Sevinç bir şeyleri değiştirmeye teşvik eder. Keder ise pasif hale getirir ve kişiyi ataletin içine sürükler. Genellikle ihtiyarlar toplumda kederci düşünceyi yaymaya çalışırlar ki insanlar pasif olsunlar, devlete tepki göstermesinler. (Spinoza-Tractatus Theologico Politicus)
İyi bir sosyolog, sıradan şeyi, sıradan görüneni sıradışı şekilde inceler. O sıradanlığın içinden inci bile çıkarabilir. Sıradanın, ufak tefeğin içinde toplumu yakalar. Bizi belirleyici olana götürebilir. Sıradan insana sıkıcı gelirken, meraklı olana, öğrenmek isteyene hazineler sunar sosyolog.
yakut, mine, zümrüt bana birdir kayalarla; bir gül dikeninden kanayan el neme yetmez? kâşâne, sedir, sırma, ışık onların olsun; bir köhne kitap, bir sarı kandil neme yetmez?
rûhum ki yanıktır ve şifâsızdır ezelden, sarmak dilesem, bir kara mendil neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez? bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez? yanmaz ateşinden deli gönlüm bu diyârın, gökten bir alev bağrımı dağlar, neme yetmez?
kestimse ümîd artık ezelden ve ebetten; bir eski rübâb ömrümü bağlar, neme yetmez?
bir çölde biten dal gibi ıssızsa da rûhum, dost âleminin ettiği kem söz neme yetmez? vardır anacak bir gün olup ismimi elbet, bir servinin altında dolan göz neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez? bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez?
Yeryüzünde pek çok canlı türü, jeolojik bir döneme adını verecek izlere yol açmadan yok olmuştur. İnsan böyle giderse büyük ve kirli izler bırakarak terk edecektir gezegeni. Antroposen adı kalıcı olacaktır. Gerçi jeologlar bunu kabul etmemektedir. Holosen devam etmektedir onlara göre.
Yunanca tekhne kelimesinde bir hile vardır çünkü insanın rahat yaşaması için doğanın kandırılması, öfkesinin yatıştırılması gerekir. Bu kelimenin ilk anlamı zanaatkarlık, sanatçılık, yetenek, beceri, el hüneri olsa da ikinci anlamı hile, hilekarlık, kurnazlık, dalaveredir. Yani bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerir. Teknoloji, teknologia doğayı kandırıp insanı rahat ettirmektir. Doğanın kanunlarını alt ederek hile yapan insan aklı hybris, kibir ile dolar. Başka bir deyişle hile yapan insan kibirlidir. Kibirli olmadan teknolojiyi sonsuza dek kullanmak mümkün değildir.
Tek tek bireyler üzerine bina inşa edilmez. Kurumsallık önemlidir. Az gelişmiş ülkelerde şu günümüz şartlarında Newton gibi, Einstein gibi, Cuvier gibi kişilerin çıkması mümkün değildir. Tek tük çıkabilir ama başarılar kişilerle sınırlı kalmaktadır. Başarı saman alevi gibi olup yanar söner sadece.
Hayatın planlanması, ölçülmesi ve öngörülebilir olması gerektiği söylenerek büyütüldük. Belirsizliğin kötü olduğuna, bırakmanın pervasızlık olduğuna inandırıldık. Ama etrafa bakınca en mutlu, en dolu insanların her şeyi kontrol etmeye çalışanlar değil bilinmeyeni samimiyetle kucaklayanlar olduğunu gördük. (Carl Gustav Jung-Anılar, düşler, düşünceler)
İnsan hayatını zorlaştıran doğa değil yasalardır. İnsanlar bu yasaları bilgisizlikleri ve korkuları yüzünden doğrudan kabul ederler. Yasaları koyan güçlülerdir. Sorgulamaz çoğu insan yasaların ardında yatanları. (Sofist Antiphon)
Narsisizm, kişinin kendisine aşırı odaklanması ve empati yoksunluğu gibi özelliklerle karakterize bir sorundur. Narsisizm, bireyin kendine odaklanması sonucu dış dünyadan kopması ve içsel bir boşluğa düşmesi ile ilgilidir. Bu durum bilinçli benliğin gölgede kalmasıdır. Narsist birey bilinçli olarak benliğine aşırı değer verirken bilinçdışı içsel dünyasında ciddi çatışmalar yaşar.
İmmanuel Kant: Bir eylemin faydalı olmasında etken eylemin sonucu değil kendi yapısıdır. İyi amaçlar uğruna bile kötü eylemler yapılmaz. Hatta sonucu kötü olsa bile iyi eylemlerde bulunmak esastır. Eylemin kendisi sonuçtan daha önemlidir. John Stuart Mill: Eylemin ne kadar ahlaklı olduğu eylemin sonucuna bağlıdır. Şayet bir eylem topluma ve bireye fayda sağlıyorsa o eylem iyi olarak kabul edilir.
