BEDİÜZZAMAN SAİD NURS-İ kendini yanlızca ALLAH(C.C.) yolunda hizmete adamıştır.Kendisine ne Kürdüm demiş ne Türk üm demiş kendisini halktan ve insanlardan bu yolla ayırmamıştır. hiç bir zamanda T.C karşı gelecek hareket yapmamıştır.zaten böyle bir amacı hiç bir zaman olmamıştır.Hatta siyasetten ve şeytandan ALLAH'a sığınırım demiştir.lütfen bu ehl-i sünnet kişiliği çevreye yanlış tanıtma bunun cezası bu dünyadada öbür dünyadada çıkar bunu sakın aklından çıkarma
bana dünyada imanın güzelliğini yaşatarak manevi cennet lezzetlerini manevi cennet lezzetlerini şimdiden tattıran imanımı kurtarmaya vesile olan risale i nurları ve muhterem müellifi üstad bediüzzamanı allah rızası için öyle çok seviyorum ki.....bunu ancak insaflı bir nazarla risale i nuru okuyanlar ve hakkı ve hakikatı bulmanın bahtiyarlığını tadanlar anlayabilir......
Şu meâlde bir hadîs-i şerif var ki: 'Hakiki âlimler, zâlim hükümdarlara karşı hak ve hakikati pervâsızca söyleyen âlimlerdir.' İşte biz, ancak böyle ve müttakî bir allâmenin söz ve eserlerine itimad edebiliriz.
Asrımızda ise, hayatındaki vâkıalar ve eserleriyle bu hadîs-i şerife mâsadak olan Risâle-i Nur meydandadır. Müellif Bediüzzaman dinî mücâhedesi ve Kur'ân'a hizmetinde ve ubûdiyetinde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyyesine tam ittibâ etmiş bir mücâhiddir. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, dünyanın en muazzam siyasî hadisesi olan Bedir Muharebesinde, Sahabe-i Kirâma, nöbet nöbet cemaatle namaz kıldırmıştır. Yani, vâcib olmayan, husûsan muharebe zamanında terk edilebilen, 'cemaatle namaz kılmak' gibi bir hayrı, dünyanın en büyük siyasî vak'asına tercih etmiştir, üstün tutmuştur. Ufak bir sevâbı, harb cephesinin o dehşetleri içinde dahi terk etmemiştir.
Bediüzzaman, gönüllü alay kumandanı olarak katıldığı Rus Harbinde, harb cephesinde, avcı hattında, Kur'ân'ın bir kısmının tefsiri olan meşhur Arabî İşârâtü'l-İ'câz tefsirini telif etmiş ve bu eser-i azîm, âlem-i İslâmda en büyük âlimlerin takdir ve tahsinine mazhar olmuş ve tam anlamaktan âciz kaldıklarını ve öyle bir tefsir görmediklerini itiraf etmişlerdir ki, Kur'ân-ı Kerîm'in en ince nükte ve en derin meselelerini ve misilsiz i'câz ve hârikulâde yüksek belâgat ve fesâhatini izhâr ve ispat etmiştir. Hattâ bir harfin nüktesini izhâr ederken, avcı ateş hattında, düşman topları zihnini ondan çevirememiş, harbin dağdağa ve dehşetleri mâni olamamıştır.
Ezân-ı Muhammedînin (a.s.m.) yasak edildiği ve bid'aların cebren umuma yaptırıldığı zulümâtlı ve dehşetli bir devirde, Nur Talebeleri, o uydurma ezanı okumamışlar ve böyle bid'alara karşı, kendilerini kahramanca muhafaza ederek, bid'alara girmemişlerdir.
İmân ve İslâmiyetin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bir âlimin gizliden gizliye dahi birtek dinî eser neşredemediği fecaat devrinde, Bediüzzaman, nefyedildiği yerlerde zâlim müstebitlerin tarassudât ve tazyikâtı içinde, gizliden gizliye yüz otuz adet imânî eser telif ve neşretmiştir. Bununla beraber, geceleri pek az bir uykudan sonra, esâret altında inleyen İslâm milletlerinin necât ve salâhı için duâlar etmiş, dergâh-ı İlâhiyeye ilticâ ederek yalvarmıştır.
