Uzun bir gece daha başlayacakmış buralarda. Günün sıcaklığını ılımanlaştırdı kuzeyden gelen ferah rüzgar. Akşam yaklaşıyor. Elimde hortum,o kökten ötekine. Zaten akşamın tedirginliği, o uzun gecenin birazdan yola çıkacağından dolayı. Bana bunu çiçekler söyledi.
Günler geçip giderken tek derdimiz var : kendimizi var kılmak!
Bir söyleşisinde okumuştum. Şöyle diyordu İlhan DURUSEL :
‘’insan her günün sonunda bir tek cümle yazsa ,bir tek cümle ,o günle ilgili, aklına ne geldiyse ,yani o günle ilgili olmayabilir de ,aklına ne geldiyse bence bambaşka bir dünyada yaşamak mümkün olabilirdi….
Bir çiçek tarlasına yolunuz düşerse ilk yapacağınız şey renklerin ölüp ölmediğini gözlemek olsun.
Kendinizi bir süreliğine unutursanız eğer bilin ki herhangi bir boş zamanın değil ,renklerin içerisindesinizdir.
Binbir çiçek masallarını renkler yardımıyla kuruyoruz.Aşkın içinde yaşarken boş zamanımızın hiç olmayışını renklere bağlıyorum ben.
Sevgiliden bir süreliğine kopmak; maviyi öldürmek,sarıyı çürütmek,beyazı kirletmek,eflatunla küs olmak ,morla aramızdaki köprüleri atmak ; kısacası renklerimizi kaybetmek demektir.
İlkyaz sabahlarından birinde ,güneşin serildiği doğaya bırakınız bakışlarınızı.Dönüp dönüp kendinizi büyüsüne kaptırdığınız o sonsuzluğun, renkleri sunmada sizlere cömert davrandığını göreceksiniz.
Gurubun tükendiği bir akşamdayım şimdi.Gün içinde türlü tonlardaki renkerle bezeli karşıki bahçe,ötelerdeki dağın görkemi , ovadan kıvrılarak denize ulaşmak için can atan ırmak seçilmiyor artık.
yakın uzaktayım.uzak yakına gel. Kapımı çal.meydan okuyalım zamana.
iç içe geçmiş bir büyük esinin şifrelerini yarınlara taşıyacak değil miydik?
göverip gövdelendirmeyecek miydik sevdayı ?
bu coğrafya bizle yoğun, bizle özenli, mavileri bizle sevimli...
Yaşam buharlaşan madde , aşk yanıcı , ayrılık infilak edici.
Ya sen ?
Olanaksız seni tanımlamak .
İyinin içinde kötü ; kötünün içinde iyi görüntüsün.
Bir uzun yol koşucusu ,bir kırlangıç, bir akrep, bir gonca, bir karakış , bir katil , bir oyunbozan , bir çetin ceviz , bir ıtır tarlası , bir şarap , bir zamansızlık, bir rüya , bir bebek , bir deprem , bir zindan…
Yerine göre itici yerine göre özendiricisin.
Teşekkür ederim; Saygılar…
Birkaç saat önce biraz telaşlı evimin yolunu tutmuşken kavşakta yayalara geç ışığının yandığı sırada biriyle karşılaştım. Heyecanlı ve aceleci bir pehlivan gibi el ense çekmesine engel olamadım. Elimi tutmasıyla boynuma sarılması bir oldu.
Ani bir karşılaşma ve birden gelişen durum olunca bu kişiyi tanıyamadım. Belli ki , yıllar önce okuttuğum öğrencilerimdendi. Yanımdaki arkadaşım da bu duruma tanık olunca bozuntuya meydan vermemek için ona :
- Hadi , kendini bir tanıt da arkadaşım da duysun, diyebildim. Bir başladı anlatmaya ,üç kez yayalara geç ışığının yandığını gördüm.
Yoruluyor belli bir yaştan sonra anımsamaya zorlandıkça insan.Karşımdakini dinlerken bir anda otuz beş yıl geriye gittim.O geçmişin iyi ve tatlı olayları film şeridi gibi gelip geçti gözlerimin önünden.
Anımsamanın çıldırtıcı acısını ,boşunalığını ortadan nasıl kaldırabiliriz sahi?
