çölaşan karnesi..... yazılarında tayyip den bahsetme:10 türbandan bahsetme:10 yazılarında laikmiş gibi yapma:10 dini her türlü imgeye kelimeye şahsa duruma saldırma:10 düşünme yeteneği:0 adalet anlayışı:0
kitabını bitirdiğimde saygım bir kat daha artmış insandır, kitabın konusundan yada dincilerle olan çekişmesinden, haksızlığa gerdiği göğsünden değildir bu saygı, bunu her özgür insan zaten yapmalıdır yapmayan yaşadığını zannetmemelidir, bende saygı uyandıran şey otel santralini 5 saat kilitleyen sevenleri adına görevliyi arayıp meşguliyet verdik mazur görün demesidir, (ki bunun gibi bir çok incelik var kitapta) sanmamki bunu ne özkök soyadlı sözüm ona soylu insan yapsındır nede doğan soyadlı zengin korkak...
satilmis ve azgin bir kürt düsmaniydi sayin emin bey sana hatirlatilirdi bir gün sana da adalet lazim olacak diye sen dinlemedin hep sadik kalacam dedin e unutugun bir sey vardi ki sahibin de bir insan di ne ettin de sana ekmek vermedi oysa hep sadik kalmistin adalet lazim mi cöl asmayan bey ama unutma kürtler afediciler gel sigin kürtlere
iyi günler arkadaşlar tabi bir kişinin işinden olmasına üzülmemek elde değil.fakat bu emin çölaşan dediğimiz şahıs para karşılığı yazı yazan bir kişi, kim para veriyorsa para verenin istediği şekilde yazı yazıyor. ama ben size başka bir şey söyleyeceğim.içinizde araştırmacılık varsa bu adamın ailesinin geçmişini araştırın.bu adamın soyismini nereden geldiğini bir araştırın
duyarlı bi arkadaşımın gazetesine yolladığı,çirkin ve küstah bi yazıyı,yine aynı duyayrlılık ve özenle dün köşesinde yayınlamış kişi..umraım savcılığı devreye sokmayı başarır.
Bu adam köşe yazılarını ya ' aç karnına ', ya da ' uykulu ' bir halde yazmış olmalı ki, her yazdığında yalan, her yazdığı ile gerçekler arasında uçurumlar bulunuyor...(yaşlılığı hesaba katmadım.)
Kutlu doğum haftasını idrak ederken, sayfasında şöyle bir yazı bulundurmuş hilkat garibesi; ' Kutlu doğumu kutlayacak başka bir hafta bulamamışlarmı ki, 23 Nisan'a denk getirdiler...! ! !
Gülermisin, ağlarmısın sözünü dedirtecek bu yazı, emin beyin kalemlerinden aksettirilmiştir...eshef yani, ancak bu kadar cehalet olabilir.
kendi yazdıklarına inanıp inanmadığı hususunda mütereddit olduğum, bir insanın hem de bir gazetede köşe sahibi birsinin nasıl olup da bu kadar at gözlüğüyle olaylara baktığını ve dar düşüncelerini hiç sıkılmadan yazdığını hayretengiz bir şekilde seyrettiğim kişi.
ADAYIMIZ Abdullah Gül siyasette epeyce eski. Onu çok iyi tanımak gerekiyor. Öyle ya, işler ters gitmezse 11. cumhurbaşkanımız olacak. Geçmişte belli zamanlarda bakanlık görevinde bulunmuş, Refahyol döneminde Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı.
Türkiye Kalkınma Bankası kendisine bağlıydı.
Abdullah Bey’in emriyle bu bankaya yaptırılan yasadışı harcamaları bankanın Teftiş Kurulu inceledi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bu yasadışı harcamalara yer verildi.
Paralar kendisinden istendiği halde vermedi. Yani iade etmedi.
Sonuçta, Türkiye Kalkınma Bankası, Abdullah Gül’ü mahkemeye verdi. Hakkında tazminat davası açıldı.
Dava dilekçesinde, Bay Gül’ün kendisi için bankaya yaptırdığı yemek, çiçek, hediyelik eşya, kartvizit gibi harcamaların kendisinden tahsili isteniyordu.
Davaya Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. Mahkemenin Esas 1999/216, Karar 1999/6l8 sayılı gerekçeli kararında özetle şöyle denildi:
'Davalının (Gül’ün) bankaya yaptırdığı (o günkü değerlerle) 1 milyar 652 milyon liralık harcamanın görevle ilgisi olmayan şahsi harcama niteliğinde olduğu saptanmıştır. Kişisel ilişkileri ile ilgilidir. Görev gereği değildir.