Kurumlar değerlidir. Kurum eleştirileri de değerlidir. Kurumlara hitap ettiği için değerlidir bu eleştiriler. Değiştirip daha değerli hale getirebileceği kurumlar ortada olduğu için. (John Stuart Mill)
Ergenler ebeveynlerinden yasağı talep ederler. Ebeveynler yasak koyabilecek kadar güçlü hissetmezlerse kendilerini, yaşlanırlar. Bir ebeveynin en çok yaşlandığı dönem çocuğunun 12-20 yaş arasında olduğu dönemdir. Çünkü birinin libidosuna ‘’Hayır’’ der o dönemde. Ve o libidoyu durdururken aslında söylediklerinden emin değildir. Emin olduğunu sansa da değildir. Bilerek ya da bilmeyerek bunu yapmak zorunda olduğunu düşünür ebeveyn. (Adam Phillips)
İzahı olmayan şeyin mizahı olur. Az gelişmiş topluluklarda sistem öylesine karanlık, hava öylesine sislidir ki düşünceler ya karikatürle, ya bir varmış bir yokmuşlarla ya da kinayelerle anlatılır.
Başkalarının söz ve yorumları pek çoğuna rahatsız edici gelebilir. Bu durumda maalesef pek çokları hayatının kontrolünü bırakır. Başkalarının kontrolüne girmiş olur.
Zengin payına düşenden memnun olandır.
Efendiler bile yoktur günümüzde. Köleler daha aşağıdaki köleleri yönetiyor. (Gilles Deleuze)
Sevinç bir şeyleri değiştirmeye teşvik eder. Keder ise pasif hale getirir ve kişiyi ataletin içine sürükler. Genellikle ihtiyarlar toplumda kederci düşünceyi yaymaya çalışırlar ki insanlar pasif olsunlar, devlete tepki göstermesinler. (Spinoza-Tractatus Theologico Politicus)
Bazıları acıdan düşünür. Bazıları acıdan düşünmeyi de bırakır.
İnsan, istediği şeyin aslında istediği şey olmadığını sonradan anlayan bir canlıdır.
İyi bir sosyolog, sıradan şeyi, sıradan görüneni sıradışı şekilde inceler. O sıradanlığın içinden inci bile çıkarabilir. Sıradanın, ufak tefeğin içinde toplumu yakalar. Bizi belirleyici olana götürebilir. Sıradan insana sıkıcı gelirken, meraklı olana, öğrenmek isteyene hazineler sunar sosyolog.
yakut, mine, zümrüt bana birdir kayalarla;
bir gül dikeninden kanayan el neme yetmez?
kâşâne, sedir, sırma, ışık onların olsun;
bir köhne kitap, bir sarı kandil neme yetmez?
rûhum ki yanıktır ve şifâsızdır ezelden,
sarmak dilesem, bir kara mendil neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez?
bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez?
yanmaz ateşinden deli gönlüm bu diyârın,
gökten bir alev bağrımı dağlar, neme yetmez?
kestimse ümîd artık ezelden ve ebetten;
bir eski rübâb ömrümü bağlar, neme yetmez?
bir çölde biten dal gibi ıssızsa da rûhum,
dost âleminin ettiği kem söz neme yetmez?
vardır anacak bir gün olup ismimi elbet,
bir servinin altında dolan göz neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez?
bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez?
Şükufe Nihal
Yeryüzünde pek çok canlı türü, jeolojik bir döneme adını verecek izlere yol açmadan yok olmuştur. İnsan böyle giderse büyük ve kirli izler bırakarak terk edecektir gezegeni. Antroposen adı kalıcı olacaktır. Gerçi jeologlar bunu kabul etmemektedir. Holosen devam etmektedir onlara göre.
Az gelişmiş topluluklarda kitleler yalanı doğrudan daha kolay kabul ederler. (Jürgen Habermas)
Özgürlük, güven ve refah. Bir toplum için bu üçünü en uygun dozlarda enjekte etmek çok zordur.
İnsanlar inandıkları şeyin niteliğinden ya da gerçekliğinden ziyade, inanma eğiliminin kendisine odaklanırlar çoğunlukla!
Yunanca tekhne kelimesinde bir hile vardır çünkü insanın rahat yaşaması için doğanın kandırılması, öfkesinin yatıştırılması gerekir. Bu kelimenin ilk anlamı zanaatkarlık, sanatçılık, yetenek, beceri, el hüneri olsa da ikinci anlamı hile, hilekarlık, kurnazlık, dalaveredir. Yani bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerir. Teknoloji, teknologia doğayı kandırıp insanı rahat ettirmektir. Doğanın kanunlarını alt ederek hile yapan insan aklı hybris, kibir ile dolar. Başka bir deyişle hile yapan insan kibirlidir. Kibirli olmadan teknolojiyi sonsuza dek kullanmak mümkün değildir.
