Saati tamir etmek için onu durdurmanız, insanı iyileştirmek için onu uyutmanız mümkündür ama aynı yöntem toplum söz konusu olduğunda mümkün değildir. Toplumu düzenlemek, değiştirmek hatta güçlendirmek akış devam ederken gerçekleştirilmelidir. İşte söz konusu toplum olunca işin zorluğu buradadır.
Sağlıklı bir tartışma ortamının değil de yapay bir uyumun, genel bir suskunluk halinin tercih edildiği topluluklarda sorunlar kum tepeleri gibi yükselir.
Size iyilik yapana kötülük yapmamakla kötülük yapana kötülük yapmamak arasında fark yoktur. Kötülük yapmamak, kötülük yapmamaktır. Kötülüğü bilmeyen insan herkese kötülük yapar. Siz kötülüğün ne olduğunu biliyorsanız kötülükten sakınırken insan ayırt etmeyeceksiniz. (Platon-Kriton)
İnsan dış dünyada ilerlerken, yetkinleşirken iç dünyasında düşkünleştiğini fark edemez. İçindeki huzursuzluk, bu ikisini ayarlama konusunda engelli olmasındandır.
Birinin önüne tüm yeryüzü nimetlerini serin. Mutluluk denizine başı kaybolana, hatta suyun üstünden hava kabarcıkları çıkana değin gömün. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmasın, yalnız uyusun, ballı kaymak yesin. İnsan soyunun iyiliğine çalışması için önüne tüm zenginlikleri yığın. Bakın bu insan sırf nankörlüğü ve rezilliği yüzünden başınıza ne püsküllü belalar açmaya çalışacaktır. Ballı kaymağı gözü bile görmez. Bile bile en zararlı, en aykırı yaramazlıklar yapmaya çalışır. Bunun da nedeni akıllı uslu yaşamaktan bıkıp tehlikelere kanat çırpan hayal gücünü her işine katmak istemesidir. (Fyodor Dostoyevski-Yeraltından notlar)
Homo-economicus kendi maddi dünyasının maddi varlıkları için yaşayan bir varlıktır. Dünyaya materyalist bir açıdan bakar ve maddi varlığını arttırdığı zaman mutlu olur ya da mutlu olacağına inanır. Homo-economicus herşeyi rasyonel görmeye alışmıştır.
Cahil insan, Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en tepesindeki kendini gerçekleştirmeyi çılgın seks partileri, önüne gelenle sevişme, patlayana kadar yeme, midede yer açmak için istifra etme ve tekrar yeme olarak algılar.
Alpler öyle büyük, manevi Kuzey-Güney sınırı ki Güneyliler hep günübirlik yaşarken Kuzeyliler hep planlar, projeler oluşturur. Güney katolik, yer yer Pagan Kuzey ise son derece protestan, kitabi ve kapitalist.
Ben kazanayım da diğerleri ne olursa olsun, biz kazanalım da diğer grup ne olursa olsun ya da bizim ülke kazansın da diğer ülkeler ne olursa olsun zihniyetini aşamıyor insanoğlu!! Bu bitirecek insanoğlunu! Oysa ne de tatlıydı dünya.
Elalem oynaktır. üstelik elalem yaşamını birilerinin eylemlerine göre ayarlamaz. Birilerinin tökezlemesi ya da sıçraması elalemin aslında umrunda değildir. Kimseden zarar ya da fayda görmez elalem. Elalemin tek kötü huyu ne diyeceğinin belli olmamasıdır. Bunu kafaya takanlar için elalem fren vazifesi görür. Elalemi ciddiye almamalıdır. Elalemi birer demagog olarak farz etmek gereklidir.
Erdemsiz insan korkusuzla cesuru, vatanseverle şövenisti, savurganla cömerti, tutumluyla cimriyi hiçbir şekilde ayıramaz. Erdemsiz insanın dünyasında kavramlar arap saçı gibidir.