Teftiş Kurulu tarafından tespit edilen bu para davalıdan istenmiştir.
Ancak davalı tarafından ödeme yapılmamıştır.
Bunun üzerine uyuşmazlık çıkmış ve dava açılmıştır.
Açıklanan olgular, harcamalara ilişkin belgeler, uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği ile doğrulanmıştır.
Bu bakımdan davalı (Abdullah Gül) bizzat kendisi ödemekle yükümlüdür.
(Devlete ait olan devlet parası) 1 milyar 652 milyon liranın yüzde 50 yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya (devlete) verilmesine karar verilmiştir.'
* * *
Abdullah Gül, hakkında mahkeme tarafından verilen bu karara Yargıtay’da itiraz etti.
Şimdi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından oybirliği ile verilen Esas 2000/6788, Karar 2000/7375 sayılı karara bakalım:
'Dosyadaki yazılarda, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerde, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükmün ONANMASINA ve yazılı onama harcının davalı Abdullah Gül’e yükletilmesine 11 Eylül 2000 günü oybirliği ile karar verildi.'
Abdullah Gül, kişisel amaçla kullandığı devlet parasını bu kesinleşmiş yargı kararı sonrasında devlete ödemek zorunda kaldı.
Sevgili okuyucularım, yazımın burasında hemen bir not düşeyim.
Ben bu belgeli olayı bugün ilk kez yazmıyorum.
25 Ekim 2002 tarihli ’AKP ve Hukuk’ başlıklı yazımda bu olayı sizlere anlatmıştım.
Kendisi o zaman AKP milletvekili adayı olarak 3 Kasım 2002 seçimine girmek üzereydi!
Zaman onun lehine çalıştı! Önce AKP’nin Başbakanı, sonra Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı oldu.
Refah Partisi milletvekili kimliği ile Meclis’te yaptığı konuşmalarda AB’ye dümdüz giderdi! Hükümete gelince bir numaralı ABD ve AB savunucusu kesildi. Refah Partisi kimliği ile ve Necmettin hocasının emriyle yaptığı o Meclis konuşmalarını da burada belgelemiştim.
Abdullah Gül şimdi cumhurbaşkanı adayımız.
Tayyip abisi bizlere çelik çomak oynatırken, iki dudağı arasından onun ismi çıkıverdi!
* * *
Türk milleti, geleceğin cumhurbaşkanını elbette ki iyi tanımak zorunda. Her yönü ve her boyutu ile! Bu yazıyı onun için yazdım.
Geçmişte söyledikleri, ağzından Cumhuriyet rejimi ile ilgili olarak çıkan sözler...
Şimdi kalkmış 'Ben Cumhuriyet rejimine sözde değil, özde bağlıyım' gibi laflar ederek askerlere ve toplumun büyük kesimine hoş görünmeye çalışıyor.
Önemli olan 'aman vakvakları ürkütmeyelim' diye bugün zevahiri kurtarmak için söyledikleri değil, beyninin kıvrımlarına ve genlerine yerleşmiş olan geçmişteki sözleridir.
Sıra onlara da gelecek! Cumhuriyet ilkelerine nasıl bağlı olduğunu (!) burada kendi ağzından yazmayı sürdüreceğim ki, bu zihniyeti herkes iyi tanısın.
Yeni cumhurbaşkanı için bugün ilk oylama yapılacak. Kendisini bugün söyledikleri ve yapmak zorunda kaldığı takıyye ile değil, geçmişiyle tanımak zorundayız ki, otomatik oy makineleri biraz düşünsün! Öyle değil mi efendim!
Mahkemede ödediği maddi ve manevi tazminatlarla devletimize rahatlıkla bir okul yaptıracak kapasitede bir insan, ama malesef o hala insanlarla uğraşmayı ve onları aşağılamayı kendine amaç edinmiş ak sakallı bir keşiş...
Sürekli mahkeme kararıyla tekzip yiyen yalancı bi yazar.Hala akıllanmadı en son 1 ay önce devletin bir binayı bi cemaat dersanesine kiraladığı iftirasını attı çok geçmeden mahkeme kararıyla köşesinde koskoca bi tekzip yayınlamaya mahkum oldu.Ama hala aynı tas aynı hamam devam ediyor.Böle bi tip işte ne diim tekziplerin devamını dilerim.
