Ben herşeyi göremediğim bu dünyada,
gördüklerimle yetinirken,
sen küçücük bir pencereden izlediklerini
herşey sanıyorsun...
yaşanmışlıklar vardır...
iyi yada kötü anıların vardır..
5 kat merdiven basamağında özetledim herşeyi,seni böylesine sevmek haddim olmadığı içindi belki de...
Güzel bakışmalarımız olmuştu.Girişte ufak soluk bir kağıdı tutuştururken avuçlarıma yanağıma bıraktığın o ilk öpücüğü hala hatırlıyorum.Şimdi orası acıyor ama geçecek birazdan biliyorum.O zamanki heyecanımı düşünüp tebessüm ediyorum,odamın duvarlarını nasılda ezberlemiştim herkese aynı görünen o duvarlar benim göz dalgınlığımdı.Ve bu dalgınlıkta aklımda belli belirsiz sesler...arasam mı aramasam mı.? bugün gibi hatırlıyorum...Ve arıyorum...
1.kata gelindiğinde kıpırdayamıyordum artık.Ayaklarım ellerim bağlıydı sanki.Belkide uyuşuyordu bedenim bedeninin sıcağında...gözlerimin kapalı olduğunu biliyorum sonrası karanlık ama güzeldi...Karanlıktan ilk defa korkmadığımı hissettiğim ve yanlız yatabildiğim günlerdi..elim sürekli yastığın altında ya bi titreşim ya bi ışık bekleyişindeydim..Yanımda kimse olmaması korkutmak yerine tam aksi beni mutlu ediyordu...Babanla kavga ettikten sonra bana sığındığın gece gitme planları yaparken mesajlarda isim verme diye beni uyarman ve sonra seni seviyorum cümlesini sesinden hiç duyamasamda mesajında okumam hala hafızamda...o 10 milyondu sizi kavga ettiren seni bana getiren allaha binlerce kez şükrettiren...telefonunda bir şarkı'gelincik' derken Hafızam can çekişiyor şimdi ama birazdan geçecek,biliyorum...
Yine uzaksın bana biliyorum
yine benliğim kadar uzak..
yinede bir yer vardı biliyorum..
aşktı o diyebildiğim biri elbet vardı..
Ve ne yazıkki sevdaydı adın..
anlıma yazılmış..
? ………………?
Üç sene önceydi... Eylüldü. Asiydik ikimizde. Korkusuzduk. Kim ne der ne düşünür umursamazdık bile. Her şeyi bütün çıplaklığıyla yaşardık. Cesurduk ve basmıyordu ayaklarımız yere. Böyle olabilmek için hiç çaba harcamıyorduk. Çünkü farkındaydık, bize armağan edilmişti bu duygu...
Evet, bu duygu… Adı aşk… Üç sene sonra bile bunu rahatlıkla söyleyebiliyorsam buna en büyük sebep şüphesiz ki onun içtenliği. Bu içtenlik 3 sene sonra bile beni ilk günümüz ki gibi hayata bağlıyor. Fakat yine de bazı şeyleri göz ardı edemiyorum. Bunlardan en önemlisi hayatlarımız değişmişti. İkimizin de hayatına yeni insanlar, yeni nefesler girmişti. Ve bazıları da çıkmıştı. Yeni heyecanlar yeni hayaller yerleşmişti içimize. Kim bilir kaç öykünün kahramanı olmuştuk bu üç yılda. Kim bilir kaç yenilgi kaç galibiyet yaşamıştık. Zaten ben hiçbir şeyin aynı kalmayacağını baştan beri biliyordum.Ve böyle kabul etmiştim.Yine de zaman zaman aklım karışıyordu.Onun şu anda mutlu olduğunu bile bile onunla görüşmek ne kadar doğruydu anlayamıyordum.Bazen dünyanın en kötü insanıymışım gibi hissediyorum kendimi.Kabuğuma çekilip onun mutluluğuna gölge düşürmemem gerekirdi.Aslında onu bağlarından koparmaya çalışmak değildi yaptığım.Hayatında yer edinmeye çalışmak hiç değildi.Belki de dünyanın en büyük yanlışıydı bir arada olmamız.Ama doğru insan o'ydu.Bunu bilerek kendimi başkasıyla düşünmek,onu unutmaya çalışmak haksızlık olurdu.Herkesten farklıydı o.Kalbimi çok kırmış olmasına rağmen