Özlemek...
Özlem duymak...
Tanımlaması güç bir duygu,
duygu durumu.
Doymak,
doyumsamak bu duygu ile çok ilgili.
Önceleri,
Komşuya bir tabak pay ayrılırdı,
Özel bir yemek yapıldığında.
Ve,
Evin küçüğü,
annesinin “hemen götürüver, soğumasın” tembihine homurdanıp söylenerek yanıt verse de,
Peki,
”hayat” olmasın o zaman...
‘Sevdiğiniz’,
‘zamanınız’
ve
‘sen’
Günaydın...
"Her gün güneş yeniden doğar.
Her doğan güneşle yeni umutlar doğar.
Yeter ki siz perdeleri açmayı unutmayın..." demiş,
La Edri ...
Perdelerinizi açtınız mı?
Layık olmak için sevgine
Dokunabilmek için ellerine
Bakabilmek için gözlerine
Ölmeli miyim pervane gibi?
Sesimin ulaşması için kulağına
Adını
göremediğinde,
hani var da yok ya,
emojisini,
ya da yaptığı yorumu,
göremediğin...
Resmini kül tablasına dayadım.
Tabladaki sigaranın dumanı,
bir çerçeve yaptı resmine,
sisli hayallerime karıştı sonra.
Seni öpmek, koklamak istedim,
doyasıya.
Resmine baktım,
bir an daldım,
düşündüm bir an hayalimdeki kızı,
ve inandım şu an karşımdaydı.
Mektubu okumak istemezdim
bilseydim eğer içindekini.
Sabahlara dek aradım seni
yosun kokan sokaklarında
istanbul’un.
Hava soğuktu,
bulutlar kapatmıştı
ayın yüzünü.
Samanyolunu dinledim, seni düşünerek
boşalan kadehlerin ardında,
arkası arkaya.
Resminin üzerine yazdım bu satırları,
kalbimde sevinç ve gözlerimde yaşla,
sensiz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!