Gazeteci olduğunu iddia eden, ama yaptığı tek şey derin devlet olduğunu sanan oligarşik bir gurubun tetikçiliğini yapmaktan ibaret olan biri.Dr:Bahadırhan Karakoç,Dr.Lutfi Yalçın ve Dr.Abdurahman Sevgili'nin üzerine aldığı talimat gereği gitmiş,haklarında 7-8 gün üfürükten yazılar yazmış,ama derinden derin baskıları görünce tırsmış adam.
emin çölaşan 23 mayıs 2006 tarihinde yazdığı yazıda utanmadan yalan yazdığına şahit olduğum kişi.resimlerle ilköğretim başlıklı yazısında eryaman(bende orda oturuyorum ordan biliyorum) bahar ilköğretim okulunda 23 nisan kutlamalarının yapılmadığını iddia etmiş! ama acaba bizmi rüya gördük 23 nisanda.hadi biz yalan söylüyoruz görüntüleri kaydeden kameralarda mı yalan söylüyo.bide gitmiş yalanına kılıf uydurmak için derslik sistemiyle eğitim veren (her dersin farklı sınıfı var örneğin fen dersinin fen din dersinin dinsınıfı) okulda 23 nisan ile aynı haftaya denk gelen kutlu doğum haftası için din dersi sinıfında asılı olan eğitimi öven hadis yazılarıyla habereni süslemiş. okulda 23 nisan kutlanmadı demişsin hodri meydan bizim elimizde kamera görüntüleri var.
Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi isimli kitabı Demokrasimizle Yüzleşmek'ten sonra, yine bir kaynak...
çölaşan karnesi.....
yazılarında tayyip den bahsetme:10
türbandan bahsetme:10
yazılarında laikmiş gibi yapma:10
dini her türlü imgeye kelimeye şahsa duruma saldırma:10
düşünme yeteneği:0
adalet anlayışı:0
kitabını bitirdiğimde saygım bir kat daha artmış insandır, kitabın konusundan yada dincilerle olan çekişmesinden, haksızlığa gerdiği göğsünden değildir bu saygı, bunu her özgür insan zaten yapmalıdır yapmayan yaşadığını zannetmemelidir, bende saygı uyandıran şey otel santralini 5 saat kilitleyen sevenleri adına görevliyi arayıp meşguliyet verdik mazur görün demesidir, (ki bunun gibi bir çok incelik var kitapta) sanmamki bunu ne özkök soyadlı sözüm ona soylu insan yapsındır nede doğan soyadlı zengin korkak...
satilmis ve azgin bir kürt düsmaniydi sayin emin bey sana hatirlatilirdi bir gün sana da adalet lazim olacak diye sen dinlemedin hep sadik kalacam dedin e unutugun bir sey vardi ki sahibin de bir insan di ne ettin de sana ekmek vermedi oysa hep sadik kalmistin adalet lazim mi cöl asmayan bey ama unutma kürtler afediciler gel sigin kürtlere
iyi günler arkadaşlar
tabi bir kişinin işinden olmasına üzülmemek elde değil.fakat bu emin çölaşan dediğimiz şahıs para karşılığı yazı yazan bir kişi, kim para veriyorsa para verenin istediği şekilde yazı yazıyor.
ama ben size başka bir şey söyleyeceğim.içinizde araştırmacılık varsa
bu adamın ailesinin geçmişini araştırın.bu adamın soyismini nereden geldiğini bir araştırın
Hürriyet gazetesine ödettirdiği tazminatlarından dolayı, soluğu hürriyetin kapısında alan, zavallı (cık) ...! !
Bu yaştan sonra işverende olmaz kendisine, Bulvara müracaat etsin, tam kendisine lâyık bir gazete ''
diiipnüt: Önceki bulunduğu gazetelerin bulvardan bir farkı yok zaten...
duyarlı bi arkadaşımın gazetesine yolladığı,çirkin ve küstah bi yazıyı,yine aynı duyayrlılık ve özenle dün köşesinde yayınlamış kişi..umraım savcılığı devreye sokmayı başarır.
hürriyetten kovulmuş yazar...okurdum...
cesur ve aydın bir gazeteci...
Bu adam köşe yazılarını ya ' aç karnına ', ya da ' uykulu ' bir halde yazmış olmalı ki, her yazdığında yalan, her yazdığı ile gerçekler arasında uçurumlar bulunuyor...(yaşlılığı hesaba katmadım.)
Kutlu doğum haftasını idrak ederken, sayfasında şöyle bir yazı bulundurmuş hilkat garibesi; ' Kutlu doğumu kutlayacak başka bir hafta bulamamışlarmı ki, 23 Nisan'a denk getirdiler...! ! !
