Mehmet Macit Şiirleri - Şair Mehmet Macit

Mehmet Macit

Bütün kadınlarda bir telaş. Sürekli dua ve niyazlara başladılar. İçimizde benim gibi yaşı küçük olan yoktu. Ağlamakla, umutsuz kalan insanların çıkardığı seslere benzeyen sesler çıkartarak, birbirlerimizden yardım bekler gibi, bakışmaktaydık. İçlerinde en küçük ben olduğum için, Hasena abla beni yanına almış, korkmamam için sürekli dua ederek bana destek olmaya çalışıyordu. Ara sıra onunda titrediğini hissediyordum. Ama onun sevgi dolu sıcaklığı manevi gücümü artırıyordu. Bazı kadınlar bayıldılar. Hasena onlara yardım ederken korkmadığını göstermek istiyordu.

Dipteki boşluğa gidip geldi. Orada bir delik olduğunu, isteyenlerin hacet giderebileceğini, ama suyun olmadığını söyledi. İlk olarak da kendi abdestini yaptı. Sonra;
-Hepimiz hala hayattayız ve yaşamaktayız dedi. Sonrasında devamla;
-O halde hepimizin bu gibi ihtiyaçlarının olacağını, burada utanmanın olmadığını anlatarak, bizlere ön ayak olmaya çalışmıştı.

Devamını Oku
Mehmet Macit

Ben o anlatamadığım onursuz saatleri, büyük acılar içinde, yarı baygın vaziyette, vahşi askerlerin arasında, korkunç, kahkahalar altında, iğrenç bir şekilde yaşamıştım. Hasena ablamın, ölümü bu kadar çok istemesini şimdi daha iyi anlamıştım. Şu an Ben’de ölümü en az onun kadar istiyordum. Rabbimden hep dilemiş, bu anları yaşamak istememiştim. Ama sonunda hayvandan aşağılık mahluklar, bu iğrençlikleri, en çirkin şekilde bana yaşatmışlardı. Büyük hayallerimle, benimle beraber büyüyen bedenim, onların heveslerine mahkum olmuştu. İnsanlığa yazıklar olsun…

Büyük acılar içinde yarı çıplak, hayatımda duyduğum en kötü kokular arasında, kafeslerimizde, zaman geçerken, aynı işkenceler, aralılarla devam ediyordu. Herkes kaderine razı gibi, artık direnmeden kalkıp gidiyor, geldiğinde, uzun süre konuşmuyordu. Kaldığımız adaya geri getirildiğimden sonra, iki gün baygın yatmışım. Ha öldü ha ölecek derken kader bana yaşamayı nasip etmişti. Kendime geldiğimde, etrafıma bakarken, hayatın ne kadar anlamsız, boş ve doymak bilmeyen hayvani isteklerden başka bir şey olmadığını bu genç yaşımda yaşamış, farkına varmıştım. Benim için yaşamanın ve hiçbir anlamı ve özelliği kalmamıştı. İğrenç bir şekilde kirlenen bedenimi temizlemekten başka düşüncem yoktu, ama burada suda yoktu…

Bana birkaç gün dokunmadılar. Biraz kendime gelmiştim. Yanımdaki kadınlarla çok az konuşuyorduk. Sanki suçluymuş gibi, birbirimizin yüzüne bakmaktan utanır haldeydik. Kimse ismi dışında, ailesinden bahsetmiyor, hayatını anlatmıyordu. Sanki buradan sağ çıktığımızda, yaşadıklarımızı ailelerimize anlatılacak korkusu var gibi, kendimizi saklıyorduk. Büyük bir pislik içindeki bu delikte, duygularımız kaybolmuş, yarı hayvan gibiydik.