Toplumlar hangi duygu ve davranışları tabu ilan ettiyse bireyler de bunları bilinçdışında reddetmiştir. Ancak reddedilen yok olmaz. Bilakis bilinçdışında daha da güçlenerek geri dönmek üzere bekler. İnsan kötüyle iyiyi, normalle sapkını, kabul edilebilirle ayıplanması gerekeni büyüklerden öğrenirken içinde bir sansür mekanizması oluşur. Bu mkekanizma doğal dürtülerin bastırılmasına zemin hazırlar ve nihayetinde acı ve buhran olarak geri döner. (Carl Gustav Jung-Anılar, düşler, düşünceler)
Hani bazı cevizler dıştan sert görünür de içi tamamen berbat haldedir ya işte günümüzün az gelişmiş topluluklarının da durumu böyle. Yukarıda atıp tutar liderler vardır dünyanın çoğu yerinde. İçleri ise hava civa.
İnsan, vardığı yerin kaçtığı yerden daha güzel olmadığını bilmez, bilemez. Hayat sadece koşarken güler insanın yüzüne. Kara bulutlar koşarken dağılır, hayaller sadece koşarken pembeleşir. İpi göpüslerken değil.
Silenos yakalanır ve kral Midas’ın huzuruna çıkarılır. Midas ona ‘’İnsan için en iyi şey nedir?’’ diye sorar. Silenos hemen cevap verir: ‘’İnsan için en iyisi hiç doğmamış olmaktır.’’. ‘’İkinci en iyi şey nedir?’’ diye sorar kral Midas. Silenos bu soruya ise: ‘’Hemen ölmektir.’’ diye cevap verir.
İnsanın en büyük sorunu, kendi yasaları ile doğa yasalarının çatışmasından kaynaklanan sancıyı gelişiminin bir parçası sanmasıdır. Bu şekilde yaşamak, sadece yerinde saymaktır.
Günde 200 kelime ile dünyada söz sahibi olmak mümkün değildir. Ancak kişi onu kendi kapasitesine göre betimlemiş olur. Bu betimleme ise akvaryumdaki balığın betimlemesinden farksız olur.
Az gelişmiş ülkelerde sosyal bilimcinin meslek bilinci oluşmamaktadır. Bu da kurumsallığı engellemektedir. Nihayetinde sosyal bilimlerin gelenekselleşmesini engellemektedir. Az gelişmiş ülkelerde siyaset dışında gelenek oluşturmak kolay değildir.
Ethos, Hatibin karizması ile birlikte dinleyicide uyandırdığı hissiyattır. Konuşmanın bizzat kendisinin dinleyicide uyandırdığı hissiyat ise pathos’tur. Bu ikisi birbirini bütünler. Cahil bir dinleyici için birincisi kafidir lakin aklı selim dinleyicileri ikna etmek için ikisi de lazımdır.
İngiltere'de herhangi bir işadamına hayattan zevk almasına en fazla neyin engel olduğunu sorarsanız yaşamak için mücadele cevabını alırsınız. Koşuşturmak ve sürekli bir üretme kaygısı taşımak yaşamı unutturur. Aslında yaşamak için değil başarı için mücadele eder bu insanlar. Başkalarıyla kendini kıyaslayıp sürekli daha iyi olmak için verilen mücadele kendini parçalamaktan başka şey getirmez. Nitekim iflas edenler temel ihtiyaçlarını karşılayamayacakları için değil, sosyal statülerini kaybettikleri için acı çekerler. (Bertrand Russell-Mutluluk yolu)
Saati tamir etmek için onu durdurmanız, insanı iyileştirmek için onu uyutmanız mümkündür ama aynı yöntem toplum söz konusu olduğunda mümkün değildir. Toplumu düzenlemek, değiştirmek hatta güçlendirmek akış devam ederken gerçekleştirilmelidir. İşte söz konusu toplum olunca işin zorluğu buradadır.
Fakir ya da fakirlikten gelmiş olanların, insanlığa karşı nefret geliştirmesi ihtimali daha fazladır.
Haksız olduğunu fark etmesine rağmen sırf inat ya da gurur yüzünden tartışmayı haklıymışçasına sürdürmek hastalıktır.
