Hep peşinden koştuğum küçük ihtimaller gerçekleşir de denk gelip okur isen bil ki verdiğin sözden seni azad ettim, istediğin her an numaramı da silebilirsin "."
Sadece ikimize ait, ikimize özel olan hesabını kapatarak şahsımda yarattığın aydınlanmadan dolayı derin teşekkürlerimi sunuyorum. Bir beklentim zaten yoktu, bunu konuşmuştuk. Ama o hesabın varlığı, onca yaşanan, paylaşılan ve hissedilene binaen anlamlıydı. Artık bir anlamı kalmadı... Sen bir devri kapattın, yeni bir devri açtın kalbimde, Kavimler Göçü misali, Fransız İhtilali benzeri! Sessiz sessiz Ceren'i yaşattığım devirden Ceren'i hiç yaşanmamışcasına söküp atacağım devire geçiş yaptım; bu bir Milat'tır, tarihe not alınsın!
İçindeki burukluğu biliyorum; lakin bil ki ve eminim ki annen Rabbimin cennetinde. Rabbim sizi, vakti geldiğinde cennetinde buluştursun... Annen, yarın mezarını ziyaret edip de gözyaşları döktüğün vakit Seni izliyor ve Senin gibi bir evlat dünyaya getirdiği için huzur içinde olacak...
Senden ve Sana dair olan herşeyden bi haber... Umarım iyisindir, hayatında herşey yolundadır ve hayranı değil, kurbanı olduğum cennet yüzünden bebek gülüşlerin eksik olmuyordur; Rabbim Seni esirgesin, korusun, saçının teline, tırnağına zarar gelmesin...
Olur da üstün açılırsa evrene gönderdiğim sevgim Seni bulsun, narin tenini sıcacık sarsın, yorganını aratmasın... İyi geceler, tatlı rüyalar kara böcüğüm; bu gece de Seni çokkkk seviyorum...
Günün birinde, bu saatlerde, bir koltukta Sen, çaprazında ben, tatlı tatlı birşeyler anlatıyordun. Ben hiçbir şey anlamıyordum, sadece Seni izliyor ve Sana aşık oluyordum... O an'a geri dönmek ister miyim bilmiyorum; çünkü Sana bulanan her vakit gelmekte olan bir Sensizliğin başlangıcıydı benim için... (Suçlamıyorum. Seni ve hayattan beklentilerini anlıyor ve Sana hak veriyorum; bu yazdığım olayın ben boyutu.) Ama elimde olmayan ve içimden atamadığım bir şey var ki Seni buram buram özlüyorum... Ve en çok da Sensizliğe alışmaktan korkuyorum...
Günün birinde o küçük ihtimal gerçekleşir de şu yazdıklarıma denk gelir, okursan beni Raif Efendi olmakla suçlamamanı rica ediyorum; ben Senin için çabalamayacak bir insan değilim ama benim çabalamamam lazım!..
Avuçlarının içlerini öperken ruhumda uyandırdığın hissiyat ve damağımda bıraktığın lezzet tadında bir gün diliyorum Sana; aşık olduğum dişlerin hep görünsün gülmekten. Günaydın uzaktan, usul usul sevdiğim...
Nedenini bilmiyorum ama (içimden bir türlü atamayıp) kuytu köşelere gizlenen özlemin bugün sobe demeye koşarcasına gün yüzüne çıktı... Düşünsene; içimde bir boşluk var ve o acıyor. Hacimsiz ve tarifsizce içimde birşeyler acıyor. Sanki vücudumdaki tüm damarlar birden patlamış da ben elimle hangi birini kapatacağımı şaşırmışcasına özlemin fışkırıyor ruhumdan. Ve ben tüm bu anomali içinde, her zamanki gibi, bana yakışan şekilde davranmak ve sana verdiğim söze uymakla lanetlendim. Hayal ediyorum, karşımda olduğunu ve Sen'li tüm duygularımı sırtlanıp Sana taarruz ettiğimi, canlı canlı etlerini parçaladığımı hayal ediyorum (ya da bunu şu an aşırı istiyorum), yine de yoksunluğuna çare olmuyor ya da hayaller gerçek olsa diyorum...