Devamını Oku
Mehmet Macit



Ne kızarsın be güzel? Bil ki bu aşk Hay’dandır.
Seni üzen dillerim özümdeki huydandır.
Kalbimi vuran oklar göze desen yaydandır.
Yol bekleyen bu kula usul usul gel yeter,

Devamını Oku
Mehmet Macit

(Hikâye)


Ve yoğurt getiren kadınla aralarında, kısa bir bakışma olmuştu. Fakat İrfan için önemsenmeyecek bir bakışmaydı. Henüz sorunlu bir boşanmanın ardından eşinden ayrılmış, kendine gelememiş, kafası karmakarışıktı. Annesi oldukça yaşlı ve bakıma muhtaçtı. Uzak vilayette olduklarından sık sık annesinin yanına gelemiyor, sıkıntı içinde yaşayan annesini merak ediyordu. Eşine, burada kalmalarını söylemiş, annesinin durumunu anlatmıştı. Fakat eşi ne annesini kendi evlerine istemiş, nede kocasına eşlik etmeye yanaşmayınca, İrfan aylarca burada tek başına kalmaya karar verdiğinde, aralarında sorun çıkmış, ardından eşiyle anlaşarak boşanmışlardı. İrfan’ın her hangi bir kadını görecek gözü yoktu. Bu nedenle yoğurtçu kadının kendisine ısrarlı bakışına bile anlam veremeden, odasına kapanmıştı.
Adı Emine olan kadın, her yoğurt getirdiğinde biraz oyalanmakta, annesinden çok İrfan’la konuşmaya çalışmaktaydı. İrfan bu bakışlardan rahatsız olmalı ki, annesine Emine’nin kim olduğunu nerede oturduğunu sordu. Annesinin anlattığına göre Emine, yirmili yaşlarda evlenmiş, on yıl evli kaldıktan sonra çocuğu olmayınca kocasından ayrılmış ve şu anda da kırk yaşlarında olmalıydı. Emine’nin babasının yeterince zengin olduğu, iki oğlu ile beraber ticaretle uğraştıkları, kendilerinden biraz yukarıda aileye ait bir bina yaptıkları, büyük bahçenin kenarında inek besleyen Emine, içindeki boşluğu doldursun, meşgale olsun diye bu işi yaptığından bahsetmiş. Babası Emine’yi çok sever, kızının çocuğu olmamasından dolayı hayli üzüntü duyar, bir dediğini iki etmezmiş. Bu arada İrfan’ın annesi, Emine’nin kendisi hakkında soru sorduğunu ve oğlunun durumunu tüm detayları ile anlattığını söyledi. İrfan, annesinin son sözlerinden rahatsız olmuş olsa da, olan olmuş diye önemsememişti.
Aradan bir ay geçmiş geçmemişti ki, İrfan ve annesi akşam yemeklerini yemiş otururken kapı çalındı. İrfan, kapının çalınması üzerine kapıyı açtığında, karşısında Emine ve yanında orta yaşlarda bir adam ile kadını gördü. Önce ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı, adamın selam vermesi ile kendine gelerek,

Devamını Oku
Mehmet Macit

‘’vurulunca kalbe neşter…’’


gitmişti kadın.
bir veda,
bir hoşça kal demeden.

Devamını Oku
Mehmet Macit

Yok mudur gençlik çağı? Eserdi kavak yeli.
Bakmadan halimize arardık hep güzeli.
Sığmazdık hiçbir yere sanki bir bahar seli.
Koştururduk gün boyu, ıh demezdi azalar,
Yaş kemale erince kesildi bak cezalar.

Devamını Oku
Mehmet Macit

(Hikâye)