Sağlıklı bir tartışma ortamının değil de yapay bir uyumun, genel bir suskunluk halinin tercih edildiği topluluklarda sorunlar kum tepeleri gibi yükselir.
Size iyilik yapana kötülük yapmamakla kötülük yapana kötülük yapmamak arasında fark yoktur. Kötülük yapmamak, kötülük yapmamaktır. Kötülüğü bilmeyen insan herkese kötülük yapar. Siz kötülüğün ne olduğunu biliyorsanız kötülükten sakınırken insan ayırt etmeyeceksiniz. (Platon-Kriton)
Acı çektiğini göstermemek için kim bilir ne kadar acı çekiyorsundur. (Jean Paul Sartre-Varlık ve hiçlik)
İnsan dış dünyada ilerlerken, yetkinleşirken iç dünyasında düşkünleştiğini fark edemez. İçindeki huzursuzluk, bu ikisini ayarlama konusunda engelli olmasındandır.
Birinin önüne tüm yeryüzü nimetlerini serin. Mutluluk denizine başı kaybolana, hatta suyun üstünden hava kabarcıkları çıkana değin gömün. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmasın, yalnız uyusun, ballı kaymak yesin. İnsan soyunun iyiliğine çalışması için önüne tüm zenginlikleri yığın. Bakın bu insan sırf nankörlüğü ve rezilliği yüzünden başınıza ne püsküllü belalar açmaya çalışacaktır. Ballı kaymağı gözü bile görmez. Bile bile en zararlı, en aykırı yaramazlıklar yapmaya çalışır. Bunun da nedeni akıllı uslu yaşamaktan bıkıp tehlikelere kanat çırpan hayal gücünü her işine katmak istemesidir. (Fyodor Dostoyevski-Yeraltından notlar)
Bir kişi yardım almayı kabul ediyorsa yoksuldur. (Georg Simmel)
Özle görüntü bir olsaydı bilimlere gerek olmazdı. (Karl Marks)
Homo-economicus kendi maddi dünyasının maddi varlıkları için yaşayan bir varlıktır. Dünyaya materyalist bir açıdan bakar ve maddi varlığını arttırdığı zaman mutlu olur ya da mutlu olacağına inanır. Homo-economicus herşeyi rasyonel görmeye alışmıştır.
Cahil insan, Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en tepesindeki kendini gerçekleştirmeyi çılgın seks partileri, önüne gelenle sevişme, patlayana kadar yeme, midede yer açmak için istifra etme ve tekrar yeme olarak algılar.
Alpler öyle büyük, manevi Kuzey-Güney sınırı ki Güneyliler hep günübirlik yaşarken Kuzeyliler hep planlar, projeler oluşturur. Güney katolik, yer yer Pagan Kuzey ise son derece protestan, kitabi ve kapitalist.
Ben kazanayım da diğerleri ne olursa olsun, biz kazanalım da diğer grup ne olursa olsun ya da bizim ülke kazansın da diğer ülkeler ne olursa olsun zihniyetini aşamıyor insanoğlu!! Bu bitirecek insanoğlunu! Oysa ne de tatlıydı dünya.
Elalem oynaktır. üstelik elalem yaşamını birilerinin eylemlerine göre ayarlamaz. Birilerinin tökezlemesi ya da sıçraması elalemin aslında umrunda değildir. Kimseden zarar ya da fayda görmez elalem. Elalemin tek kötü huyu ne diyeceğinin belli olmamasıdır. Bunu kafaya takanlar için elalem fren vazifesi görür. Elalemi ciddiye almamalıdır. Elalemi birer demagog olarak farz etmek gereklidir.
Erdemsiz insan korkusuzla cesuru, vatanseverle şövenisti, savurganla cömerti, tutumluyla cimriyi hiçbir şekilde ayıramaz. Erdemsiz insanın dünyasında kavramlar arap saçı gibidir.