Şu an Sana sımmmmsıkı sarılsam zaman mı durur yoksa kalbim mi? Peki cennet kokunu ciğerlerime çeksem aldığım son nefesim olur mu? Ya bana bakarken melülleşen gözlerine denk gelsem; o an, bunca yıllık hayatımın gözlerimin önünden geçen film şeridi olur mu? Sırat'ın diğer ucunda görsem Seni; heyecandan dizlerimin bağı çözülür de kalakalır mıyım oracıkta? Dengemi kaybetsem, cehennemin dibini boylasam, bekler misin günahlarımı dökmemi? Yalan dünyada olamadık ama, sonsuzlukta biricik huri'm Sen olur musun?...
Mesajlarımızı okudum ve bir ayrıntıyı fark ettim. Biz ne zaman bir şeye niyet etmiş ve onun üzerine ayrıntılı planlamalar yapmışsak hiç olamamış. "Kul olan yapar, kader güler." sözünün yaşayan kanıtları olabiliriz :)
Bugün Hıdırellez... Bugüne kadar çok yazdım çizdim, bu sefer ne çizip gül altına gömeceğim ne de yazıp suya atacağım. Ama kalpten ve hayırlısıyla Seni diliyorum; ne şekilde olacağını Rabbim bilir, bilmediğimden O'na sığınarak, bir şekilde Sen diyorum...
Baştan sona insanın sabrının, psikolojisinin ve fizyolojisinin sınırlarını zorlayan şu günde Senin sesini duymak tüm yorgunluğumu öylesine alır ve beni öylesine dinginleştirirdi ki bu günü hayatımda yaşanmamış kılardı...
Baktın yüz yüze görüşmüyoruz, Sen de artık rüyalarda buluşmaya karar verdin sanırım :) Zira bu gece de rüyamda Seni gördüm ve "Acaba rüya mıydı yoksa gerçek miydi?" ikilemiyle, biraz sersem, biraz buruk gözlerimi açtım; 11'inci günde Sensizliğe...
Diyeceksin, konudan konuya ve duygudan duyguya nasıl bu kadar hızlı ve bağlantısızca atlayabiliyorsun :) Hani deliler gibi seviştikten sonra benim üzerime uzanmıştın ya; o an'ımız sürekli aklıma geliyor. Kendimi hiç o kadar rahat hissetmemiştim; anlam ve tamamlanmışlık kokuyordu her bir zerremiz...
10 gün oldu, koskoca 10 gün; hissiyatımda 10 yıl gibi... Uyandığından, işe gidip gitmediğinden, gününün nasıl geçtiğinden, bir sorununun/sıkıntının olup olmadığından, eve varıp varmadığından, hiç hastalanıp hastalanmadığından, doktora gidip gitmediğinden, uyuyup uyumadığından ve Sana dair olan hiçbir şeyden en ufak bir haberim dahi yok... Bunu düşündüğümde gözlerim doluyor ve öylece kalıyor, yaşlar dahi süzülemiyor. Belki kendimin dahi bilmediği, derinlerimde bir yerler sızlıyor şu kopuş sürecimizde. Kopuş süreci... Bunu yazabiliyor olmak dahi yaşananlara ve hissiyata ihanet etmek gibi geliyor... Hiç bu kadar kendimle çelişmemiştim biliyor musun¿
Hani hep derim ya "Ben her zaman küçük ihtimallerin peşinden koştum." diye, olur da bir gün denk gelir ve okursan... Bugüne kadar ve bugün Seni aramadıysam bil ki cesaretim ya da gücüm olmadığından değil, Sana bir söz verdiğim ve huzurlu bildiğin yolda sadece ve sadece iyi olmanı istediğim içindir... Allah rahatlık versin; iyi geceler, tatlı rüyalar diliyorum
Günaydın siyah zeytinim, kara böcüğüm; Dünyanın pek de sevimli olmayan mahlukatları Sana sıfat olunca ne de güzel oluyor bir bilsen... Bugün de kalbimin en güzel yerinde, pamuklara sarıp sarmaladım Seni, Ve aklıma her gelişinde, yüzümde beliren tebessümün yegane sebebisin...