onun dürüst olduğunu bilmek tüm kırıklıklarımı unutturuyordu bana.Ve bana değer verdiğini bilmek kendime yarattığım bir avuntu değil,gerçeğin ta kendisiydi.Sevgisini belli etmezdi çoğu zaman,içten içe severdi beni.Bazen bu duruma bozulsam da aslında biliyordum sevgi dediğimiz fazla dillenmemeli,dallanıp budaklanmamalıydı.O bana ne kadar çok seni seviyorum deseydi ben ona o kadar inanmazdım.Bu kadar çok diline dolamadığı için emindim,o da seviyordu beni.Ve ben en çokta bu sayede yenmiştim korkularımı.Artık ondan kaçmamaya karar vermiştim.Başkasının yanından geldiğini bilerek onu karşılıyordum,ve onun yanına gittiğini bilerek uğurluyordum.İçim burkuluyordu ama eskisi gibi değildim,alışmıştım.Çünkü bu onun hayatıydı,zamanla bunu kabullenmeyi de öğrenmiştim.Ve buna isyan etmek değil de ancak boyun eğmek düşüyordu bana.Aslında hayatını başkasıyla birleştirmesinden çok onun yanında,onun saçlarının kokusunda uykuya daldığını bilmek,sabahları onun başucunda gözlerini açmak zor geliyordu bana.Üç sene geçmesine rağmen sadece bu zorluğu yenemedim.Ve onu en çok bundan kıskandım.Ama kendimden başka kimseye zararı olmayan bir kıskançlıktı bu.Çünkü sadece benim gözlerimden akıyordu yaş.Sadece benim içim yanıyordu.Gecenin bu saatleri oturup bunları yazma ihtiyacı duyan sadece bendim.Ve sadece benim içime sığmıyordu bu aşk...Adı üç sene öncesinde konan bu duygu...Aşk...
Bir an bile olsa kaçamaz mıydım kendimden Ya da gerçeklerden. Aslında bunu çok düşündüm. Hep yeni yerlere gitme isteği duydum. Her şeyi, en önemlisi de onu geride bırakıp gitme isteği... Kendime yeni bir hayat kurmak, onun hayatından çekilmek belki en iyisi olacaktı. Fakat ben nereye gidersem gideyim o benden önce oraya varmış ve beni bekliyor olacaktı. Kendimi suçlamalar ve cezalandırmalar yeniden başlayacaktı. Çünkü yaşanmışlıkları inkar edemiyorduk ve önüne geçemiyorduk hiç bir duygumuzun. Hayalimde gittiğim o yer hep bir sahil kasabası oldu. Güneyde bir sahil kasabasında, bir banka oturup, denize karşı durup, onu düşünecektim. Düşündükçe unutacaktım.Denizi karşıma her alışımda ondan bir parça bırakıp öyle dönecektim geriye.Ve sonunda arınacaktım.Ama olmadı.Yapamadım.Kaldım burada.Ve ona yakınken onu unutmaya çalıştım.Görüşmedim,konuşmadım.Unuttuğumu düşünmesini ve yoluma çıkmamasını diledim.Yanarken dumanını gizlemeye çalışmak gibi bir şeydi bu.Hep güçlüyü oynadım.Gözyaşlarımı içime akıttım,bazen yastığıma gömdüm.Göstermedim kimseye. Nedenli ve niçinli sorularla karşılaşmaktan korktum. Zamanla herkes onu unuttuğumu sandı. Belki o bile böyle düşündü… İçim acıyordu, fakat ben yinede onu aramıyor onunla görüşmüyordum. Her yenilişimde, her güçsüzlüğümde şiddetle ona sarılma ihtiyacı duyduğumu kimse bilmiyordu.Uzun zaman bu şekilde savaş verdim.En çokta kendimle kavga ettim.Duygularımı bastırdım.Kalbimi,ruhumu yok saydım.Bütün bedenim,bütün benliğim hep onu isterken,ben inatla ondan mahrum bıraktım kendimi.Sadece mutluluğunu bozmamak içindi yaptığım bu roller.Sadece huzurunu bozmamak,hayatında sığıntı gibi olmamak içindi bu vazgeçmiş tavırlarım.Herkesi ve en önemlisi onu kandırmayı başarmıştım da kendimi hiçbir zaman kandıramamıştım…