Gülermisin, ağlarmısın sözünü dedirtecek bu yazı, emin beyin kalemlerinden aksettirilmiştir...eshef yani, ancak bu kadar cehalet olabilir.
kendi yazdıklarına inanıp inanmadığı hususunda mütereddit olduğum, bir insanın hem de bir gazetede köşe sahibi birsinin nasıl olup da bu kadar at gözlüğüyle olaylara baktığını ve dar düşüncelerini hiç sıkılmadan yazdığını hayretengiz bir şekilde seyrettiğim kişi.
kendi okuruna yalanda olsa vakit geçirmeyi gaye edinmiş biri işte...
Yeni cumhurbaşkanımızı tanıyalım... Varan 1
ADAYIMIZ Abdullah Gül siyasette epeyce eski. Onu çok iyi tanımak gerekiyor. Öyle ya, işler ters gitmezse 11. cumhurbaşkanımız olacak. Geçmişte belli zamanlarda bakanlık görevinde bulunmuş, Refahyol döneminde Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı.
Türkiye Kalkınma Bankası kendisine bağlıydı.
Abdullah Bey’in emriyle bu bankaya yaptırılan yasadışı harcamaları bankanın Teftiş Kurulu inceledi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bu yasadışı harcamalara yer verildi.
Paralar kendisinden istendiği halde vermedi. Yani iade etmedi.
Sonuçta, Türkiye Kalkınma Bankası, Abdullah Gül’ü mahkemeye verdi. Hakkında tazminat davası açıldı.
Dava dilekçesinde, Bay Gül’ün kendisi için bankaya yaptırdığı yemek, çiçek, hediyelik eşya, kartvizit gibi harcamaların kendisinden tahsili isteniyordu.
Davaya Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. Mahkemenin Esas 1999/216, Karar 1999/6l8 sayılı gerekçeli kararında özetle şöyle denildi:
'Davalının (Gül’ün) bankaya yaptırdığı (o günkü değerlerle) 1 milyar 652 milyon liralık harcamanın görevle ilgisi olmayan şahsi harcama niteliğinde olduğu saptanmıştır. Kişisel ilişkileri ile ilgilidir. Görev gereği değildir.
Teftiş Kurulu tarafından tespit edilen bu para davalıdan istenmiştir.
Ancak davalı tarafından ödeme yapılmamıştır.
Bunun üzerine uyuşmazlık çıkmış ve dava açılmıştır.
Açıklanan olgular, harcamalara ilişkin belgeler, uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği ile doğrulanmıştır.
Bu bakımdan davalı (Abdullah Gül) bizzat kendisi ödemekle yükümlüdür.
(Devlete ait olan devlet parası) 1 milyar 652 milyon liranın yüzde 50 yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya (devlete) verilmesine karar verilmiştir.'
* * *
Abdullah Gül, hakkında mahkeme tarafından verilen bu karara Yargıtay’da itiraz etti.
Şimdi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından oybirliği ile verilen Esas 2000/6788, Karar 2000/7375 sayılı karara bakalım:
'Dosyadaki yazılarda, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerde, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükmün ONANMASINA ve yazılı onama harcının davalı Abdullah Gül’e yükletilmesine 11 Eylül 2000 günü oybirliği ile karar verildi.'
Abdullah Gül, kişisel amaçla kullandığı devlet parasını bu kesinleşmiş yargı kararı sonrasında devlete ödemek zorunda kaldı.
Sevgili okuyucularım, yazımın burasında hemen bir not düşeyim.
Ben bu belgeli olayı bugün ilk kez yazmıyorum.
25 Ekim 2002 tarihli ’AKP ve Hukuk’ başlıklı yazımda bu olayı sizlere anlatmıştım.
Kendisi o zaman AKP milletvekili adayı olarak 3 Kasım 2002 seçimine girmek üzereydi!
Zaman onun lehine çalıştı! Önce AKP’nin Başbakanı, sonra Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı oldu.
Refah Partisi milletvekili kimliği ile Meclis’te yaptığı konuşmalarda AB’ye dümdüz giderdi! Hükümete gelince bir numaralı ABD ve AB savunucusu kesildi. Refah Partisi kimliği ile ve Necmettin hocasının emriyle yaptığı o Meclis konuşmalarını da burada belgelemiştim.
Abdullah Gül şimdi cumhurbaşkanı adayımız.
Tayyip abisi bizlere çelik çomak oynatırken, iki dudağı arasından onun ismi çıkıverdi!
* * *
Türk milleti, geleceğin cumhurbaşkanını elbette ki iyi tanımak zorunda. Her yönü ve her boyutu ile! Bu yazıyı onun için yazdım.
Geçmişte söyledikleri, ağzından Cumhuriyet rejimi ile ilgili olarak çıkan sözler...
Şimdi kalkmış 'Ben Cumhuriyet rejimine sözde değil, özde bağlıyım' gibi laflar ederek askerlere ve toplumun büyük kesimine hoş görünmeye çalışıyor.
