanç yoluyla izah etmeyi seçerler...
Yoksul insanlarda yoksulluklarını din ile kabullenme yoluna giderler.
Aslında çok kolay. Ve insanın kendisine de iyi gelen bir şey ama yapamıyoruz demek ki...
Yapabilen insanların çoğalması temennimiz ne diyelim. Başta kendi nefsime bu sözlerim.
Kim bilir nerde kaç defa böyle hayatları ıskalayıp gözden kaçırdık.
Hayatın kendisi zaten hiç adil değilken üstüne bir de insanların kalpsizliği. O kadar az ki...
Kimisi sokaktaki çocuğa parkı bahçeyi kıymayacak kadar kalpsiz, kimisi de eve gelen işçilere en güzel yemekleri yapacak kadar Nahif düşünceli ve güzel kalpli .
Böyle güzel kalpli insanlara kurban olsun dünyanın gerisi...
Günaydın herkese.
Bir sosyal deney yapıyorlar, üstü başı eski bir çocuk kış günü sokakta titriyor. Durakta veya yol kenarında ama bir tek kişi bakıp ilgilenmiyor. Aynı şekilde iyi giyinimli bir çocuk üşüyor yine aynı yerlerde oradan geçenlerin çoğusu sahip çıkıyor çocuğa.
"Affetmek karşınızdakine bahşettiğiniz bir lütuf değil, zihninizi çöplerden arındırarak kendinize yaptığınız bir iyiliktir."
Affettiğimde öğrendim...
'Hayatından silmek istediklerini gerçekten sil, çünkü geri dönüşüm kutusunda bekletirsen; sistemini yavaşlatır."
Vücud sisteminde yavaşlama hissedenlere duyurulur :))
"Vücudun senden izin almaksızın yaşlanır. Ruhun ise sen izin vermedikçe yaşlanmaz.”
Hayat, ruhuma güzel bakmayı öğretti.
Şiirde fonetik çağrışım açısından Tanrı kelimesi kullanılıyor genelde.
Tanrı mı Allah mı? Hariç, diğer söylediklerinizin tamamına katılıyorum hocam.
Tanrı ve Allah lafızları konusunda pek kafam net değil ;)) Biraz etimolojik bir arkaplanı da var bu mevzunun. Ama dediğim gibi Allah lafzının kullanımından yanayım naçizane fikrim.
"İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkum olandır" Demiş Didem Madak.
Ve çok doğru demiş.
Şule hocam, tasavvufun üstatları Allah lafzı yerine onlarca terim kullanmışlar.
Örneğin Yunus Emre. Calap demiş, tanrı demiş.
Mevlana sevgili bile demiş. Gelin kim damat kim belli değil ama bir düğün gecesinden bahsedilir. Ve Menakibul Arifin isimli kitapta Ariflere dair menkibeler ve şiirlerinden bahsedilir. Savunarak üstelik... Mevlana'nın Şemsi Tebrizi ile diyalogları yine kendi oğlunun ağzından anlatılır...
(Edit: Allah isminin kullanılmasından yanayım :))
Yaşadığımız coğrafya özelinde dünyanın geneline de bakabiliriz. Şöyle diyelim. Bugün savaşa, yoksulluğa, sömürüye mahkum edilmiş ülkeleri çıkarsak şayet, yaşadığımız coğrafya da dahil çalışanların fazla seçeneklerinin olmaması onları yine de köle yapmaz. Bi zatihi bu söz hakkını savunmaya çalıştığımız kişiye de hakarettir.
Bu mevzu çok uzar gider. Kavramlar ve terimler üzerinden yeni yeni konular açılır.
Hayırlı akşamlar herkese
Ali can kardeşim sen şahsi olarak katılıyor musun bu fikre?
Şahsen ben katılmıyorum...
Köle=dayanıklı tüketim malzemesi
Peki bu günün ücretli çalışanı öyle mi?
Buna fakirliğe mahkum etmek diyebiliriz. Hatta daha ağır söylemlerde dr bulunabiliriz ama kölelikle bağdaştırmak biz zatihi çalışana hakaret olur. Zira alıp başını çıkabilecek tasarrufa sahip.