Evet, Hazret-i Üstad, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin Sünnet-i Seniyyesine tam iktidâ etmiştir.
BEDİÜZZAMAN ı anlatmaya ne kimsenin ilmi yeter nede kağıt kalemi yeter onu ancak en iyi Risale_i Nur anlatır gerçekten Onu anlamak isteyen açsın eserlerini okusun hem onu tanısın hem imanını kurtarsın hem bu dünyasını hem ahlakını hem insaniyetini kurtarsın.
evet bende atalarımızın dediği gibi diyorum_GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ_ O ama kürd ama türktü O BEDİÜZZAMAN dı...onun bütün hayatı ve eserleri ortadadır aksini inkar edenler buyrun hodri meydan siz ışığa gözünüzü kapayarak kendinize gece yaparsınız...GÜNEŞ ÜFLEMEKLE SÖNMEZ.....O ÜSTAD BEDİÜZZAMANDI Cenab_ı Hak Ondan ebeden razı olsun...................
Bediüzzaman Said-i Kurdi nin Kürt Halkına Nasihati
Ey Kürt Halkı!
İttifakta kuvvet, ittihatta hayat, kardeşlikte saadet, hükümette saadet vardır.
İttihat bağını ve muhabbet ipini güçlü tutun. Ta ki sizi beladan kurtarsın.
Bana iyi kulak verin, size bir şey söyleyeceğim;
Biliniz ki, korumamız gereken üç cevherimiz vardır;
Birincisi: İslamiyettir ki, binlerce şehidimizin kanı pahasına olmuştur.
İkincisi: İnsaniyettir ki, halkın nazarında akla uygun hizmetle yiğitliğimizi ve insanlığımızı bütün dünyaya göstermeliyiz.
Üçüncüsü: Milliyetimizdir ki, bize meziyet vermiştir. Bizden öncekiler iyilikleriyle yaşıyorlar. Kendine yetebilen, milliyetini koruyup onların ruhlarını kabirlerinde şad eder.
Bundan sonra bizi perişan eden üç düşmanımız vardır;
Birincisi: Fakirliktir ki, İstanbul'daki kırk bin hammal buna delildir.
İkincisi: Cehalettir ki, binimizin bir gazete okuyamaması bunun delilidir.
Üçüncüsü: İhtilaf tır ki, kuvvetimizi kaybettiriyor, bizi terbiyeye müstehak kılıyor ve hükümet de kendi insafsızlığından bize zulmediyor.
Eğer bana kulak verdiyseniz, iyi bilin ki, bizim çaremiz şudur;
Biz üç elmas kılıcı elimize alalım ve düşmanı üstümüzden kaldıralım.
Birincisi: Adalet, maarif ve okuma kılıcıdır.
İkincisi: İttifak ve milli muhabbet kılıcıdır.
Üçüncüsü: Kendine güven kılıcıdır.
Böylece herkes kendi işini yapsın. Sefiller gibi kimsenin gücünden ümit beklemesin ve sırtını ona dayamasın.
