Duvarda ki iki fotoğrafın arasindaydi gölgen
Aralık kapıdan sessizce izlerdim
Kalbim hızli atmaya başlardı
Sanki saçlarım o aralıkta beyazladı
O aralıkta kar yağdı üzerime
O aralıkta üşüdüm
Ağustosta bağ bozumunda köyde olurduk
Tanrının ateş topları ve arı istilası olmazsa olmazımızdı
Arı sokunca çamur sürerdi annem
Geçer derdi üzüm toplarken
Unutur gidersin
Orta yerindeydim mevsimlerin
Ve tarih hep gözümden kaçardı
Gocebeydim belki de kah izmir de kah başka yerde ama en çok İstanbul da
Yuzbin yıllık cigaramın kokusu
Ve işaret parmağımın sarısı
Kısa da olsa tren yolculuğunu seçti
Köklerini terk edip gitmenin zamanıydı
Evden çıkarken rafları tozlu kitaplığından aldığı gazete kağıdı ile kaplanmış kitabı çıkardı
Bu da ona ait değildi ve içinde yine aldatılmışlığın izleri vardı
Bu ilk değildi nasıl olsa
İç geçirip dışarıya baktı
Bende kahve sende anason kokusu
Sandaletlerim var diye senin ayakkabılarını giyip yağmura birakmistik kendimizi.Ama hep eksik bişi vardı gecede.Her gece gördüğüm düşler... Uyanıkken yaşadığım kabuslar yetmezmiş gibi uykuda da karabasandı hayat.Adini koyamadigim bişi vardı üzerine örttüğün.Cekip alsam altindakiyle yüzleşmek korkusundan bir örtü de ben orttum üzerine.üşüme diye ,üsumeyeyim diye...
Git
Hiç bir duaya emanet edilmeden,
Adımı bile söylemeden
İnandığın en yüce değer için git.
Örtme üstümü
Yarım bıraktıkların buz kesti
Yalnız yaşamak var kaderimde
Daha çok ölmek istiyorum
Ki dayanayim gürültülü gidişine
Senin dayanamadigin sessizligime inat
Kokunla dalarken geceye
Şimdi herşey geç saatlere gebe
Ayak bileklerinden yakaladım isminin bas harfini
Kacıncı tren yolculuğundan sonra varabildin yüreğimin istasyonuna
Üzerinden gwctiğin nehir kenarındaki söğütler
Çocuklar gibi küs birbirine
Ne selam verir gelip gecene ne hal hatır sorar
Oysa benimle teheccüde bile kalkarlardı
Boştu
Boşluktu
Bomboştu
Pencerenin önündeki tahta masa ve sandalye
Kurusun diye duvara asılmış zufa otları
Odanın tek rengi zufa otları




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!