Tek tek bireyler üzerine bina inşa edilmez. Kurumsallık önemlidir. Az gelişmiş ülkelerde şu günümüz şartlarında Newton gibi, Einstein gibi, Cuvier gibi kişilerin çıkması mümkün değildir. Tek tük çıkabilir ama başarılar kişilerle sınırlı kalmaktadır. Başarı saman alevi gibi olup yanar söner sadece.
İntikam arzusu normalde iyileşecek yaraların açık kalmasına sebep olur. (Francis Bacon)
Klasik, mevcut biçimleri mükemmelleştirmekle kendini sorumlu sayar. Biçimsel hafızayı tutar, mükemmelleştirir ve onu sürdürülebilir kılar.
Sağaltabilirsin. Hatta tedavi de edebilirsin ama rahatlatamıyorsan iyi doktor değilsin. (Sir William Osler)
Hayatın planlanması, ölçülmesi ve öngörülebilir olması gerektiği söylenerek büyütüldük. Belirsizliğin kötü olduğuna, bırakmanın pervasızlık olduğuna inandırıldık. Ama etrafa bakınca en mutlu, en dolu insanların her şeyi kontrol etmeye çalışanlar değil bilinmeyeni samimiyetle kucaklayanlar olduğunu gördük. (Carl Gustav Jung-Anılar, düşler, düşünceler)
İnsanlar amaçlı varlıklardır. Dolayısıyla insanların niyetlerini görmeksizin o davranışın ne anlama geldiğini, ne ifade ettiğini kimse anlayamaz.
Normal insan sapkın arzuları olan, fakat doğru düzgün yaşayan yani normlar içinde kalabilen kişidir. (Sigmund Freud)
Uygarlık kelimesi Türkçeye Uygur kelimesinden geçmiştir. Uygurlar yerleşik yaşama ilk geçen Türk devletlerinden biridir.
İnsan hayatını zorlaştıran doğa değil yasalardır. İnsanlar bu yasaları bilgisizlikleri ve korkuları yüzünden doğrudan kabul ederler. Yasaları koyan güçlülerdir. Sorgulamaz çoğu insan yasaların ardında yatanları. (Sofist Antiphon)
Eskiden insanlar birbirlerine sevgi ile bağlanırdı, şimdi ise makineler ile bağlanmaktadırlar. (Otomatik piyano- Kurt Vonnegut)
Narsisizm, kişinin kendisine aşırı odaklanması ve empati yoksunluğu gibi özelliklerle karakterize bir sorundur. Narsisizm, bireyin kendine odaklanması sonucu dış dünyadan kopması ve içsel bir boşluğa düşmesi ile ilgilidir. Bu durum bilinçli benliğin gölgede kalmasıdır. Narsist birey bilinçli olarak benliğine aşırı değer verirken bilinçdışı içsel dünyasında ciddi çatışmalar yaşar.
Asla aradığımız tek bir iyi olmadığından çelişki daimidir. Çelişkinin olmadığı yerde ise zaten diktatörlük olur. (Isaiah Berlin)
İmmanuel Kant: Bir eylemin faydalı olmasında etken eylemin sonucu değil kendi yapısıdır. İyi amaçlar uğruna bile kötü eylemler yapılmaz. Hatta sonucu kötü olsa bile iyi eylemlerde bulunmak esastır. Eylemin kendisi sonuçtan daha önemlidir.
John Stuart Mill: Eylemin ne kadar ahlaklı olduğu eylemin sonucuna bağlıdır. Şayet bir eylem topluma ve bireye fayda sağlıyorsa o eylem iyi olarak kabul edilir.
Kurumlar değerlidir. Kurum eleştirileri de değerlidir. Kurumlara hitap ettiği için değerlidir bu eleştiriler. Değiştirip daha değerli hale getirebileceği kurumlar ortada olduğu için. (John Stuart Mill)
Ergenler ebeveynlerinden yasağı talep ederler. Ebeveynler yasak koyabilecek kadar güçlü hissetmezlerse kendilerini, yaşlanırlar. Bir ebeveynin en çok yaşlandığı dönem çocuğunun 12-20 yaş arasında olduğu dönemdir. Çünkü birinin libidosuna ‘’Hayır’’ der o dönemde. Ve o libidoyu durdururken aslında söylediklerinden emin değildir. Emin olduğunu sansa da değildir. Bilerek ya da bilmeyerek bunu yapmak zorunda olduğunu düşünür ebeveyn. (Adam Phillips)
İzahı olmayan şeyin mizahı olur. Az gelişmiş topluluklarda sistem öylesine karanlık, hava öylesine sislidir ki düşünceler ya karikatürle, ya bir varmış bir yokmuşlarla ya da kinayelerle anlatılır.
Başkalarının söz ve yorumları pek çoğuna rahatsız edici gelebilir. Bu durumda maalesef pek çokları hayatının kontrolünü bırakır. Başkalarının kontrolüne girmiş olur.
Kendi nazariyenizin her şeyi açıklayabildiğine inandığınız anda gerçeklikten uzaklaşmaya başlarsınız.