.................................Canan YAŞAR'a...
kalabalıklar içindeki yalnızlığımı arıyorum yazmaya durduğumda zamanın iç zeminlerinde.sözcükleri yan yana dizerken içsesinle karşılaşıyorum .itiraf etmeliyim ki kendi içsesimden daha tanıdık geliyorsun bana.
fısıltıyla yankılanıyor bilincimde ‘ . ’ ile başlayan adın.
seninle yeni güne girerken o ilk iç çekişteki tınıyı anlatamam.sonra kendimizden geçerek terk ediyoruz evreni.
‘’Herkese bir bakışı var ölümün
Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak…’’
Ölüm Gelecek , adlı şiirinde böyle diyor Cesare Pavese. Yaşamla ölüm arasındaki karşıtlığın ‘aşkla’ bu değin yumuşatıldığına tanık olduğum bir başka şiir yok gibidir.
Bir bakışta nasıl da somutlanıyor aşk !
İntiharı kafasına koymuş muydu bu şiirini yazarken bilmiyorum.En üretken çağında ; henüz 42 yaşındayken Strega Ödülü'nü ‘Yalnız Kadınlar Arasında’ adlı romanıyla aldı .İtalyan Yazının en ünlenmiş yazarı olarak gösterildiği o yıllarda ( 1950 ) başarısız aşk ilişkileri yüzünden sosyal yaşamı darmadağın olmuştu.Hiçbir aşkın kendisini yaşamda tutamayacağına inandığı için olacak Torino’daki bir otel odasında bir avuç dolusu uyku hapını yutarak ölüme yürüdü.Ölmeden bir önceki gün yazdığı not şöyleydi :
“Artık sabahı da kaplıyor acı.”
Yüzünden , sesinden ayrılıp o sokaktan son kez dönerken hiç anımsamamak üzere imgelerini barınağın olduğu yerden sulara savuracağım.
Soluk alıp verdiğimiz bu şehrin adını sileceğim haritalardan. Seninle biçimlenen tüm güzellikleri eşiğine bırakıp sürgünümü başlatacağım.
Bu şehirde yaşamın tanımı sahi ne’ydi ?
Seni kimlerin , nasıl biçimlendireceği umrumda bile olmayacak.
Oturup bir şeyler yazmak istemiyorum artık. Bir şeyler yazmaya koyulurken ellerinden tutuyordum ; gözlerine kilitleniyor, kokunla nefesleniyordum.
Yazmak tümüyle seni anlamak, anlatabilmek demekti.
‘’Düşlemin güzel kızı tâcında senin / Apayrı bir yerim varmış anlatsana ‘’
Dizginlenmesi olanaksız atıyla ; yani aşkla şiirin ülkelerinde yolda olmak içinde olunan zamanı yok’tan var’a dönüştürmek !
Bambaşka bir eylemliliktir bu .Bir dama taşını yerinden oynatmak gibi bir şey !Yaşamı ,yok olandan var olana geçirmek ancak böyle olası.
Yaşamın güçlüğünden daha da güç şiirin işi.
Corona Fantastica yukarıdaki dizeleri yazabilmek için kim bilir ne değin yol yaptı.
Nasıl dinlettiriyor kendini; bakar mısınız :
Tuhaf şeylerle dolu edebiyat tarihimiz.Koskoca insanlar neler demiyorlar birbirlerine, neler !
Örnekçe ,ATAÇ! İlk zamanlar yere göğe sığdıramaz Orhan Veli’yi. Sonraları düş kırıklığına uğrayacaktır.
Orhan VELİ o sıralar köylü şiirlerine de yönelir. Bunu duyan Ataç,Orhan Veli için ‘şakuli solucan’ diyecektir.
Orhan Veli tepkisiz kalır mı hiç ! Ataç’a ‘Nuri Bey’ adını yakıştırmakla yetinmez ve bu kez aşağıdaki dizeleri yazar
:
Muhteşem şiirin usta kalemini yürekten kutluyorum saygılarımla
Dayanılmazlıkların yüklerini taşır..bir tebessüm karşılığına..
imgeler kondurur içinden
kayıtlara geçmemiş şiirlerin..o aranan. arzulanan tebessüm
dev dalgaların arasında gün ışığı...yaladıkca sevdalı yürek atışını..başlar yaşamsal adımların en soylusu..
değerli dostum sayın ...
Kül oldu zaman
Kül oldu deniz.
Çözemedim beyaza iz bırakan dolambaçların zincirlerini
Hayatın labirenti