Namık Atasoy Şiirleri - Şair Namık Atasoy

Namık Atasoy

Ağlayarak selamladığında şu yalan dünyayı
Gülümseyerek emdiğin süt beyaz
Sarılıp sarmalandığında şefkatli kollarda
Bağlanan kundağın beyaz

Mevsim bahar rengarenk,çiçek çiçek

Devamını Oku
Namık Atasoy

Duvarların arasında sıkışan yaban otları gibiyim.
Laf oyunu değil bendeki,çıkmaz sokaklara serilmiş kaldırım taşları gibiyim.
Emeğe yürüyen karınca,çok değil kararınca,gün ağarınca tan gibiyim.
Mavi sularda silik bir yakamoz,yalnızlığın kayıp şehrinde ben,toz gibiyim.
Limanı olmayan deniz,dümeni olmayan gemi,serseri kurşun gibiyim.
Karartma gecelerinde düş gezginlerini arayan ateş böceği,hüznün mutluluğa döneceği gün gibiyim.

Devamını Oku
Namık Atasoy

Bir dem sohbet Emirganda,manzara ne özeldir,İstanbul kıymet bilene güzeldir.
Her köşesi buram buram tarih kokuyor,Topkapı burçlarda,hey gidi Ayasofya namaz kılıyor,koca çınar Sultanahmet rahmet saçıyor,dünya sana bakıyor İstanbul,bakmasını bilene güzeldir.
Nur içinde yat Fatih'im,fetihler sana layıktır,Muhammed tanıktır,İstanbul girmesini bilene cennette konaktır.
Eyüp gönüller sultanı,ondadır cümle dertlerin dermanı,çıktı azat fermanı gel tanı,İstanbul bilene güzeldir.
Ne tahtlar kurdun bahtın ak olsun,taşı toprağı altın dolsun,dünyaya bedel hazinedir İstanbul...

Devamını Oku
Namık Atasoy

Anadolunun uzak bir dağ köyünde yaşayan çiftci Mustafa dayı,şafak vakti şehire gitmek için küçük oglunuda yanına alarak yola koyulur.Sabahın serinliğinde epeyce yürürler ama güneş yükselmiş,yol oldukça uzak ve meşakkatlidir.Küçük çocuk yavaş yavaş mızmızlanmaya başlar.Mustafa dayı oğluna,az kaldı yavrum bak şu dağın arkası şehir diyerek,küçük çocuğu teselli etmeye çalışır,bu şekilde biraz daha yol alırlar.Güneş iyice tepeye çıkmış,kavurucu sıcağın altında çocuğun yürüyecek mecali kalmamıştır.Çocuk tozlu yolun ortasına çöker ve avazı çıktığı kadar bağırarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.Mustafa dayı çocucuğunun bu haline çok üzülmüştür.Çaresizce etrafına bakınır,ne yapacağım şimdi diye kara kara düşünürken,yol kenarındaki çalılıklar gözüne ilişir ve aklına bir fikir gelir.Hemen çalılıktan uzunca bir dal parçası koparıp,cebinden çıkardığı çakısıyla dal parçasını temizler,ucunu yontarak şekil verir.Yolun ortasında feryat figan ağlamakta olan çocuğuna yaklaşır,başını okşayıp gülümseyerek,bak yavrum sana at yaptım diyerek,elindeki dal parçasını uzatır.Ağlamayı kesen çocuk şaşkın gözlerle,bir babasına,birde elindeki dal parçasına bakar,elinin tersiyle gözlerini silen ufaklık,tebessüm içerisinde babasının uzattığı dal parçasını alır,ayağa kalkıp dal parçasını bacaklarının arasına yerleştirir ve deh deeh deeeh diye bağırarak koştura koştura tozlu yolda gözden kaybolur.Çocuk aynı çocuk,yol aynı yoldur.Peki,biraz önce yürümeye bile dermanı kalmayan çocuğu koşturan güç nedir? Kuru bir dal parçasımı? Hayır! Ona bu gücü veren,o dal parçasını uzatan,sevgi ve şefkat dolu eldir! Hayatımızda,Mustafa dayı ve oglunun yürüdüğü uzun,meşakkatli ve hiç durmadan ilerlemek zorunda olduğumuz bir yol gibidir.Bazen tökezler,bazen yolun ortasına çöker kalırız.İşte böyle anlarda bize o dal parçasını uzatacak sevgi dolu bir el arar gözlerimiz.Dostlugun ve sevginin aşamayacagı hiçbir engel olmadıgını düşünerek çevremizdeki insanların sevdiklerimizin kıymetini bilelim ve yanıbaşımızda dal parçası uzatacak yüreklerle yoldaş olalım aksi halde yaşam oyununda yol ortasında çöker kalırız,yolun sonunu getiremeyiz.Sevgiye ve dostluğa değer veren tüm gönül dostlarına,sevgilerimle...

