Bir kelime takıldı dilime, hoşça kal sevgili cümlesinden sonra söylenir, belki de kendi kendine acınarak…
Belki de bir şarkının bir kelimesiydi “güle güle” demek…
Öyle acındırır ki insanı, yokluk hissine bir adım attırır, belki de, ama ben gidiyorum bile denmemiş sevgilerde veya yaşanmışlıkların tümünü silişlerde “güle güle” derken de içi sızlar insanın…
Ne kolay yazılır bu iki kelimelik cümle, oysa tüm hayatı alabora eder, tüm iç sıkıntılarının üstüne beton dökmek gibi gelir insana, sevdiğine karşı gidişlerde “güle güle” derken…
Bir sahipsizliğin ölgün sesler…
Özlemek belki de sevmenin acıya doğru uzanan tarifiydi…
Özleyerek beklemek, bekleyerek acı çekmek, acı çekerek sevmek, bir birine köprü olmuş cümleler ve hepsi de, çok sevmenin tarifiydi…
Bu, sonsuzmuş gibi gelen karanlık;
bu, bitmeyecekmiş gibi gelen hayat,
ve nerede duracağı belli olmayan,
yürek…
Hepimizde, başımızın belâsı gibi, duran değil midir?
Yüzsüz insanlar göreceğiz,
Etrafımızı sinsice sardıklarında.
Homurtularından fark edeceğiz onları,
Uğultulu sesleriyle.
Yüzleri fark edilmeyecek,
Yaptıkları da bilinmeyecek.
Günün kararmasıyla başlardı,
sevgi çıkmazındaki buluşmalarımız.
Paylaştığımız veya paylaşamadığımız neydi,
hasret kucaklaşması mıydı geç kalmış aşkın?
Dolambaç olurdu yüreklerimiz,
Konuş benimle…
Bazen sessizlik çok şey anlatır…
Eskiden olduğu gibi…
Gözlerinle konuş…
Sessiz…
Benim sevgim sana ağır gelir…
Bir avuç toprak içinde ölen biz değil miyiz? Çürüyen…
Bunu demenin ne anlamı var…
Sadece,
sevgi mi yük olur insana, sevgili mi?
Adı konmamış ayrılıklar bunlar…
Adını koyamadığımız bir şiir bu…
Sanki gölgeli…
Sanki parlak…
Sanki puslu…
Sanki hiç yazılamayacak gibi…
Karanlığın uykusuz sesi,
gecenin buğulu sesi,
bir yalnızlık,
bir kimsesizlik,
bir korkusuzluk sesi bu.
Bilir misiniz siz, bitmeyen geceleri,
yaşadınız mı hiç, sabahı zor olanlarını?
Hani bir sığara alırsın eline, yakarsın ya,
dumanların ardından bakarsın ya akreple, yelkovana.
Buğulanır gözlerin, dalarsın ya geçmişine,
çok çok güzeldi yine...
Duygular içten ve samimi,duygular yüreğin derinliklerinden süzülüp gelmiş ve özenle serpiştirilmiş mısralara..Beğeniyle okudum,kaleminizi kutluyorum..
m