Göksu ırmağına çalınca rengi,
Geceye eş olur mavi yengeçler.
İnci tanesidir geçilmez dengi,
Dalyanda iş olur mavi yengeçler.
Tepeden baksa da etrafa gözü,
Gözüme çakılı duran bakışın,
Gönlünden gönlüme yol arar gibi.
Bahçeme bu mevsim girip akışın,
Açılmamış gonca gül arar gibi.
Yaralı ceylansın büyüktür acın;
Adın gibi bahtın kara mı bilmem?
Eylülle birlikte kar yağmış başa.
Çok şükür, gözüm tok; elinden almam.
Koşturup durursun gördüğün işe.
Saymakla tükenmez sıfatın fazla.
Canım dedim ey canan, sonunda candan oldum.
Ayağına kapandım; dinden imandan oldum.
Zikreyleyip adını; fikreyledim yüzünü.
Unuttum da kendimi bendeki benden oldum.
Müzeyyen kardeşimden geliverdi bir çağrı,
Erzurum bekliyordu yöneldik ona doğru.
Eşim,kızım ve de ben çıktık erkenden yola,
Kayseri’ye varınca dedik verelim mola.
Şöyle bir bak tarihe kimdir katledilenler;
Yarı canlı şekilde toprağa defnedilenler.
Atamız adam sanıp paylaşırken aşını,
Cani ruhlu komşusu ezmiş onun başını.
-Down Sendromlu Çocuklarımız'a-
Kuytu bir köşede açan çiçeğim,
Sarıp sarmalayan gözü beklerim.
Gizemli sayılmaz artık gerçeğim,
Ruhumu okşayan sözü beklerim.
Nerede başlayıp nerede biter?
Uzayıp kıvrılan yılan bu yollar.
Meçhulden gelip de meçhule gider.
Sözünü tutmayan yalan bu yollar.
Peşine düşerek bir kez yürü de,
Birkaç zevkli dakikaya,
Şimdilerde aşk dediler.
Yarı yoldan şahikaya,
Hepsi aynı köşk dediler.
Yâri her dem anmayanlar,
Kuyruğuna dönen bir kedi gibi,
Zamanın ardından koşturur durur.
Bazen neşelidir bazen asabi;
Görünce sabahı zillere vurur.
Senelerdir düşer günün peşine;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!