Günlerdir, ılık bir mutfağın sünger kanepesinde oturmakta, pencereyi örten tülün ardından ara sıra yoldan geçenleri izlemekteyim. Çoğu zaman hiçbir şey düşünmeden, öylesine dalgın dalgın bakıyorum. Dışarıda güneş kendini göstermiş olsa da, bu durumun aldatıcı olduğunu anlamam zor olmamıştı. Pencereyi açıp biraz hava almak istediğim anda, içeri dolan aşırı soğuğun etkisiyle iliklerime kadar titrediğimi hissettim. Tekrar yerime otururken, şu an binlerce insanın yokluk, yolculuk, savaş veya başka nedenlerle yeterince korunamadıkları için, aşırı soğukların etkisinde yaşadıkları zor anları aklıma geldi. Büyük, küçük yaşlı genç milyonlarca insanımız, Ülkemin pek çok bölgesinde şu veya bu nedenle soğukla mücadele etmekteydi. Özellikle yalnız yaşayan yaşlılar, gelir seviyesi çok düşük olan aileler ve sokaklarda yaşayan binlerce yoksul, şu anda Allah bilir ne acılar çekiyorlardı. Dünyanın pek çok bölgesinde ve komşu Ülkelerde de buna benzer durumlar yaşanıyordu. Bu zor durumdan en çok da çocuklar ve yaşlılar etkilenmekteydi. İnsanlığın geldiği bu noktada maalesef çok acılar yaşanıyor, medeni ülkeler değişmeyen sömürü zihniyetleriyle, gelişmemiş Ülkelerdeki bu durumlara karşılık duyarsız kalmakta veya sadece göstermelik demeçlerle günü kurtarmaktaydılar.
Küçük fakat sıcak bir odada, yalnızlığımdan şikâyet ettiğim için kendime kızdım. Yerime oturup gözlerimi tekrar pencereye çevirdiğim zaman, yıllar öncesinde yaşadığım anılara dalıp gitmiştim.

Henüz karlar tam olarak erimemiş, kuzeye bakan yamaçlar ve çukur alanlarla yüksek yerler, tamamen karlarla kaplıydı. Mart ayının sonu olsa da, yöremizin oldukça yüksek bir yerde bulunması ve Karadeniz dağlarının sert ikliminin etkisinde kalması nedeniyle, buralara bahar geç geliyordu. Kış aylarının hayli sert ve uzun olması, bazı ailelerde olduğu gibi bizim evde de bir takım sıkıntılara yol açmıştı. Elimizde, avucumuzda hemen hiç para kalmamış, unumuz ve diğer kış yiyeceklerimiz bitmek üzereydi. Eksiklerimizin bir kısmı, köyümüzde durumu iyi olanlardan borç karşılığında giderilmiş, şimdilik sıkıntı atlatılmıştı. Ama bu borçlar bir şekilde ödenecekti. Babam hasta ve yaşlı, dört çocuğum ise küçüktü. Bütün sorumluluğun benim üzerimde olduğunu biliyor ve bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyordum. Köyde, ot biçim zamanına kadar pek iş olmazdı. Olacak işleri de eşim ve babam yapabilirdi. Ben, bizim memlekete yakın, sahildeki sıcak şehirlere gidip çalışabilirdim. Yapacağım iş, bahçe işi, hamallık veya amelelikti. Çalışmak için gitmeye kara verince, durumu aileme ve babama açtım. Eşim boynu bükük, verdiğim karara itiraz etmemişti. O da biliyordu ki, geçinmek için bir şeyler yapılmalıydı, fakat kocasının kış sona ermeden yola çıkmasını da istemiyor, ancak sesini de çıkarmıyordu. Babam, gitmeye kararlı olduğumu anladığı zaman, sırtımı sıvazlayarak hayırlar dilerken, Allah yolunu açık eylesin diye dua ediyordu.

Devamını Oku
Mehmet Macit

Uzanır da ellerim tutar Âlem’i bir an,
Gezerim ben semada aya yıldıza hayran.
Sen Güneş’tin ben de Ay, her şey apaçık ayan.
Gördüğüm bu rüyayı hiç hayıra yordun mu?

Giderim ıssızlara görmesin beni adem.

Devamını Oku
Mehmet Macit

‘’ ilk ve son gündü, ezildim bir ömür ağırlığı altında.’’



düşlerini kurduğum tarifsiz bir buluşma,
bir aşkı sorgulayan şahitsiz bir duruşma.

Devamını Oku
Mehmet Macit

‘’dalından düşen kuru bir yaprak gibi,
savrulmakta bedenler yaşamın kıyısına.
yalan olunca sevgiler,
yarım kalınca aşklar,
gelmeyince yarınlar…
kayıp giden ben miydim hayatın akışında,

Devamını Oku