rüzgarla konuşuyorum pencerede
onlarca çocuk sanki balkonumda
hepsi uslu
sanki birer bilge
ya bir masaldan çıkmış
ya ne bileyim ben de
neden, iskelede konuştuk halatlar çözülürken
çığlıklar atarken martılar açlığa, neden...
neden, burkulup kaldık akşam süzülürken
yeniden bağlanmışken vapurlar sahile, neden
bir derdin etrafında iki külçe beden:
koklamakla düşünebildiğim
düşü olan kadınlar da
ukdeler mezarlığında günlerin
bir gecenin şarap yüzü onlar
laciverdi yıldız çeşmelerin
sularında yıkanan
“en” güzel adımı yitirdim
siz ne derseniz deyin bana
yılanlar çoğalıyor içimde
her kasta zehri bir baş
adımın
gölgesi arkadaş
Güle güle beyler
açmayın giderken yakalarınızı
Rüzgar ölmesin göğüslerinizde
Aya dikmeyin arsız gözünüzü
Solmasın beyaz ışığı
Eğmeyin öyle toprağa
herkes gitti, yağmur kaldı, kapalı pencereler.
gölgeme geçen bedenimin yarısı,
sıkıştı kapı aralığına, dönerken geriye,
herkes git’ti.
açık lambalar ve kül kokusu
senden; söz yapıyorduk, bir resmin eksik.
(yine konuşmaktasınız - sesleriniz yüksek
duvarlar gibi - dağlar gibi / konuştukça tek tek)
-Lütfen çekin ayaklarınızı sayfanın üstünden!
(ben) konuştum: Çıkın.
Eli ellerden düşen
(söz eksikleri tamamlarken eksiltebilendir)
Kim derdi orman kül ben uzanmışım yerine
Ayakları kuş çocukların neşesine atılmış kül
Kim derdi bunca yıl sonra dikileceğim karşına
Gözlerimi yumacak sonbaharı örtüp bir gül
Beni sevmediniz parktan geçtim sizin gibi
Sizin gibi su içtim ortasında şehrin
Sizin gibi kışları çatılara daldı bakışlarım
Kedileri görünce titredim soğuktan sizin gibi
Sizin gibi salıncakta somurtan
Çocukarı ittim saçımı tarar
çiçeklere düştüm yine kaç gündür
boğazımda ak zambağın koyu gecesi
teşekkür ederim dedim kaç kez gizlice
uyandırdın
yarım kalmış düşten belleği
ve hatırladım aylar sonra nihayet hayatı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!