Batık kentlerden sürüklenen
Sevda martılarıydı
Doğu kent sahillerinde
Karaya vuran ölü kuşlar
Caretta carettalar dipdiri
Ve olabildiğince mutluydular...
hani çocuksu bakışırdık karşı kapılarda
yürürken aynı izi bırakırdık sokaklarda hani
hani gülerken sürgüne gönderir gözyaşını
gri mavi çizgiler belirirdi yüzlerimizde hani..
hani, ellerime sinen avuç kokunla avunmalar
Pembe beyaz güller açardı
Evvel zamanlar
Güneşin yüreğimizden
Ayın gözlerimizden doğuşunu bilirdik
Batmazlığında, günlerin
Karanlıkları aydınlatan
İki minare arasında
Bir avuç gökyüzü olsun
Ve vakit akşam...
İki kavak arası boşlukta sürükleyip
Islak toprak kokusunu
Çisil çisildi bakışların
Amazon gönlümde
Ve avuç avuç Missisipi özlem
Suskunken karşında tüyü bitmemiş öksüz dilim
Hep sustun, üvey ana gözlüm
Yok... öyle değil artık manzara buralarda
Bendim...
Yeşillikler arasında tutsak yalnız papatyayı
Aşılmaz dağlardan bilmediği şehre çağıran
Yaprak kıpırtıları...
Sen, yanılıp, başka tarlalarda gülümseyen
Birkaç mevsimlik dalgın konuk...
Kumral vakitte, yollar arap saçı
Sümer haritasına çizilmiş gibi şehir
Yürek sesini davuldan net duyarım
Ayaklarım ehil, buluşacağı noktaya varışa...
Sağır sokak, sessizlikle barışık
Gecenin karanlığı
Vakti geldiğinde kendince açılan
Yine kendince vaktinde kapanan sihirli şemsiye
Güve yeniği siyah kumaşından
Sızan ışık misali süzülür
Karanlığı yırtarcasına parıldar üstümüzde
Narin kanatların andırdığı
İnce parmaklı iki güzel el..
Benekleri, renkleri, çil çil
Altın olsa toz toz yayılsa avuçlarıma
Utanır, dokunmaz sinsi yel...
İsimsiz kadınlardı onlar..
Yoksul sevgilerle avunmuş
Ölü bakışlarda umut toplamışlardı
Güvercin gözleriyle kıt kanaat..
İsimsiz kadınlardı onlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!