Bediuzzaman Said-i Kurdi: Said-i Kürdi için, genelde iman konulu çalışmalarından söz edilerek sanki hiç siyaset hayatında bulunmamış gibi yansıtılır. Halbuki kaynaklar Said-i Kürdi'nin ulusal bilincinin bulunduğunu herkese göstermektedir. Bu anlamda KTC adlı kitapta Said-i Kürdi ile ilgili şunlar yer almaktadır: Said-i Nursi'nin 'kişiliğinin iki farklı unsurunu oluşturan din ve Kürt sorunu'olmuştur. Rohat Alakom, Said-i Nursi'nin Kürt kimliğinin 'bir kenara itildiği' kanısındadır:' Bir Kürt perspektifiyle Said-i Kürdi konusuna yaklaşan inceleme ve araştırmaların yokluğu, bazı gerçeklerin bilinmesini, sağlıklı değerlendirme ve yorumların yapılmasını bayağı zorlaştırmıştır. Rohat Alakom'a göre Said-i Kürdi'nin büyük Kürt düşünürü Ahmede Xani'yi ziyaret etmesi Kürt kişiliğinin bir misyonu sayılmalıdır. Ahmede Xani'yi kendisine örnek almıştır. Diğer yandan Said-i Kürdi, kendisi gibi Kürt olan Selahaddin Eyyubi'nin kişiliğinden çok etkilenir. Said-i Kürdi'nin Şark ve Kürdistan, Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi, Volkan, Tanin, Serbesti, Mizan, Misbah gazetelerinde Kürtlerle ilgili hayli yazıları yayınlanmıştır. Bu yazılarında; daha çok Kürdistan'ın perişanlığına değinmekte, eğitim yoluyla ulusal birliğin güçlendirilmesi üzerinde durmaktadır: 'Kürtlere gerekli olan nedir? 15 senedir bu ihtiyaç hakkında düşünmekteyim ve Kürdistan'ın kederini garantileyecek şu fikirlerden başka çare bulamıyorum: 1.Ulusal birlik, 2. Dini uyanış ile birlikte uygarlık düzeyinin yükselmesi için teknik sanatlar öğrenmek ve ileri gitmektir.
Mübarek şahsiyet,o hayattayken kendisine yapılan iftiralara,yalanlara,dolanlara karşı sabretti.Sadece Allah'ı düşündü.Onlardan korkmadı.Kendisini suçsuz yere hapislere attıran hakimlere,savcılara bilehakkını helal etti.Umarım mezarındayken bu gereksiz suçlaMALARA KARŞI KEMİKLERİ SIZLAMIYORDUR.Herkese hakkını helal etti.Ama öldükten sonra da eder mi bilmem.Orasını ahirette görücez
onun eserleri birçok gencin kurtuluşuna vesile olmuştur.ayrıca Bediüzzaman Allah'ın sevgili kullarındandır.İnsan o eserleri okuyunca başka bir dünyaya gidiyor sanki
said nursiyi kötüleyenlere bakıorum da hep hakaret edioalr başka birşey yok yani şu yüzden sevmiyoruz şu kötülüğünü gördük diyen yok çünkü diyemezler Risale-i Nur'u bir kez okuyan Onun nasıl biri olduğunu anlayacaktır... Rabbim inş bazı insanların gözünden perdeyi kaldırırda acizce hakaret etmeyi bırakırlar...(AMİN)
İnsan olmam,merakım gereği risaleleri okudum ve okumaya çalışıyo rum.Bediüzzaman'da kuşatıcı bir imani ilmi mantık,ilas,uhuvvet,cesaret düşünce derinliği görüyorum. Arkasında hayırlı miras olarak Risale-i Nurları bırakmıştır.Okundu- ğunda insanın imani islami ufkunu açan eserler. Enaz bir Sokrat, en az bir Eflatun ayarında müslüman düşünür. Bediüzzamana hakaretler savuran...Hak,hakikat,imani,islami,insani erdemlerle kendini iyi bir ölç,sivriliklerini,toyluklarını törpüle,kendini pişir, olgunlaştır.
(**) Her senede iki defa cisim tazelendiği için iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmişdokuz senesindedir. Herbir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.
