bu şiir çekiniyor ikimizden de
dur
ötesinde hiçbir şey gizlenemez düğümlerin
çoktandır sabıkalı o kadehler
*
ya fukara kalırsa düşlerimiz
taş,sancılı
bense kendimi seyrediyorum rüyasında
pastırma yazı kapıda
kayıp yüklükteki yün yorgan
ayakların açıkta
bil istedim odanın soğuduğunu
şimdi izin sana
git ve en erken trenle uzaklığını getir.
....
bir yanardağı yeniden uyandırıyorsun tenime her dokunduğunda...
***
sular nasıl,nereye aktığını bilmezmiş...
sen; nereye,niye akıyorsun durmadan?
Yaşamı nesnelerinden boşaltsak
neyi kalır kendinden gayrı zamanın
Vidayla tutturulmuş değildir ki ovalar
Başka bir biçimde çekip gitmek de var…
Yıldızın öteki yıldızlara toslaması
dense ki birazcık mola
kalınır bir elin parmakları kadar
o melodide
etkisi yontulmuştur son demlerin
deniz kıyıya sema kenara siner
Sıcak günlerin düşünü kuruyorum.
Loş aydınlığı sahile bıraktığım o akşam üstü
Ötelerden sızan ıssızlığın peşine düştüm
Gurubun yalnızlığı tutsak ettiği o akşam üstü
parmak izini tanıdım onca dokunuşların içinde
kaçamak yelişlerinde kanadı birden kaybolan yaralar
son moda bir ah’ı kazdın bileğime
göçün nabzını ölçtüm yokluklarda
*
az kalmak da bir umuttur
vurup gitmeden
küskün ırmaklar gibi yürek haritalarından
aşk yakışıyor sana
akşamlar yol alır gecede sen dinlenirken
dökülür yıldızlar diner içimizdeki fırtınalar
dilinde gizli kalan o şarkıları ara sıra mırıldan
avunsun zavallılığım
Muhteşem şiirin usta kalemini yürekten kutluyorum saygılarımla
Dayanılmazlıkların yüklerini taşır..bir tebessüm karşılığına..
imgeler kondurur içinden
kayıtlara geçmemiş şiirlerin..o aranan. arzulanan tebessüm
dev dalgaların arasında gün ışığı...yaladıkca sevdalı yürek atışını..başlar yaşamsal adımların en soylusu..
değerli dostum sayın ...
Kül oldu zaman
Kül oldu deniz.
Çözemedim beyaza iz bırakan dolambaçların zincirlerini
Hayatın labirenti