Sene bin dokuz yüz elli geldik dünyaya
Bir soru takıntım olmuştu gençlik çağımda
Görebilecek miydim iki binli yılları
Şükürler olsun ömür verdi erdik milenyuma
Dünya gözüyle bir daha görmek istemiştim
Bu limana bin değil,
Bir gemi geldi;
Sen onunla gittin...
Bu limana bir değil,
Bin gemi geldi;
Sen bininde de yoksun.
Saracaksın sarmaşık gibi boğarak
Koşulsuz seveceksin başka yolu yok.
Korkak olarak ödlek yaşamaktansa
Ateşe yanacaksın, çıralar gibi,
Elinden öleceksin yarin cesurca.
Sıcacık koynunda huzur bulduğum
Sen herkesten daha güzelsin ana
Ellerinde şekil, biçim aldığım
Sen herkesten daha güzelsin ana
Göbek bağı değil arada tek bağ
Ne sen,
Ne senin tatlı dillerin...
Ne senin sunduğun badelerin,
Ne de baş döndürücü güzelliğinin
Sarhoşluğu...
Hepsinden öte...
yükseklerin çocuğu
dayanamaz çağrısına denizlerin
damla damla uyanır
dal uçlarındaki derin rüyasından
ırmak ırmak düşünce yollara
Dönüp baktığımda ardıma
Ne çok gidenlerim olmuş
Onlar mıydı vefasız, yoksa
Ben miydim kıymet bilmeyen
Nelerim kalmış geçen yıllarda
Dalya demek istercesine
Bir dalya, bir dalya daha…
Açarken çiçeklerini dalyalar
Bir soğan, bir soğan daha
Bırakıyorlar toprağa
Daha nice dalyalara
Sen, Ben, hasret ve aşk
Dört bilinenli denklem
Çaydanlık, demlik, ateş ve dem
Onlar da senle ben gibi
Yudumlamak istersen tadını
İçimden neler geçer
Neler…
Bir bilsen
Aklıma düştüğün zamanlar…
Güller, dudakların, sözlerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!