Yine erken başlayan bir günde, daha yeni oturabildim desem inanır mısın?.. Ve oturur oturmaz, yani kendi kabuğuma çekilir çekilmez, kabuğumu içten içe saran ve artık kendinden ibaret olan Sen'li yalnızlığım ile baş başa kaldım. Aklıma ilk gelen altı çizili kitaplar ve bu kitaplar hakkında bana yönelttiğin sorulara verdiğim, hiç de tarzım olmayan bayağı cevaplar oldu. Ama bendeki asıl cevaplar ise Senin duyduklarından çok daha fazlası ve çok daha başkasıydı... Sadece o an, Sen özelinde hiç yaşamak istemediğim o an, bendeki Sen dışında herşey anlamını yitirmişti. Kolay değil, insanın hayatının anlamının parmaklarının ucundan kayıp gidiyor olması... Böyle bir an'da, hangi kitabın hangi cümlesinin bir anlamı kalabilir ki¿..
Hep peşinden koştuğum küçük ihtimaller gerçekleşir de denk gelip okur isen bil ki verdiğin sözden seni azad ettim, istediğin her an numaramı da silebilirsin "."
Sadece ikimize ait, ikimize özel olan hesabını kapatarak şahsımda yarattığın aydınlanmadan dolayı derin teşekkürlerimi sunuyorum. Bir beklentim zaten yoktu, bunu konuşmuştuk. Ama o hesabın varlığı, onca yaşanan, paylaşılan ve hissedilene binaen anlamlıydı. Artık bir anlamı kalmadı... Sen bir devri kapattın, yeni bir devri açtın kalbimde, Kavimler Göçü misali, Fransız İhtilali benzeri! Sessiz sessiz Ceren'i yaşattığım devirden Ceren'i hiç yaşanmamışcasına söküp atacağım devire geçiş yaptım; bu bir Milat'tır, tarihe not alınsın!
İçindeki burukluğu biliyorum; lakin bil ki ve eminim ki annen Rabbimin cennetinde. Rabbim sizi, vakti geldiğinde cennetinde buluştursun...
Annen, yarın mezarını ziyaret edip de gözyaşları döktüğün vakit Seni izliyor ve Senin gibi bir evlat dünyaya getirdiği için huzur içinde olacak...
Senden ve Sana dair olan herşeyden bi haber... Umarım iyisindir, hayatında herşey yolundadır ve hayranı değil, kurbanı olduğum cennet yüzünden bebek gülüşlerin eksik olmuyordur; Rabbim Seni esirgesin, korusun, saçının teline, tırnağına zarar gelmesin...
Olur da üstün açılırsa evrene gönderdiğim sevgim Seni bulsun, narin tenini sıcacık sarsın, yorganını aratmasın... İyi geceler, tatlı rüyalar kara böcüğüm; bu gece de Seni çokkkk seviyorum...
Günün birinde, bu saatlerde, bir koltukta Sen, çaprazında ben, tatlı tatlı birşeyler anlatıyordun. Ben hiçbir şey anlamıyordum, sadece Seni izliyor ve Sana aşık oluyordum... O an'a geri dönmek ister miyim bilmiyorum; çünkü Sana bulanan her vakit gelmekte olan bir Sensizliğin başlangıcıydı benim için... (Suçlamıyorum. Seni ve hayattan beklentilerini anlıyor ve Sana hak veriyorum; bu yazdığım olayın ben boyutu.) Ama elimde olmayan ve içimden atamadığım bir şey var ki Seni buram buram özlüyorum... Ve en çok da Sensizliğe alışmaktan korkuyorum...
O kadar aklımdan çıkmıyorsun ki aklıma gelmeye fırsatın olmuyor...
Tam da şu an içimden ne geçirdim biliyor musun?
Ne var tam İncek'e dönerken arasan...
