Sessizlik olsa,
güneş tenime değse,
toprak alıverse yaşamımın tozlu satırlarını,
çimene bulansa düşlerim,
satır aralarına sığan kelimeleri ise
Özüne döndüğünde bütün felsefelerin gereksiz olduğunu görürsün.
Orada tek BIR gerçek vardır,
AŞK…
AŞK’ın olgunluğu yoktur. Yaşanmışlığın olgunluğu olabilir. Lakin Aşk’ta asla olgunluk olmaz. O hep aynı şekilde yanar, büyür, kül olur, ateşe döner. Tekrar büyür, yanar ve köz olur. Bu bir döngüdür, devam eder ve insan o ateşte her zamAN yanar.
AŞK böyle birşeydir. Aşk evrim geçirmez, onun kanunu ve sıradanlığı yoktur, sınırları ve tanımlarıda yoktur. AŞK, sadece O OL’maktır. AŞK, HİÇ’liktir. AŞK her zaman küçük bir çocuk gibidir, şefkat, ilgi, korunma ve teslimiyet ister, bu yüzden Aşk büyüyen bedenlere çok ağır gelen bir yüktür.
AŞK, yaşadığını fark etmektir. Farkındalığında yitmektir, AŞK… Kimi zaman BEN’i bulmaktır, kimi zaman da O olmaktır.
Ateş-i AŞK... Ey Ömrümün Bedelsiz Karşılığı
Yangınıyla dişimin kovuğuna dolan ağrıların sancısında çekivermekteyim seni ey aşk, ne sözüm var tarife seni, nede dilim var anlatmaya,
bütün evliyaların, dervişlerin, erenlerin gördüğü anlatamadığı haddedir bu yangını aşkın,
ömrümden gün bileyeyim an be an, biten çağların içinde çıkarak
Ben
ATEŞ’in içindeki AŞK’ım,
AŞK’ın içindeki KÖZ’üm,
KÖZ’ün içinde ki ÖZ’üm,
Ben yandıkça
tüm suskunluklarım kendimedir bu kentte
yalnızlığma öyküler besteliyorum, yıldız seslerinden
karanlığımdan güneş doğurmaya çalışmaktayım, gecenin en olunmaz vaktinde
gündüzün o yakıcı sıcağında
binbir türlü terk edilmişliğiyle sokaklar eşlik ediyor
Ol’duğumdan değil yazdığımdan tam görünürüm.
Oysa senden daha çok eksiğim bile olabilir.
Sadece kendinde olanı gör ve ona elini uzat.
Sana istediğin cevabı verecektir, içinde olan SEN.
Çığlık çığlığa siren sesleri arasındayım, dünya kıpırdamıyor. Ne düşünür o sedyede yatan, ya onun yanında ki çaresiz kalan. Ölüm ne kadar yakın değilmi dakikalardır sirenler çalıyor herşey durağan. Biran kendimi koydum o araca en çokta yüreğim sancıdı bir de düğüm düğüm olan boğazım. Gözlerime akıverdi sancısı yatanın. Fakat en çok yanında bekleyenin sancısı içimi acıttı. Anladım ki gitmek kadar kalmakta canını yakar insanın.
Halden anlamaz bir sancıdayım, giden de benim kalan da. Acıyan da benim acıtan da. Susan da benim konuşan da. Öyle bir haldeyim ki ölen de benim yaşayan da.
Gece gri bugün, puslu bir kasvet örtünmüş üzerine. Ölenlerin toplamı kadar sancı ekiyorum yüreğime hasadım tek bir papatya oluyor. Beyaz bir gülümseme ekliyorum akrep ile yelkovan arasına, zamAN SENsizlik oluyor, BENsizlik oluyor.
Yaşamak,
iki gözyaşı arasında geçen sürede,
hayatı,
bir film şeridi gibi
gözünün önünden geçirmek değil,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!