(***) Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kablelvuku' ile hissetmiş
veda hacı. hadisi serif. ey insanlar acamin araptan arabın acemden bir üstünlüğü yoktur. üstünlük ancak allah olan takva iledir. şu üç günlük dünya hayatında biz değil gidenleri allah yarı,gılasın. allah katında asla ırkçılık yoktur
Said-i Kürdi hakkında yazılanları okuyunca,ister istemez insan onu merak ediyor.Ben de merak ettim,okudum. Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah'ı severler, Allah da onları sever buyurmuştur.' kelamını dahi senin üstadın kendi aklına göre yorumlamıştır.Zaten hakiki müslümanla münafık işte bu noktada ayrılır:Mümin akla tamamen uygun olan vahyi esas alır; münafık aklına sokamadığı gerçekleri reddeder,akıldan başkasını kabul etmez ve cehennemi boylar.İşte Bediüs-Saman da vahyi değil aklını esas almıştır.
ömrü allah yolunda geçmiş ülkesi halkı için didinmiş zamının kutbu. hazımsızların naaşına bile tahamül edemedikleri mubarek adam. selaniklinin baş tacı edildiği koca türk halkının tarihini ona dayandırdığı bir dönemde hala onun peşinde gidenlere ne mutlu.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür(kuran ayeti)
said nursinin ölümünden sonra hala saygı ve sevgiyle anılıyor olması..onun güzel bir yere yerleştirildiğinin delilidir bana göre... (bi kaç çapulcuyu saymazsak tabi)
Türkçe konuşan insanların %90'ının anlayamayacağı bir dil kullanan(ve kişisel düşünceme göre hiç de derin anlamı olmayan ve birbirinin tekrarı niteliğinde olan) bu eser, başlarda cifir'in İslam dışı olduğunu söylediği halde('cifir..., gaybı Allah'tan başkası bilmez ayetine karşı edep dışı bir davranıştır') (bkz. Lem'alar s. 39(yazıldığı tarih 1957) daha sonraki kitaplarında sık sık cifir kullanarak kendisinin ve yazdıklarının ne kadar yüce olduğunu anlatır. Buna örnek vermek gerekirse: '-... İçlerinde bedbaht olanlar da said olanlar da vardır- anlamındaki ayetin cifir yyönünden sayı değeri 1303 eder. Hud Suresinde -Emrolunduğu gibi hareket et-, anlamında bir ayet olduğu gibi Şura suresinin 2. ayetinde de aynı anlamda bir ayet vardır. -Vav-la başlayan Şura suresindeki ayetin cifir yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih(1303) de ise, Risale-i Nurlar müellifi(Said-i Nursi) nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci ayetin tarihi ise O müellif(Said-i Nursi) nin harika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı(!) , tahsili bitirdikten sonra ders vermeğe başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü alimlerinin yanında o 3 ayın mahsulu fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir alim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevabı vermekle ispat ettiği tarihe rastlar.'(Tasdik-i Gaybi, s. 61-62, yıl 1958)
Vâ esefâ..!
Yazık..
Cehalet insanının cehaletini giderecek devalara sahip Veli.
Tüm dünya O'nu anlamaya çalışırken, Amerika'da konferanslar verilirken, ne bu cehalet?
BEDİÜZZAMAN SAİD NURS-İ kendini yanlızca ALLAH(C.C.) yolunda hizmete adamıştır.Kendisine ne Kürdüm demiş ne Türk üm demiş kendisini halktan ve insanlardan bu yolla ayırmamıştır. hiç bir zamanda T.C karşı gelecek hareket yapmamıştır.zaten böyle bir amacı hiç bir zaman olmamıştır.Hatta siyasetten ve şeytandan ALLAH'a sığınırım demiştir.lütfen bu ehl-i sünnet kişiliği çevreye yanlış tanıtma bunun cezası bu dünyadada öbür dünyadada çıkar bunu sakın aklından çıkarma
bana dünyada imanın güzelliğini yaşatarak manevi cennet lezzetlerini manevi cennet lezzetlerini şimdiden tattıran imanımı kurtarmaya vesile olan risale i nurları ve muhterem müellifi üstad bediüzzamanı allah rızası için öyle çok seviyorum ki.....bunu ancak insaflı bir nazarla risale i nuru okuyanlar ve hakkı ve hakikatı bulmanın bahtiyarlığını tadanlar anlayabilir......