Yıllarca kendim olarak yaşadım...hiç kimse olmadım...yıllarca kendimi yaşadım ben...sonra,sana dönüştüm...seni yaşamaya başladım...bilemedim bunca yıl boşa yaşadığımı..bunca yıl sonra seni yaşayacağımı...bir labirent yaptım kendime senden çıkıp kendime dönebilmek için...her çıkışta sana rastladığım bir labirent...benim için bu dünya üç kapısı olan bi evdi..ilk kapının ardında ailem ikinci kapının ardında arkadaşlarım üçüncü kapının ardında sevgililerim vardı..hayat hep bir kapı seçmeye zorunlu kıldı beni..oysa benim istediğim bunlar değildi sadece kendimi istiyordum..ardında ben olan bi kapı hiç olmadı benim dünyamda...her kapının arkasında biliyordumki bi ateş yanıyordu..biliyordum ki her kapının ardında mutlaka bir parçamı yakacaklardı..ben kaçtıkça onlar beni kendilerine çekeceklerdi...üç tane kapının önünde donmuş bakıyorum yıllardır...sen nerdesin sevgili! ardında olduğun kapı nerede...sen yokken ben nasıl bulacağım yolumu nasıl bulacağım kaybettiğim kendimi...uzun zamandır susarak özlüyorum seni..bu labirentte günlerce gecelerce bir gün yeniden sana gelebilmek için dönüp duruyorum..sana geldiğimde yine kendimi yaşayacağım yıllardır olduğu gibi...sana geldiğimde tüm kapılar kaybolacak..yeni bir ışık yayılacak dünyama herkesi o ışıktan yeniden göreceğim...kabul edeceğim herkesle aynı olduğumu...bu hayatı bi sürgün gibi yaşamayacağım...seni bulduğumda bitecek bu sürgünlük...bitecek bu gün aşırı intiharlar...içimden hiç tanımadığım bir ses bir gün geleceğini söylüyor bana devamlı..bazen yalan diyip kulaklarıımı tıkıyorum..bazen izin veriyorum bana seni söyleyen tüm seslere...uzun zamandır kendimi kandırmaya ihtiyacım var seni unutmuş gibi hayata kaldığı yerden sen hiç olmamışcasına devam etmeye...sen değildin sanki ağladığımda gözyaşımı silen...sen değildin sanki yanıma gelmek için herşeyi göze alan..beni yanına çağıran..beni deli gibi özleyen...yalanlara inanacak kadar saf etti beni aşkın...söyle lütfen anlat bana tüm nedenleri...neden herkes aynı neden sen herkes gibisin...neden herkes gibi olan birini herkes gibi sevemiyorum...neden bu hissettiklerim çok farklı...anlat bana bu hayatı seni nasıl sevmemi isterdin anlat ben seni nasıl sevseydim severdin beni? benim sevgim nasıl olsaydı böyle korkutmazdı seni...sen neden korktun bağlanmaktan...neden ben kendimi savunmasızca bırakmışken sana sende bana öyle bırakamadın kendini...bir delilik yapmamdan korktun...şu an en büyük deliliiği yapıyorum kendime...şu an bir sürü sesin içinde bir sürü yara berenin içinde peşinden koşuyorum...söylesene sence bu delilik değilde ne? yanlızlık sensizlik olduğundan beri canım yanıyor...yokluğun benim olduğundan beri kaçıyorum...bana kendimi hatırlatan herşey bana seni hatırlatıyor kaçıyorum onlardan...karanlıkta delicesine koşuyorum...bana kolumu hatırlatıyorlar sen geliyorsun aklıma bana gözlerimi hatırlatıyorlar sen geliyorsun aklıma...neden ağladığımı soruyolar yine sen geliyorsun aklıma...kimseye anlatamadığım sen...kimsenin hiç bilmediği sen...beni arkada bırakan geri dönüp bi kere bile bakmadan giden sen...beni bu masalda yanlız bırakıp başka bi masaldan yoluna devam eden sen...