bir ulu aşk geçti hayatımdan,
bir bahar günüydü,
bir hediye sundu kader!
yer gök maviye bürünmüştü,
bilmezdim o gün biteceğini,
sonsuzluktu gülüşü,
Uzuyor gözlerimin önünde, uzuyor kaldırımları İstanbul'un,
Ne çilekeş sevdalar tanır, yüreği yanıktır İstanbul'un!
Sokak araları bilir, bir gizemdir aşk, saklıdır sinesinde,
Nice gözyaşına şahittir, ayrılık göbek adıdır İstanbul'un!
vakit bahar,
her gönülde bir sevda yatar
kaldırımlar şahittir telaşlı aşıklara
köşe başlarında
yüreği ağızlarında
buluşan sevdalılara
vakitsiz bitiyor aşklar kimi zaman,
gözyaşları vakitsiz akıyor yanaklardan...
oysa denizin mavisi şahittir nice buluşmaya!
hasret bu kadar çabuk yerleşmemeli yüreklere,
kader ellerini çeksin ne olur!
Ben bu yükü taşıyamıyorum artık!
Bu kalp bu bedene çok ağır geliyor,
Bu öfke beni fazla yaşatmaz bilirim...
Bir fırsatım olsa kaçardım bu vefasız şehirden,
Arkama bile bakmadan!
ve ellerin de aldattı!
tamiri sensizlikmiş meğer,
en nihayetsiz iklimlerin...
ismini gizlerim,
bilmem bilir misin?
vazgeçmek zor teninin sıcağından
alışmışken bir kere beni saran sevgine
ayrılmak zor gözlerinin karasından
kuşanmışken aşkınla ta en derinlerde
ve sen şimdi delisin,
çünkü hep onu düşünmektesin,
o ne yapıyor acaba?
gözlerine kim bakıyor?
kime, neye gülüyor?
yağmur ıslatacak sokakları birazdan
ayak izlerini silmeye geldi bulutlar
anıların
kulaklarımda eski bir ezgi
arama hiç boşuna bırakıp ta gideni
yağmur göz kırpsa da anılara
Soluksuzdur sabah işçileri,
Ağızlarını bıçak açmaz,
Kış gibidir soğuk elleri,
Çaresi yok güneş de ısıtmaz!
Emekçidir sabah işçileri,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!