Arkadaşlar,
Şu meâlde bir hadîs-i şerif var ki: 'Hakiki âlimler, zâlim hükümdarlara karşı hak ve hakikati pervâsızca söyleyen âlimlerdir.' İşte biz, ancak böyle ve müttakî bir allâmenin söz ve eserlerine itimad edebiliriz.
Asrımızda ise, hayatındaki vâkıalar ve eserleriyle bu hadîs-i şerife mâsadak olan Risâle-i Nur meydandadır. Müellif Bediüzzaman dinî mücâhedesi ve Kur'ân'a hizmetinde ve ubûdiyetinde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyyesine tam ittibâ etmiş bir mücâhiddir. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, dünyanın en muazzam siyasî hadisesi olan Bedir Muharebesinde, Sahabe-i Kirâma, nöbet nöbet cemaatle namaz kıldırmıştır. Yani, vâcib olmayan, husûsan muharebe zamanında terk edilebilen, 'cemaatle namaz kılmak' gibi bir hayrı, dünyanın en büyük siyasî vak'asına tercih etmiştir, üstün tutmuştur. Ufak bir sevâbı, harb cephesinin o dehşetleri içinde dahi terk etmemiştir.
Bediüzzaman, gönüllü alay kumandanı olarak katıldığı Rus Harbinde, harb cephesinde, avcı hattında, Kur'ân'ın bir kısmının tefsiri olan meşhur Arabî İşârâtü'l-İ'câz tefsirini telif etmiş ve bu eser-i azîm, âlem-i İslâmda en büyük âlimlerin takdir ve tahsinine mazhar olmuş ve tam anlamaktan âciz kaldıklarını ve öyle bir tefsir görmediklerini itiraf etmişlerdir ki, Kur'ân-ı Kerîm'in en ince nükte ve en derin meselelerini ve misilsiz i'câz ve hârikulâde yüksek belâgat ve fesâhatini izhâr ve ispat etmiştir. Hattâ bir harfin nüktesini izhâr ederken, avcı ateş hattında, düşman topları zihnini ondan çevirememiş, harbin dağdağa ve dehşetleri mâni olamamıştır.
Ezân-ı Muhammedînin (a.s.m.) yasak edildiği ve bid'aların cebren umuma yaptırıldığı zulümâtlı ve dehşetli bir devirde, Nur Talebeleri, o uydurma ezanı okumamışlar ve böyle bid'alara karşı, kendilerini kahramanca muhafaza ederek, bid'alara girmemişlerdir.
İmân ve İslâmiyetin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bir âlimin gizliden gizliye dahi birtek dinî eser neşredemediği fecaat devrinde, Bediüzzaman, nefyedildiği yerlerde zâlim müstebitlerin tarassudât ve tazyikâtı içinde, gizliden gizliye yüz otuz adet imânî eser telif ve neşretmiştir. Bununla beraber, geceleri pek az bir uykudan sonra, esâret altında inleyen İslâm milletlerinin necât ve salâhı için duâlar etmiş, dergâh-ı İlâhiyeye ilticâ ederek yalvarmıştır.
Evet, Hazret-i Üstad, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin Sünnet-i Seniyyesine tam iktidâ etmiştir.
kucuk beyınlerın ve komplekslılerın anlayabılecegını sanmadıgım bır deha...
BEDİÜZZAMAN ı anlatmaya ne kimsenin ilmi yeter nede kağıt kalemi yeter onu ancak en iyi Risale_i Nur anlatır gerçekten Onu anlamak isteyen açsın eserlerini okusun hem onu tanısın hem imanını kurtarsın hem bu dünyasını hem ahlakını hem insaniyetini kurtarsın.
evet bende atalarımızın dediği gibi diyorum_GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ_ O ama kürd ama türktü O BEDİÜZZAMAN dı...onun bütün hayatı ve eserleri ortadadır aksini inkar edenler buyrun hodri meydan siz ışığa gözünüzü kapayarak kendinize gece yaparsınız...GÜNEŞ ÜFLEMEKLE SÖNMEZ.....O ÜSTAD BEDİÜZZAMANDI Cenab_ı Hak Ondan ebeden razı olsun...................