İnsandaki yıkıcılığın sebebi, insanın potansiyelinin hayat bulmasını sağlamayan koşullardır. (Carl Rogers)
Toplumlar hangi duygu ve davranışları tabu ilan ettiyse bireyler de bunları bilinçdışında reddetmiştir. Ancak reddedilen yok olmaz. Bilakis bilinçdışında daha da güçlenerek geri dönmek üzere bekler. İnsan kötüyle iyiyi, normalle sapkını, kabul edilebilirle ayıplanması gerekeni büyüklerden öğrenirken içinde bir sansür mekanizması oluşur. Bu mkekanizma doğal dürtülerin bastırılmasına zemin hazırlar ve nihayetinde acı ve buhran olarak geri döner. (Carl Gustav Jung-Anılar, düşler, düşünceler)
Hani bazı cevizler dıştan sert görünür de içi tamamen berbat haldedir ya işte günümüzün az gelişmiş topluluklarının da durumu böyle. Yukarıda atıp tutar liderler vardır dünyanın çoğu yerinde. İçleri ise hava civa.
Bir ülkede doğruları söyleyenler uyarılıyor ise, doğruları söyleyenin başı yanıyor ise güç yalan söyleyenlerde demektir.
Alan Watts: Tercih ettiğiniz bir spiritüel uygulama var mı?
Joseph Campbell: Kitaplarda hoşuma giden cümlelerin altını çizmek.
İnsan, vardığı yerin kaçtığı yerden daha güzel olmadığını bilmez, bilemez. Hayat sadece koşarken güler insanın yüzüne. Kara bulutlar koşarken dağılır, hayaller sadece koşarken pembeleşir. İpi göpüslerken değil.
Umut bir strateji değildir.
Silenos yakalanır ve kral Midas’ın huzuruna çıkarılır. Midas ona ‘’İnsan için en iyi şey nedir?’’ diye sorar. Silenos hemen cevap verir: ‘’İnsan için en iyisi hiç doğmamış olmaktır.’’. ‘’İkinci en iyi şey nedir?’’ diye sorar kral Midas. Silenos bu soruya ise: ‘’Hemen ölmektir.’’ diye cevap verir.
İnsanın en büyük sorunu, kendi yasaları ile doğa yasalarının çatışmasından kaynaklanan sancıyı gelişiminin bir parçası sanmasıdır. Bu şekilde yaşamak, sadece yerinde saymaktır.
Günde 200 kelime ile dünyada söz sahibi olmak mümkün değildir. Ancak kişi onu kendi kapasitesine göre betimlemiş olur. Bu betimleme ise akvaryumdaki balığın betimlemesinden farksız olur.
Az gelişmiş ülkelerde sosyal bilimcinin meslek bilinci oluşmamaktadır. Bu da kurumsallığı engellemektedir. Nihayetinde sosyal bilimlerin gelenekselleşmesini engellemektedir. Az gelişmiş ülkelerde siyaset dışında gelenek oluşturmak kolay değildir.
Ethos, Hatibin karizması ile birlikte dinleyicide uyandırdığı hissiyattır. Konuşmanın bizzat kendisinin dinleyicide uyandırdığı hissiyat ise pathos’tur. Bu ikisi birbirini bütünler. Cahil bir dinleyici için birincisi kafidir lakin aklı selim dinleyicileri ikna etmek için ikisi de lazımdır.
İngiltere'de herhangi bir işadamına hayattan zevk almasına en fazla neyin engel olduğunu sorarsanız yaşamak için mücadele cevabını alırsınız. Koşuşturmak ve sürekli bir üretme kaygısı taşımak yaşamı unutturur. Aslında yaşamak için değil başarı için mücadele eder bu insanlar. Başkalarıyla kendini kıyaslayıp sürekli daha iyi olmak için verilen mücadele kendini parçalamaktan başka şey getirmez. Nitekim iflas edenler temel ihtiyaçlarını karşılayamayacakları için değil, sosyal statülerini kaybettikleri için acı çekerler. (Bertrand Russell-Mutluluk yolu)
Varlığından memnun olmayanla halinden memnun olmayan arasında fark vardır. Halinden memnun olmayan, biraz çabayla kendini daha üst boyuta taşıyabilir.