Vakit yine aynı vakitti
Ben yemekten dönmüştüm
Sanki şehir arkasını dönmüştü
Gök pus içi karanlık gibi kalmıştı
Hiç yıldız görmeyince şaşırmıştım bakmıştım
Kesin, bir tane vardır, demiş aramıştım
Benim büyük başımı yasladığım kızıla çalan yastığım
Alazımın baş tanığı, seni seviyorum
Sözcükler esirgeyici bir karından ağlamış
Dik dik bakarak üzerlerine, şöyle yanlarını tarayarak seçilesi
Gizli saklı bir uğraşı gibi ilgilenilesi
Onlar benim bilincimin yüzü kızarık annesinden kardeşlerim
Bu açıp bakman için kullanacağın sözlük olacak şiirlerimde
Uzay hem sen hem yok
Ben ben isem sen yok
Sen sensen ya ben de varım ya kimse yok
Yani sen sensen ya sen yoksun ya kimse yok
Yalnızca Uzay var başka türlüsü yok
Bir sevmek uğruna alınan yollar ufuğa
Evet dostum böyle başladı her şey
Asla ulaşılmayacak o uzak çizgi değil amacım
Azimle aşılan
Bedenim tuzdan çürüse de ruhumla geçtiğim denizler
Ahım denizlere dostum alınma sakın
Ne olacak bana
Evet öleceğim ama öncesi nasıldı
Bütün düşler mi katılacak o serap vahasına
Direnç miydi bu düzenin ters düşmanı
Açlığımın verdiği son gücü kullanarak doruğu aştım. Dağın yalçın yüzünü yırısına almış, birbiri içine atılmış gibi kurulu otağların yanıbaşındaki yalımdan gelen duman kokusuydu beni oraya çeken. Beni bulurlar umuduyla kendimi bayırdan bırakırken ağzıma temiz çimenlerin acısı doldu. Birden başımda ağrı oldu, bir yere çarptım, bilincim o ara kapandı.
Bir sesle uyandım. Yüzüm sarılı olduğundan gözlerimi açamadım, elim ayağım bitkin olduğundan ayağa kalkamadım. Bir kızın ağlamasını duydum, sonra bir adamın "Geçti geçti." diyerek kızı pışpışlamasını. "Öykü anlatayım mı sana?" diye sordu adam. Kız, hıçkırıklarının arasında soluğunu dizginleyip "Evet." dercesine, sanırım yalnızca adamın anlayabileceği bir ses çıkardı. Adam anlatmaya başladı:
Tigir oyuktan bugün de çıkmamıştı. İri bir erkekti, güçlü mü güçlüydü. Yine de iki kıştır Tigir'in yapması gereken her şeyi karısı Isınay yapıyordu; giysileri ırmakta yıkamaya o götürüyordu, avı o yapıyordu, çocuklara ok atmayı da o öğretmeye başlamıştı. Yanında kendi sorumlulukları da vardı.
Tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak
Tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak
Tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak
Tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak
Tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak tiktak
Tiktak tiktak tiktak tiktak
Sen düşünce ayakyoluna karasinekler kaçışır
Endamına hürmet ede, hepsi yağcın oluşur
Çıkan sesi aman öyle haşmetli sanma sakın
Sıçtığın bok olsa olsa pık pık diye düşüşür
Tek peçete bulma diye renkler renge karışır
Kendinden nefret etmeye başladığı günleri düşünüyordu belirsizliğin
Sıra sıra dikilmiş duyar partizanı toplumların yasakladıklarını sandıkları önyargılarınsa tam ortasında
Ticarete girişmiş ağaçların oksijen satmayı bıraktığı zaman aralığında
Herkesin düşünmekten korktuğu şeyin içinde dans ediyordu zihni
Bu onu suçlu kılıyordu çünkü günden güne değişmişti sapaklık
İşte o günlerden birindeydi görüş açıma girince
Hep bir gün doğuşuyken yüzün gülmesi
Gerçeğin neresine uydurup ölüme terk edildi o eski hüzün
Nitekim öldü mü yüreklerimiz onun için çırpınırken
Evet, dedi yaşlı
Bir suskunluktur içime, girdi, hissettiğim göksel deyişlerin gözlerinin önünde
Çöktüğüm dizi bilmek istedim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!