38/62- Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz? ”
38/63- “(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar
Bediüzzaman Said-i Kurdi nin Kürt Halkına Nasihati
Ey Kürt Halkı!
İttifakta kuvvet, ittihatta hayat, kardeşlikte saadet, hükümette saadet vardır.
İttihat bağını ve muhabbet ipini güçlü tutun. Ta ki sizi beladan kurtarsın.
Bana iyi kulak verin, size bir şey söyleyeceğim;
Biliniz ki, korumamız gereken üç cevherimiz vardır;
Birincisi: İslamiyettir ki, binlerce şehidimizin kanı pahasına olmuştur.
İkincisi: İnsaniyettir ki, halkın nazarında akla uygun hizmetle yiğitliğimizi ve insanlığımızı bütün dünyaya göstermeliyiz.
Üçüncüsü: Milliyetimizdir ki, bize meziyet vermiştir. Bizden öncekiler iyilikleriyle yaşıyorlar. Kendine yetebilen, milliyetini koruyup onların ruhlarını kabirlerinde şad eder.
Bundan sonra bizi perişan eden üç düşmanımız vardır;
Birincisi: Fakirliktir ki, İstanbul'daki kırk bin hammal buna delildir.
İkincisi: Cehalettir ki, binimizin bir gazete okuyamaması bunun delilidir.
Üçüncüsü: İhtilaf tır ki, kuvvetimizi kaybettiriyor, bizi terbiyeye müstehak kılıyor ve hükümet de kendi insafsızlığından bize zulmediyor.
Eğer bana kulak verdiyseniz, iyi bilin ki, bizim çaremiz şudur;
Biz üç elmas kılıcı elimize alalım ve düşmanı üstümüzden kaldıralım.
Birincisi: Adalet, maarif ve okuma kılıcıdır.
İkincisi: İttifak ve milli muhabbet kılıcıdır.
Üçüncüsü: Kendine güven kılıcıdır.
Böylece herkes kendi işini yapsın. Sefiller gibi kimsenin gücünden ümit beklemesin ve sırtını ona dayamasın.
Son vasiyetim;
Okumak! Okumak! Okumak! (Xwandin! Xwandin! Xwandin!)
El ele vermek! El ele vermek! El ele vermek! DEST HEV GIRTIN, DEST HEVGIRTIN, DESTHEVGIRTIN
Kürt Teâvün ve Terakki Gazetesi,Sayı 1
beroj.com
Bediuzzaman Said-i Kurdi:
Said-i Kürdi için, genelde iman konulu çalışmalarından söz edilerek sanki hiç siyaset hayatında bulunmamış gibi yansıtılır. Halbuki kaynaklar Said-i Kürdi'nin ulusal bilincinin bulunduğunu herkese göstermektedir. Bu anlamda KTC adlı kitapta Said-i Kürdi ile ilgili şunlar yer almaktadır: Said-i Nursi'nin 'kişiliğinin iki farklı unsurunu oluşturan din ve Kürt sorunu'olmuştur. Rohat Alakom, Said-i Nursi'nin Kürt kimliğinin 'bir kenara itildiği' kanısındadır:' Bir Kürt perspektifiyle Said-i Kürdi konusuna yaklaşan inceleme ve araştırmaların yokluğu, bazı gerçeklerin bilinmesini, sağlıklı değerlendirme ve yorumların yapılmasını bayağı zorlaştırmıştır. Rohat Alakom'a göre Said-i Kürdi'nin büyük Kürt düşünürü Ahmede Xani'yi ziyaret etmesi Kürt kişiliğinin bir misyonu sayılmalıdır. Ahmede Xani'yi kendisine örnek almıştır. Diğer yandan Said-i Kürdi, kendisi gibi Kürt olan Selahaddin Eyyubi'nin kişiliğinden çok etkilenir. Said-i Kürdi'nin Şark ve Kürdistan, Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi, Volkan, Tanin, Serbesti, Mizan, Misbah gazetelerinde Kürtlerle ilgili hayli yazıları yayınlanmıştır. Bu yazılarında; daha çok Kürdistan'ın perişanlığına değinmekte, eğitim yoluyla ulusal birliğin güçlendirilmesi üzerinde durmaktadır: 'Kürtlere gerekli olan nedir? 15 senedir bu ihtiyaç hakkında düşünmekteyim ve Kürdistan'ın kederini garantileyecek şu fikirlerden başka çare bulamıyorum: 1.Ulusal birlik, 2. Dini uyanış ile birlikte uygarlık düzeyinin yükselmesi için teknik sanatlar öğrenmek ve ileri gitmektir.
