Sevmek, sevilmek en büyük bahtiyarlık cana
El ele, içten söyleyince çıkar türkülerin tadı.
Vuslat sahilinde yudumlanır bayramın hası,
Destanlara sığar mı ruh ikizliği, gönüldaşlık?
Âşıklara şifadır şâirin gülümsemesi, feryadı.
Havadan berrak,
Suya kaynak,
Topraktan pak,
Ateşten sıcak,
Kederden ırak,
Gönderde bayrak,
Bu şanlı ülkenin gül insanları,
Hep dost olmalı.
Bu gül ülkesinin has çocukları,
Hep kardeş kalmalı.
Koşmalı, ulaşmalı, doğmalı, dolmalı,
O mutlu geleceğe…
Coşar baharlarda ağaç, çiçek, su,
Yayılır çimende koyun, kuzusu,
Dürter memlekete gitme arzusu,
Yol verin dağlar, ben de varayım.
Gözümün yaşları hasretten bitti,
Cemreledin yine gönül bahçemi
Tepeden tırnağa zümrüt baharım.
Bayrama kavuştum aşk ikliminde
Nihayete erdi kışlık efkârım.
O kadar özgün ki balın, çiçeğin
Kokundan mest oldu peteğim, arım.
Yağmur kanadını usulcacık ser,
Karmaşıklar şehri sensizliğime.
Haykırdı aşkımı dün lime lime
Dizinde di(n)lenen dilsiz serçeler.
Titreşir gözümde soluğu mumun,
Düşürmüştük hayalleri suya
Daha gün doğmadan tel tel
Düşünmek buz bize, dokunmak ayaz.
Ömrün baharında tanıdım onu,
Kavurdu kalbimi, volkan eyledi.
Açmıştı gönlümde aşkın her tonu,
Dağıttı derdimi, hayran eyledi.
Yarama merhemdi sıcacık eli,
Final haftasıydı. Sekiz saattir konuların, soruların, özetlerin dik yamaçlarında kürek çekiyordum. Kazan gibi olmuştu kafamın içi, hem de keşkek kazanı. “Bu kadar yeter, nefesleneyim biraz.” dedim.
Mutfağa gidip kahve pişirmeyi denedim, olmadı. Sallama çay yapsam diyecek oldum, “boş ver, test sorularını çözerken zaten yeterince salladım” dedim. Balkona çıktım. Beni görünce gülümsedi begonvil, fesleğen, kalanşo, biber, nar ve fasulyeler... Güneş saklambaç oynuyordu bulutlarla. Sokağa sapan seyyar satıcının sesi doldurmuştu sokağı. Bir sürü insan toplanmış, köşe başındaki inşaat alanında hafriyat çalışması yapan kepçeye bakıyordu. Ne kadar meraklı oluyordu şu insanlar!.. Bir bardak soğuk su içip çıktım mutfaktan.
“Ne yapsam, ne yapsam?” diye düşünürken miktarını günledir merak ettiğim kumbaramdaki paraları saymak geldi aklıma. Keyifle koştum kumbaranın bulunduğu misafir odasına. Tam kapıya uzanmak üzereydim ki birden yerde buluverdim kendimi. Baktım, gerçekten yerdeki kendimim. “Ne oldu?” diye soracak zamanım çoktu.
Mor ufuklu çöllerde seken topal ceylanım,
Handân okunla vurdun, kalp kuşumun kalbini;
Sır sende, letâfet sende; ben koyu yalanım,
Merhem olmaz sensiz, tesellinin biri, bini…
Mevsimler bile erirken matemimden,
Çöreklenirken saçlarıma kış,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!