Önemli olan 'aman vakvakları ürkütmeyelim' diye bugün zevahiri kurtarmak için söyledikleri değil, beyninin kıvrımlarına ve genlerine yerleşmiş olan geçmişteki sözleridir.
Sıra onlara da gelecek! Cumhuriyet ilkelerine nasıl bağlı olduğunu (!) burada kendi ağzından yazmayı sürdüreceğim ki, bu zihniyeti herkes iyi tanısın.
Yeni cumhurbaşkanı için bugün ilk oylama yapılacak. Kendisini bugün söyledikleri ve yapmak zorunda kaldığı takıyye ile değil, geçmişiyle tanımak zorundayız ki, otomatik oy makineleri biraz düşünsün! Öyle değil mi efendim!
emin çölaşan
pek muhteremsin hocam!
sen var ol!
27,04,007
stanbulda yürürken kaza ile birinden parmak yese melih gökçekten bilecek kadar ruh hastası bi zat..
oysa melih gökçek ankarada :)
Gündemi takip; yaptığı yorumları ters çevirdiğiniz an gerçekleri görebileceğiniz bir ayna; derin devletin sözcüsü
türkiyenin en büyük mizahçılarından
yıllarca hürriyet alıp okuduysam bunun tek nedeni emin çölaşan'dır. geçen haftaki programda beni çok güldürdü. taktir ediyorum kendisini.
Mahkemede ödediği maddi ve manevi tazminatlarla devletimize rahatlıkla bir okul yaptıracak kapasitede bir insan, ama malesef o hala insanlarla uğraşmayı ve onları aşağılamayı kendine amaç edinmiş ak sakallı bir keşiş...
Sürekli mahkeme kararıyla tekzip yiyen yalancı bi yazar.Hala akıllanmadı en son 1 ay önce devletin bir binayı bi cemaat dersanesine kiraladığı iftirasını attı çok geçmeden mahkeme kararıyla köşesinde koskoca bi tekzip yayınlamaya mahkum oldu.Ama hala aynı tas aynı hamam devam ediyor.Böle bi tip işte ne diim tekziplerin devamını dilerim.
tetikçi olmak kendisine daha cok yakışırdı bence..
Gazeteci olduğunu iddia eden, ama yaptığı tek şey derin devlet olduğunu sanan oligarşik bir gurubun tetikçiliğini yapmaktan ibaret olan biri.Dr:Bahadırhan Karakoç,Dr.Lutfi Yalçın ve Dr.Abdurahman Sevgili'nin üzerine aldığı talimat gereği gitmiş,haklarında 7-8 gün üfürükten yazılar yazmış,ama derinden derin baskıları görünce tırsmış adam.
Her pazar TV de Mustafa Balbay'ın karşısında...ben ne düşünüyorsam aynen onları söyleyen biri..Hayret valla...
çok önemli bir yazar begenerek okuyoruz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK türkiyesinin bu gibi adamlara ihtiyacı var
Doğruları dobra dobra yazan ve bunu yaparken de sahte dindarlardan ve cahil yobazlardan asla korkmayıp yoluna devam eden cesur bir Türk aydını.
bu adam tam bir mason bunu bilmiyan yoktur adam mason bu kadar basit
Eee doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar Emin bey...boşver nasıl olsa bir 10 cu köy vardır...siz de benim gibi yapın 10 köyü arayın...
kendini medeni zanneden geri kafalınınbiri olup islam ve kürt düşmanı
gazeteci olduğunu idda eden müsvete
emin çölaşan 23 mayıs 2006 tarihinde yazdığı yazıda utanmadan yalan yazdığına şahit olduğum kişi.resimlerle ilköğretim başlıklı yazısında eryaman(bende orda oturuyorum ordan biliyorum) bahar ilköğretim okulunda 23 nisan kutlamalarının yapılmadığını iddia etmiş! ama acaba bizmi rüya gördük 23 nisanda.hadi biz yalan söylüyoruz görüntüleri kaydeden kameralarda mı yalan söylüyo.bide gitmiş yalanına kılıf uydurmak için derslik sistemiyle eğitim veren (her dersin farklı sınıfı var örneğin fen dersinin fen din dersinin dinsınıfı) okulda 23 nisan ile aynı haftaya denk gelen kutlu doğum haftası için din dersi sinıfında asılı olan eğitimi öven hadis yazılarıyla habereni süslemiş. okulda 23 nisan kutlanmadı demişsin hodri meydan bizim elimizde kamera görüntüleri var.
Dürüst,cesur,adil....gerçek bir gazeteci.