Surda gedik açmakmış birçoğunun emeli.
O zaman sarsılırmış Cumhuriyet temeli.
Köle olmak var ise hâlâ onun beyninde,
At gözlüğün çıkar da dünyaya bak demeli.
Koskoca Osmanlı’dan bir avuç toprak kaldı.
Bu bayram da yoksun; yalnızım yine.
Bitmiyor hasretin; özledim baba.
İçimde fırtına, kavrulur sine.
Yıllardır yolunu gözledim baba.
Ocağındır diye dolanıp geldim.
Bir sevda türküsü yazdık ikimiz.
Çalınca sazdaki teller kıskandı.
Şeyda bülbül gibi gönül bağında,
Ötünce coşkuyla güller kıskandı.
Öyle bir yandım ki senin aşkınla,
Hüzünlenme sakın ey doğum günüm,
Mum gibi eriyen yıllar utansın.
Koskoca mazimsin, yaşanan dünüm.
Seni yâd etmeyen diller utansın.
Bahar mevsiminde bağda dolaştık;
Ömrün baharında yorgun düşüren,
Yıllara göz kırpan hazandan bıktım.
Hiç yoktan ensemde boza pişiren,
Derdi deva diye yazandan bıktım.
Bir arı misali gezerken gülü,
Kulağında yer yok hep delik deşik.
Ne modern olmuşsun be güzel kızım.
Kemer tutamamış pantolon düşük.
Tipini bulmuşsun be güzel kızım.
Burnuna çakmışsın sandık çivisi.
Bazen aceleci, bazen de yorgun;
Kıvrılan bir yılan Alata Çayı.
Sahili Erdemli, yaylası Sorgun;
Yazın koca yalan Alata Çayı.
Düşen ilk yağmurla canlanır suyu;
Takvim henüz asılmışken duvara,
Uludağ’dan farkın yoktur hiç senin.
Tipin bıçak gibi açar hep yara;
Kevenkırı belin’ aşmak güç senin.
Çağırırsın Toroslar’dan gel diye.
Etrafa ibretle bakabilene,
Güle uzanınca batan hâr güzel.
Gönlünü sevdaya yakabilene,
Vuslattan uzakta olan yâr güzel.
Dünyanın malına tamah edenden,
Rivayet odur ki bir gün padişah,
Canhıraş perdeden eylemiş eyvah.
Bu ne acep diye dönünce geri,
Sızlamış inceden müsait yeri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!