Hadi iyisin; tam bu saatte "Artık uyanman lazım!" diye arayıp Seni küfretmenin eşiğine de getirebilirdim :) Günaydın
Günün birinde o küçük ihtimal gerçekleşir de şu yazdıklarıma denk gelir, okursan beni Raif Efendi olmakla suçlamamanı rica ediyorum; ben Senin için çabalamayacak bir insan değilim ama benim çabalamamam lazım!..
Avuçlarının içlerini öperken ruhumda uyandırdığın hissiyat ve damağımda bıraktığın lezzet tadında bir gün diliyorum Sana; aşık olduğum dişlerin hep görünsün gülmekten. Günaydın uzaktan, usul usul sevdiğim...
Dehşet dolu duyguların yansıdığı cümlelere bir es verirsek;
Seni bugün de çok seviyorum...
Nedenini bilmiyorum ama (içimden bir türlü atamayıp) kuytu köşelere gizlenen özlemin bugün sobe demeye koşarcasına gün yüzüne çıktı... Düşünsene; içimde bir boşluk var ve o acıyor. Hacimsiz ve tarifsizce içimde birşeyler acıyor. Sanki vücudumdaki tüm damarlar birden patlamış da ben elimle hangi birini kapatacağımı şaşırmışcasına özlemin fışkırıyor ruhumdan. Ve ben tüm bu anomali içinde, her zamanki gibi, bana yakışan şekilde davranmak ve sana verdiğim söze uymakla lanetlendim. Hayal ediyorum, karşımda olduğunu ve Sen'li tüm duygularımı sırtlanıp Sana taarruz ettiğimi, canlı canlı etlerini parçaladığımı hayal ediyorum (ya da bunu şu an aşırı istiyorum), yine de yoksunluğuna çare olmuyor ya da hayaller gerçek olsa diyorum...
Şu an Sana sımmmmsıkı sarılsam zaman mı durur yoksa kalbim mi? Peki cennet kokunu ciğerlerime çeksem aldığım son nefesim olur mu? Ya bana bakarken melülleşen gözlerine denk gelsem; o an, bunca yıllık hayatımın gözlerimin önünden geçen film şeridi olur mu? Sırat'ın diğer ucunda görsem Seni; heyecandan dizlerimin bağı çözülür de kalakalır mıyım oracıkta? Dengemi kaybetsem, cehennemin dibini boylasam, bekler misin günahlarımı dökmemi? Yalan dünyada olamadık ama, sonsuzlukta biricik huri'm Sen olur musun?...
Ben çok özledim Seni...
Mesajlarımızı okudum ve bir ayrıntıyı fark ettim. Biz ne zaman bir şeye niyet etmiş ve onun üzerine ayrıntılı planlamalar yapmışsak hiç olamamış. "Kul olan yapar, kader güler." sözünün yaşayan kanıtları olabiliriz :)
An itibariyle Kral Pop'da çalan Simge'den Yakışıklı ve aklıma gelen Sen...
Günaydın başımın belası :)
Bugün Hıdırellez... Bugüne kadar çok yazdım çizdim, bu sefer ne çizip gül altına gömeceğim ne de yazıp suya atacağım. Ama kalpten ve hayırlısıyla Seni diliyorum; ne şekilde olacağını Rabbim bilir, bilmediğimden O'na sığınarak, bir şekilde Sen diyorum...
Ve bil ki Seni buram buram, iliklerime kadar özledim; değil burnumun direği, ruhumun direği sızlıyor bir Sen diye...
Baştan sona insanın sabrının, psikolojisinin ve fizyolojisinin sınırlarını zorlayan şu günde Senin sesini duymak tüm yorgunluğumu öylesine alır ve beni öylesine dinginleştirirdi ki bu günü hayatımda yaşanmamış kılardı...
Merhaba
Yazan adam uzun süredir yazmıyor durumu nasıl.
?si=jnw_j-V9XNDK_4_G
Baktın yüz yüze görüşmüyoruz, Sen de artık rüyalarda buluşmaya karar verdin sanırım :) Zira bu gece de rüyamda Seni gördüm ve "Acaba rüya mıydı yoksa gerçek miydi?" ikilemiyle, biraz sersem, biraz buruk gözlerimi açtım; 11'inci günde Sensizliğe...