Devamını Oku
Namık Atasoy

Gönül sevdi ya bir kere,ferman dinlemez
Sevda hep deli çağlarında,derman dilemez
Bahtına kor düşmüş divane,gayrı gülemez
Bir gün sende ağlarsın.

Bakar da,görmez olur gözlerin

Devamını Oku
Namık Atasoy

Görmez olmuş ışığa hasret gözlerin,yolunu kim bulacak
Bu durak sondu,bak geçtin,yerinde kalmadı duracak
Kurumuş dallara kondu kanadı kırık yüreğin,bu halin ne olacak
Kara kışın ayazındasın,ha dondu,ha donacak.

Ne sandın,biçare garibim,bu dünya olmazmı sensiz

Devamını Oku
Namık Atasoy

Senden öncesi yok,yaşanmış ne varsa sildim
Aşkını gönlüme yar,ömrüme can bildim
Suretinde saklı sevdam,gölgene sindim
Ben o gölgede ne güneşler sevdim

Hazan dediler her sevdama yeşili bahara verdim

Devamını Oku
Namık Atasoy

Bir umuttu yaşamak,çıkmaz sokakların sonunda kaybolan.
Ağıtlar yakmak,harcanan yıllara ve ölümüne tutsak,acıların kıyısında sürgün yüreklere namzet akşamların,vurgun yemiş şafaklarında suskun gözlerin.
Eğreti bakışlarında coşmak,çöllerde duru sular gibi var olmak,ayazları yakmak,kor ateşlerde alev alev savrulmak ve seni unutmak için ne varsa orta yerde sahiplenmek,sonrada garip bir yüreğin boynu bükük dönemeçlerinde ipe vermek maziyi.
Ağlamak,sessizce,suskunluğun kahreden yakarışlarına aldırmadan çığlık atmak,haykırmak yürekte ne varsa,son kırıntılarıda rüzgarlara savurmak acımasızlığın tam ortasında senden uzak yeni bir yaşamak,yok,ölüm ondan ötesi,ondan ötesi karartma.
Yıldızlar cellat olur gecelerime,varlığına kurban verdiğim yüreğin ortasında hançer,tozu kan yolların,ne mümkün sana koşmak sonu çıkmaz sokak.
Kapkara bir bahtın umut kokan hikayesine doğar umut dolu kızıl şafaklar,artık gitme vakti gelmiştir çağırır sinsice çıkmaz sokaklar,senden öte,benden öte uzak yarınlar..

Devamını Oku
Namık Atasoy

Yalan dünya,dinmez telaşı
Bin kez tövbe etsen gel
Sorulmaz mazlumun günahı
Burası dost dergahı

Yarene kucak açtık gönülden

Devamını Oku
Namık Atasoy

Aşık oldum,seviyorum diyenlere güler geçerdim
Kara sevda neymiş,bu gün anladım
Acıya,kedere inat her dem gülümserdim
Kahırdan ölmek neymiş,bu gün anladım.

Umuda yürürken hayallerin ardından

Devamını Oku