Valla bu söyleyeceğim Bediüzzamanın söylemleri ile pek uyuşmuyor ama yine de söyleyeyim: KISKANANLAR ÇATLASIN EMİ :)
Canım Üstâdım benim...
Mübarek şahsiyet,o hayattayken kendisine yapılan iftiralara,yalanlara,dolanlara karşı sabretti.Sadece Allah'ı düşündü.Onlardan korkmadı.Kendisini suçsuz yere hapislere attıran hakimlere,savcılara bilehakkını helal etti.Umarım mezarındayken bu gereksiz suçlaMALARA KARŞI KEMİKLERİ SIZLAMIYORDUR.Herkese hakkını helal etti.Ama öldükten sonra da eder mi bilmem.Orasını ahirette görücez
onun eserleri birçok gencin kurtuluşuna vesile olmuştur.ayrıca Bediüzzaman Allah'ın sevgili kullarındandır.İnsan o eserleri okuyunca başka bir dünyaya gidiyor sanki
Son devir büyük din alimlerinden, Allah yattığı yeri nur etsin, açtığı çığır her geçen gün daha çok büyüyor;
Mevlam izinden giden ve izinden gitmek isteyen herkese kolaylıklar nasip etsin; Yolunuz açık olsun yoldaşlar
Yazan: Kardeş cemaat... :)
üstad hazretleri kendi milletinin imanının kurtulması için cehennemde yanmaya bile razı olan bir zattı.
said nursiyi kötüleyenlere bakıorum da hep hakaret edioalr başka birşey yok yani şu yüzden sevmiyoruz şu kötülüğünü gördük diyen yok çünkü diyemezler Risale-i Nur'u bir kez okuyan Onun nasıl biri olduğunu anlayacaktır... Rabbim inş bazı insanların gözünden perdeyi kaldırırda acizce hakaret etmeyi bırakırlar...(AMİN)
asrın müceddidi.ihlaslı,hassas,narin bir zat.Allah razı olsun.
İnsan olmam,merakım gereği risaleleri okudum ve okumaya çalışıyo
rum.Bediüzzaman'da kuşatıcı bir imani ilmi mantık,ilas,uhuvvet,cesaret düşünce derinliği görüyorum.
Arkasında hayırlı miras olarak Risale-i Nurları bırakmıştır.Okundu-
ğunda insanın imani islami ufkunu açan eserler.
Enaz bir Sokrat, en az bir Eflatun ayarında müslüman düşünür.
Bediüzzamana hakaretler savuran...Hak,hakikat,imani,islami,insani erdemlerle kendini iyi bir ölç,sivriliklerini,toyluklarını törpüle,kendini pişir,
olgunlaştır.
(*) Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde
Said'den yetmiş dokuz emvat (**) bâ-âsam âlâma.
Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taý ş.
Beraber ağlıyor (***) hüsran-ı İslâm'a...
Mezar taşımla pür-emvat enindar o mezarımla
Revanım sâha-i ukba-yı ferdâma...
Yakînim var ki: İstikbal semavatı ve zemin-i Asya
Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm'a.
