Bu günen kadar ve bundan sonraki günlere kadar Allah beni devlet dediklerimize ; muhtaç olmadım inşallah ölene kadarda muhtaç olmam. Bu ülkenin bir kutu aspirini bile helal kazancımla aldım hastane hastene dolaşıp reçete yazdırmadım. Neden? Nedeni açıkcası bilmesem bile o aspirine sömürülen yoksulun gereksinimi olduğu için olabilir.
Bu ülkenin yöneticileri kimlerse ben ve benim gibileri sevmez sevmedilerde. Bizde onları sevmedik sürüm sürüm süründürselerde
vatanımız toprağımız ve halkımıza dertlerimizi anlatamadıysak ya da onlar anlamadılarsa sürekli boyun eğip sürekli ezilmekten hoşlandılarsa bizler yine de sevdik onları...
Dünkü manzara. Ekranlardaydı. Yönetici konuşurken etrafındaki bakanları yer kapma ekran görüntüsü verme telaşlarındaydı. İnanın depremden ďümdüz olmuş koca bir bölge binlerce ölümüz binlerce yaralımız binlerce yetimimiz açımız ve ďört duvarsız kalmışlar varken bakan konuşmacının dibine yanaşıp tebessüm edebiliyordu tüm olanlar umurunda mıydı?
Sağa dön sola dön. Uyku zaten yoktu.
Enkazların altında kalan insanlar ve en çok da çocuklar o minicik yavrular.
İçim çok fazla acımaya başladı artık.
Filmdi o beyaz perdelerde anımsamalarımda kalan süper adamlar. Öyle bir güç. Saniyeler içinde beton ve demir yığınlarını kaldırmak.
O çocukları o karanlıklardan o soğuk ve ıslak zeminlerden duvarlardan kurtarmak. Hayal işte. Gözlerimle ışınlar saçarak onların yaralarını bir an da iyileştirmek. Korkuyu o minik yüreklerinden silip süpürmek...
ilk önce çınarlar bırakır kendilerini
dönerler bakırdan önce sarıya
rüzgâra gerek yok
soluk versende düşer o yapraklar
her şey ölür her şey kurur
devasa binaların ortasında konuşmayı unutmuş dilleri kurutuyor ihanet
uykularımın ne önemi var ki artık ya da yavru kelebeklerin tütsülenmiş kanatları
esmer eriklerin tatlımsı yakarışları
tanrının ne önemi var ki artık
güneş yayından fırlamış bir mızrak gibi tüm serçelerin sosu kandan üretilmiş
Onlar bizim ailemiz.
Bir kaç yıl önce Mihri ablamızın kocası Taci abi banyo da ayağı kayınca beyin kanaması geçirdi. Hastahaneden aylar sonra taburcu edildi. Artık unutkan bir insandı.
Saz ve Bağlama onarımı yapardı. Anafartalarda ara sokaklarda olan bir kaç metrelik dükkanında aşıkların ozanların düğünlerde çalışanların bağlamaları sazları Taci abinin parmaklarından yüreğinden geçmiştir.
Nefret erttğinle yaşarsın
Hem de bal gibi
Mızıkçılık etsende
Yağmur sicimlerine kırbaçlatsanda sırtını
Hem de zırlaya zırlaya
Hem de homurdana homurdana
iki katlı köhne bir evin ikinci katında
o kadar da aradın
minik minnacık bir göz'ü
izleyen bir göz'ü
aletlerin makinaların duvarların diplerin milim milim her köşesinde
bulamadın. Korku damarlarına yürüdü. Tek başınaydın.Yalnızdın.
İşgüzarlığın diploması;
Var mıdır yok mudur bilemem?
Ama az önce gelen ve aldığı gıda ürünün ederini kartla öderken...
fırlattım iki ķöklü kirli dişimi
gecenin ortasında yalnızlık esintilerine
tıngır-mıngır yuvarlandı
kırık kalpĺerin türküsü çınladı
sonra durdu bir kiremitin oyuğunda
şaşkındı korkmuştu
Anlatıcı
Daha az acı çekiyorlar
Canlı canlı parçalandıklarında
Neredeyse yüceltecek
Vahşi köpeklerin vahşetini



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!