Uyanma vaktiniz gelmiştir Kraliçe Hazretleri, günaydın
Gecenin örtemediği nadir durumlardan biri de insanoğlunun doğrusu ile gerçeği arasında sıkışıp kalmışlığıdır. Araf...
Allah rahatlık versin; iyi geceler, tatlı rüyalar diliyorum
Diyeceksin, konudan konuya ve duygudan duyguya nasıl bu kadar hızlı ve bağlantısızca atlayabiliyorsun :) Hani deliler gibi seviştikten sonra benim üzerime uzanmıştın ya; o an'ımız sürekli aklıma geliyor. Kendimi hiç o kadar rahat hissetmemiştim; anlam ve tamamlanmışlık kokuyordu her bir zerremiz...
10 gün oldu, koskoca 10 gün; hissiyatımda 10 yıl gibi... Uyandığından, işe gidip gitmediğinden, gününün nasıl geçtiğinden, bir sorununun/sıkıntının olup olmadığından, eve varıp varmadığından, hiç hastalanıp hastalanmadığından, doktora gidip gitmediğinden, uyuyup uyumadığından ve Sana dair olan hiçbir şeyden en ufak bir haberim dahi yok... Bunu düşündüğümde gözlerim doluyor ve öylece kalıyor, yaşlar dahi süzülemiyor. Belki kendimin dahi bilmediği, derinlerimde bir yerler sızlıyor şu kopuş sürecimizde. Kopuş süreci... Bunu yazabiliyor olmak dahi yaşananlara ve hissiyata ihanet etmek gibi geliyor... Hiç bu kadar kendimle çelişmemiştim biliyor musun¿
Rüyamda Seni gördüm. Uyandığımda çok garip, tarifsiz bir hissiyat içerisindeydim. Seni çok özlemişim...
Hani hep derim ya "Ben her zaman küçük ihtimallerin peşinden koştum." diye, olur da bir gün denk gelir ve okursan... Bugüne kadar ve bugün Seni aramadıysam bil ki cesaretim ya da gücüm olmadığından değil, Sana bir söz verdiğim ve huzurlu bildiğin yolda sadece ve sadece iyi olmanı istediğim içindir... Allah rahatlık versin; iyi geceler, tatlı rüyalar diliyorum
Ve insan,
Herşeyden kaçar da
İçinde taşıdığından kaçamaz...
İyi geceler, tatlı rüyalar diliyorum ??
Teninden ve dudaklarından damıttığım tadına duyduğum tarifsiz bir açlık ile gözlerimi açtım yeni güne...
Günaydın siyah zeytinim, kara böcüğüm;
Dünyanın pek de sevimli olmayan mahlukatları Sana sıfat olunca ne de güzel oluyor bir bilsen...
Bugün de kalbimin en güzel yerinde, pamuklara sarıp sarmaladım Seni,
Ve aklıma her gelişinde, yüzümde beliren tebessümün yegane sebebisin...
Yine erken başlayan bir günde, daha yeni oturabildim desem inanır mısın?.. Ve oturur oturmaz, yani kendi kabuğuma çekilir çekilmez, kabuğumu içten içe saran ve artık kendinden ibaret olan Sen'li yalnızlığım ile baş başa kaldım.
Aklıma ilk gelen altı çizili kitaplar ve bu kitaplar hakkında bana yönelttiğin sorulara verdiğim, hiç de tarzım olmayan bayağı cevaplar oldu. Ama bendeki asıl cevaplar ise Senin duyduklarından çok daha fazlası ve çok daha başkasıydı... Sadece o an, Sen özelinde hiç yaşamak istemediğim o an, bendeki Sen dışında herşey anlamını yitirmişti. Kolay değil, insanın hayatının anlamının parmaklarının ucundan kayıp gidiyor olması... Böyle bir an'da, hangi kitabın hangi cümlesinin bir anlamı kalabilir ki¿..