Zira yemin-i yümn-ü îmandır
Verir emn-ü eman ile enâma...
__________________________
(*) Bu kıt'a, onun imzasıdır.
(**) Her senede iki defa cisim tazelendiği için iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmişdokuz senesindedir. Herbir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.
(***) Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kablelvuku' ile hissetmiş
bediüzzaman hazretleri ne kürt ne de türk idi....o mübarek adam islam milletinin mensubu idi
yegane ümmeti MUHAMMED' den idi
büyük bi ÂLİM........
ne o kendine peygamber dedi
ne de onu gerçekten tanıyıp sevenleri.......
gönlünü...beynini..... bırakacak yer arayanların.....bırakıp......sıradan birini peygamber sandıkları bir alem düşünün........
veda hacı. hadisi serif. ey insanlar acamin araptan arabın acemden bir üstünlüğü yoktur. üstünlük ancak allah olan takva iledir.
şu üç günlük dünya hayatında biz değil gidenleri allah yarı,gılasın. allah katında asla ırkçılık yoktur
Said-i Kürdi hakkında yazılanları okuyunca,ister istemez insan onu merak ediyor.Ben de merak ettim,okudum.
Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah'ı severler, Allah da onları sever buyurmuştur.' kelamını dahi senin üstadın kendi aklına göre yorumlamıştır.Zaten hakiki müslümanla münafık işte bu noktada ayrılır:Mümin akla tamamen uygun olan vahyi esas alır; münafık aklına sokamadığı gerçekleri reddeder,akıldan başkasını kabul etmez ve cehennemi boylar.İşte Bediüs-Saman da vahyi değil aklını esas almıştır.
ömrü allah yolunda geçmiş ülkesi halkı için didinmiş zamının kutbu. hazımsızların naaşına bile tahamül edemedikleri mubarek adam. selaniklinin baş tacı edildiği koca türk halkının tarihini ona dayandırdığı bir dönemde hala onun peşinde gidenlere ne mutlu.
Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür(kuran ayeti)
said nursinin ölümünden sonra hala saygı ve sevgiyle anılıyor olması..onun güzel bir yere yerleştirildiğinin delilidir bana göre...
(bi kaç çapulcuyu saymazsak tabi)
http://video.google.com/videoplay? docid=-7341764935101469678
belgeseli..
*Izleyebilmek icin soru isaretinden sonraki boslugu kapatin
kendi döneminde gerçek adı BEDİÜZZAMAN SAİD-İ KURDİ dir..
Türkçe konuşan insanların %90'ının anlayamayacağı bir dil kullanan(ve kişisel düşünceme göre hiç de derin anlamı olmayan ve birbirinin tekrarı niteliğinde olan) bu eser, başlarda cifir'in İslam dışı olduğunu söylediği halde('cifir..., gaybı Allah'tan başkası bilmez ayetine karşı edep dışı bir davranıştır') (bkz. Lem'alar s. 39(yazıldığı tarih 1957) daha sonraki kitaplarında sık sık cifir kullanarak kendisinin ve yazdıklarının ne kadar yüce olduğunu anlatır. Buna örnek vermek gerekirse:
'-... İçlerinde bedbaht olanlar da said olanlar da vardır- anlamındaki ayetin cifir yyönünden sayı değeri 1303 eder. Hud Suresinde -Emrolunduğu gibi hareket et-, anlamında bir ayet olduğu gibi Şura suresinin 2. ayetinde de aynı anlamda bir ayet vardır. -Vav-la başlayan Şura suresindeki ayetin cifir yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih(1303) de ise, Risale-i Nurlar müellifi(Said-i Nursi) nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci ayetin tarihi ise O müellif(Said-i Nursi) nin harika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı(!) , tahsili bitirdikten sonra ders vermeğe başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü alimlerinin yanında o 3 ayın mahsulu fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir alim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevabı vermekle ispat ettiği tarihe rastlar.'(Tasdik-i Gaybi, s. 61-62, yıl 1958)