çok acı çekmekten ve bağlanmaktan korkan sen...ellerime yalancı bir hüzün verip beni o hüzüne senin sevgin diye inandıran sen...arkada bir parça ateşle terkedip giden sen...ateşi gömdüm toprağa...ellerini çıkardım hayatımdan...gözlerini unuttum sayılır...adını anmıyorum hiç...kendime bile söylemiyorum...sözlerini yalan saydım ömrüme sızan...bunların hepsi sana ait...peki ya kalbimi nasıl yok sayayım...kalbim senin peşinden giderken,senin için açtığı bi odadan asla çıkmazken nasıl unutayım...seni istiyor diye söküp atamamya...seni seviyor diye onuda ateşe verip toprağa basamamya...yine dönüp dolaşıp geldiğim yer senin kapın oldu...ömründe bir kere bile sevmedin beni...oysa ben sana günlerimi verdiğimden beri senelerimide verir oldum...daha vereceğimde...her yolu deniyorum...bilemezsin her çıkış kapısını aralıyorum...bir köpeğe sarılıp senin sıcağınmış gibi ısınıyorum...bir ulaşılmazı sevip seni onda unutuyorum...bir dağa bakıp gözlerini orda görüyorum...sonra kendime bakıyorum olduğu gibi sana dönüşen kendime...nasılda sana benzedi hareketlerim nasılda gaddar oldum...nasıl vicdansız nasıl hesapsız anlatamam...senden kurtulmam için önce kendimi asmam gerek...bir bedene iki kişi sığdık bir kalpte iki kişi yaşadık...bir yatakta iki kişi yattık ve aynı uykuda aynı rüyaları gördük aynı masalları okuyup aynı masalı sevdik...bana unut dedin ya ben bu kadar sen olmuşken nasıl unutayım seni...ellerini gözlerini sıcaklığını çekip gidişini söyle nasıl unutayım...bana unut dedin ya sözlerini gülümsemeni bu hayatta kaçak gibi yaşadığını söyle nasıl unutayım...sen kaçak ben sürgün bir bedende ömür boyu...birinin haberi bile yokken birinin devamlı acı çekerek yaşamak zorunda olduğunu söyle nasıl unutayım...bumuydu basit dediğin unutmak...bu unutma şeklimi bu kadar basit...sadece bunu söyle...yaşıyormusun onu bile bilmiyorum seni tanıyormuyum seni anlıyormuyum bilmiyorum...belkide bir ölüyü bekliyorum gecelerime gündüzlerime belkide bir ölüyü yaşatıyorum senelerimde ben belki bir ölüyü unutamıyorum saatlerce...belkide bir ölüyle bir ömür geçiriyorum hayallerimde...belkide ben tüm bunları boşuna çekiyorum boşuna düşünüyorum...belki seni boşuna seviyorum...belki ben SÜRGÜN GÖNDERİLDİĞİM BİR HAYATTA BOŞU BOŞUNA KAÇAK BİR HAYATI YAŞIYORUM...
-HAYATIN KİRASI-
ÇALINMIŞ BİR HAYATI YAŞIYORUM GÖZLERİNDE...
Gölgeli duvarlarım,rutubet sancısında
yokluğunu fısıldıyor kulağıma.
Seni öyle sevmişim ki
öyle beklemişim ki
kimse hatırlamaz olmuş,beni.
Bir deniz kıyısında,
Şu sıralar ihtiyacım var sana.
Yeniden gözyaşlarımı silersin diye gece gündüz ağlıyorum...
Bir daha bulamayacağım seni,
farzettim bir hayaldi,
farzettim bir gönül eğlencesiydi,
Sana boyanmış bir dünyada
gelip geçeci bir sürgünüm...
Aşk gönderdi beni buraya...
Sen ise,
bana herşeyi yapma hakkını tanıdın kendine...
Uzun yollar geride bıraktım bu yerde...
Özlüyorum çocukluğumu...
uzun zaman önce kaybetmişim,
Ellerime gençliği tutuşturmuşlar,
çocukluğumdaki gibi masum değilmişim...
Ben miyim onu seven yoksa başkasımı..?
Halbuki o yoktu çocukluğumda..
Tüm içten olanlar harika
Yeni şiirlerinizi daha çok beğendim, Tam ayrılık herkese hitap ediyor herzamanki gibi yaşayan böyle döker uktelerini ancak harikasın tebrikler N.m.hanim
Yeni şiirlerinizin hepisini okudum yaşanmasa yazılması mümkün olmazdı sanırım tebrikler nazli im