Ah. Hala soruyorlar bana yaşanmamış gibi yeryüzünde
Özlem-aşk-kavga-mutluluk... daha neler
Söz iskeletinden bir vucud sanki taşıdığımız
Üfleyerek, hohlayarak, poflayarak geçer hayat
Gerçek benim oysa. Bildim bunu bir gerçekten
Belki bilirdim olmasaydı söz yine
yosun tuttu elimden yürüyüp denize
tuzla tanıştık aynı yarada zonk sesimiz
ooo dostum külyedisi- kanamam merhaba
çaldığın şarkı soru işaretiyle kedi mezarında
bastı kah kahayı münecciminiz
öpüşmesi bitince taşlarla
“aynada ölümün olmadığını
anladığında sevdi aynayı
bilerek kalımın da
olmadığını onda...”
heyatın geniş alnında ve benim
ıslığıya üfleyen kanı, büyük aşk
soğutan vicdanımdaki yanmaları
çocukluğuma koyan ellerimi
her ağaç gördüğünde kuşlanan
büyük aşk...
gözünü örten ışıması güneşin
aklına gelmiş malum görünüşü pencerenin
tutku zamanlarından ince bir hesap kalmış
sıfıra vurulmuşsun
eksik duruyor nerede çakışsa hiza
İyisin- kimsen yok şehirleşmesinde gecenin
İyi gördüm seni hala aptal şeyler var süren
Günlerdir sevişmiyorsun bir güle kurusun
İçin ezilmiş görüntüler boyu görmez olmuşsun
Isırık var omuzbaşlarını eşelemiş sancı kuşları
İyisin- ki bana bakışlarında anlamsızlık aşikar
kapıda NE bekliyor, düşler varken odada
duvarlar izlerine doyarken yüzlerimizin
emerken ayaklarımızı ahşap döşemeler
sorgularda açmışken tenimizi karanlığa
anlaşılmıyor sözlerinden yağmurların
bıçak çekmesinden yıldırımların ete
“Gitmiyorcasına yarım bıraktım her şeyi” (Turkuaz)
Saat gecenin ikisini
Onaltı geçiyordu benim için
Kalbinden sıcak bir ırmağın kolu ayrılmış
Okudum ki yazdıklarından
(Dönüş)
Az ileride bekledi seni yağmurun çekilen elleri
Eskirken fotoğrafın habersiz girişinle gölgene
Umulmadık bir haber ilişti lacivert yakana
Kalkıp gidiyor umutlar gözlerinin neminde kan
Bir masaldan kopardığın
Çiçeği koydum omzuma
Biliyorum onu da
Omzum gibi incitmeyeceğini
Uyuyunnca karanlıktan aşağı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!