Çoğu tüketiciler biz çalışanları iş sahibi sanıyorlar...
Bu nedenle de aldıkları üründen veya ürünlerden memnun olmayanlar direk karşımıza dikilip
ekşiyorlar...
Bir kadın geldi. Sabah aldığım üründen memnun kalmadım dedi.
dün yaşlı bir kadın çöpe atılan her türlü kemiği torbasına doldururken nazim hikmetin memleketimin manzaralı şiirine taş çıkarıyordu.
Turkiye Cumhuriyet'i burası.
Baskı deyince usuma;
ortalık aydınlandığında
acı çeken biri sanat müziği söylüyordu
uykuyla uyanıklık arasında
kurumuş nehirde sandalda ķürek çeken birine benzettim sesini
ebabiller şaşkındı
ben de şaşkındım
Bazı insanları hiç sevmem.
Babalarından kalan mirasla hayatları boyunca çalışmazlar ter dökmezler kendilerini başka yerde sigortalı gösterip emekli ederler. Ne vatana ne insanlara faydaları da dokunmaz. Düşünmezler. Haberleri izlemezler zamanı gelince ahkam keserler
bazıları vaktini beş vakit namaz kılmakla geçirir bazıları gariptir onca rahatlıklarına rağmen erken yaşlanır evlenmezler çocuk torun sahibi olmayı istemezler çünkü kazanmadıkları para eriyecek diye korkarlar..
Bir kaç sene önce iki artı bir eve alacaktık. Yaşlı bir binaydı. Üst kattaydı. Başkalarından duyduk mutfağı küçükmüş odaları düzensizmiş. Umursamadık. Bari dedik oğlan birikimiyle bir ev sahibi olsun. Yetmediği yer de biz de yardımcı olacaktıķ elbette.
aklımda senden bir boşluk kaldı. Yüreğimde kabuksuz bir sızı
hani güvercine uçarken çarpar ya kör sürücüsü olan bir araba
hani o yüz gram bile gelmeyen güvercin pat diye düşer ya asfalta
aynı öyle bir sızı mevsimini şaşıran papatya
yaz ortasında ya da arazide açan bir kardelen gibi..
Her Kuş Kendi Yuvasına uçar..
...............................Srebrenitsa sözü
ayakların yoksa
dizlerin var
Bir kaç ay önce tanımadığım bir adam; insanoğlu ileride sevmediği nefret ettiği kişi veya kişilere benzemeye başlar. Aslında Aĺah tek affedendir. İnsanoğlunun haddine degildir affetmek. Ancak insanoğlu o kişiyi
kalbinde eritirse bir şekilde öyle kabul ederse
içindeki kini nefreti öldürür. Bir bakıma nefis mücadelesidir. Adam bunları gözleri parlaya parlaya tatlı dille anlatırken bense bir kaç kişiden hangisine benzerim merakı içindeydim.
Babama mı
Sevgilime mi
Kendime mi
Kocasının Liman Ağzı' nda Akvaryum Koyun da deniz altında çektiği onlarca fotoğrafı masaya serdi. Benim ki ne zaman gelse bunları çekmeye koşuyor. Eĺime almadan hafifçe yaklaşıp fotoğraflara baktım. Aradığım izler yoktu. Bol bol çanaķ çömlek küp resimleri. Hepsi kırık. Su bulanık. Heyecan yok içtenlik yok su altında çekildikleri halde suyun bile kendine özgü dalgalanmaları yok. Sanki suyu çekilmiş kıyılarda çekilmişler gibi...Susuz bu fotoğraflar.
Kurak...Kadına söylemedim bunları. Sanki kocasından soğuttuğumun diygusuna filan kapılır. Bana kalırsa özlüyor kocasını...Çok güzeller dedim. Sergi filan düşünmüyor mu?
Sence sergilenir mi yani? Elbette dedim...
Böyle dangalak bir adamla Tıp Faķültesini neden yarıda bıraķıpda evlenir bir kadın?
Neden buralarda milletin ağız kokusunu çeker
kesin öldün
üç sefer tazelendi çınarlar
yağmurları saymadım
karsa yağdı denemez
günlerce
aylarca
devrimi tamamladım
kilit vurdum demir kapıya
dikenli mor çiçekler
ve kırlık kokuyordu dünya
onyedisinde bir genç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!