Dün benimdin bugün yabancı
Beni bulmakla kaybetmelerin
Beni kalmakla gitmelerin
Arasında bir yerde bıraktın
Ben yolcuydum sen hancı
Soğuk dedimse
Kıytırık bir sonbahar soğuğu
Ekimin Çarşamba gecesi vakit
Yağmur artığı serzenişler sırıtmış
Senin hiç bilmediğin sokaklarım da
Oysa gitmeye karar vermiştim
boşluğa uzanmış seni düşünüyorum
ağlamaların geliyor hatırıma
bileğimde kırılı zincirlerin
gurbet kanlı mendil gibi içimde
ilk gözlerinde sevdim ben geceyi
Cevabını bilmediğim bir sorudur bu
Neden her defasın da
Şiirle geliyorsun ki sen
Oysa sadece senden öğrendiğim
Devasa yalnızlık türkülerim var benim
Sen yağmuru saçlarına düşürdün mü hiç
Islatıp akşamlara sardın mı yüreğini
Bir ressamın fırçasına sürüp yalnızlığı
Bir şairin dizelerinde ağladın mı hiç
Dağ kırlangıçlarına türkü söyledim,yoktun
Şimdi sen beni
Yokluğunla terbiye et
Şekeri alınmış afacan çocuklar gibi
Kızarıncaya dek ağlasın gözlerim
Cıyaklamalarım yumuşatmasın kalbini
Üstümü başımı yırtarak debelenmeme aldırma
Şimdi duvarıma
Halimi anlatır bir resim asıyorum
Ve ilk sayfasına defterimin
Adını yazıyorum
Seninle başladı benim hikayem
üşüyorum
ellerimi değil
ısıtabilir misin yüreğimi
sonbaharda kıyılara vuran sularla bir
rüzgarın alazladığı saçlarımı
ısıtabilir misin
sıradan bir mayıs akşamı
Geçen mayısa öyle çok benziyor ki
Evveli akşama da bir o kadar
Ve sen, değişmeyen her şeye rağmen
Değişemedin
Şimdi sen bu fırtınalarda
Öksüz çocuklar gibi dağıt saçlarını
Göçmen kuşları biriktir gönlünün avlusuna
Gözlerini uzak tut ki taşmasın denizler
Avuçlarına düşmüş o kor parçasını kavra sıkıca
Ve dizlerine çarpıp ellerini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!